2015 nasıl bir yıl olacak?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Dr. H. Bader ARSLAN / Ekonomi Bakanlığı Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürü 

Bu yıl, sizce de öncekilere göre farklı bir başlangıç yapmadı mı? Siyasi gelişmeler, petroldeki ve dolardaki seyir, İsviçre’den gelen karar, Yunanistan seçimleri… Sanki bütün bunlar son zamanların en hareketli ve şaşırtıcı yılını yaşayacağımıza işaret ediyor.

2015’ün dünya ekonomisi ve Türkiye ekonomisi için nasıl bir yıl olacağını belirleyecek birkaç ana değişken var. Birincisi, tabii ki; petrol ve buna bağlı olarak diğer emtia fiyatlarındaki seyir. İkincisi, dolardaki güçlenme ve özellikle Türkiye için eurodaki düşüş. Üçüncüsü Avrupa’da geçen hafta açıklanan yeni parasal genişleme programının etki gösterip göstermeyeceği. Sonuncusu ise yükselen pazarlar başta olmak üzere ekonomik büyümenin nasıl şekilleneceği. Bir de Türkiye’ye has olarak çevre ülkelerdeki ekonomik ve siyasi gelişmeleri bu listeye eklemek mümkün. Başkaları yok mu? Elbette var ama her konuya burada yer vermek mümkün değil.

Her şeyden önce şunu not etmem gerekiyor: 2015’in dünya ekonomisi için nasıl bir yıl olacağını tahmin edenlerin çoğu yanılacak. Bunun iki nedeni var. Birincisi çok sayıda değişken uyumsuz hareket ediyor. İkincisi de, (muhtemelen birincinin bir sonucu) 2015’e yönelik birbirinden tamamen farklı beklentiler var ve herkes işin başka bir ucundan tutuyor. Yani önceki yılların aksine, tahminlerin odaklandığı belirgin bir yön yok. Bunun somut göstergelerinden biri Dünya Bankası ve IMF’in geçen iki hafta içinde güncelledikleri tahminler. Ekonomik görünüm raporlarında pek çok ülke için büyüme tahminleri arasında ciddi farklar var. 

Konuyu fazla dağıtmadan yukarıda sıraladıklarımdan birincisi ile başlayalım…

Petrol: 2015’i belirsizleştiren faktörlerin başında petrol fiyatları geliyor. Son 7 ayda %60’a yakın gerileyen ve gerilemesinin sebebi büyük oranda ekonomi dışı faktörlerle açıklanan petrolün, 2015 ortalama fiyatının ne olacağı büyük bir muamma. Doğal olarak petrolün Türkiye ekonomisine etkileri gündemde ön plana çıksa da; fiyatın nasıl seyredeceği, dünyadaki pek çok ülkeyi ciddi anlamda etkileyecek. 1 milyar doların üzerinde ham petrol ihracatı yapan 49 ülke var. 1 Milyar doların üzerinde ithalat yapanların sayısı ise 56. Ufakları ekleyince sayı daha da kabarıyor. Ama işin özü şu: petrol bu yıl tüm dünyanın odağında.

Peki, petrol fiyatları ekonomiyi hangi kanallardan etkiliyor?
Birincisi, şüphesiz, dış ticaret kanalı. Bizim gibi net enerji ithalatçısı ülkeler için bu etki pozitif bir etki olacak. Pek çok Avrupa ve Uzakdoğu ülkesi için de aynı şeyi söylemek mümkün. Ancak bir de üretici-ihracatçılar var ki; onlar için görünüm pek de iyi değil. Rusya, Ortadoğu ve Ortaasya’nın birçok ülkesi büyük oranda enerji ihracatına bağımlı oldukları için onlar gelir kaybı yaşayacak. 
İkincisi büyüme kanalı. Ekonomileri enerji ihracatına bağımlı ülkeler, düşen dış gelirleri sebebiyle daha az büyüyecekler. Aslında küçüleceklerini söylemek daha doğru olur. Bu ülkelerin gelir kaybı ithalat ve yatırımlarının azalması, bu da; ihracatta bu ülkelere bağımlı ekonomilerin olumsuz etkilenmesi anlamına geliyor. Yani, denklemde asıl kaybeden petrol üreticileri gibi görünse de, onların tedarikçileri de zarar görüyor.

Bizim gibi enerji ithalatçısı ülkeler, fiyatlardaki düşüşten pozitif etkileniyor. Bundan birkaç ay önce Türkiye için Orta Vadeli Program açıklandığında 2015 için ortalama petrol varil fiyatının 101.9 dolar olacağı varsayılmıştı. Tabii ki; kimse fiyatın bu denli düşeceğine ihtimal veremezdi ancak aralık ayına gelindiğinde petrol yarı fiyatına düşmüştü. Ekonomi Bakanlığı olarak her ay ulusal ekonomiye yönelik tahminlerimizi yeniliyoruz. Kasım ayında düşen petrol fiyatların ithalat-ihracat ve cari denge üzerindeki etkilerini hesaplarken yıl ortalaması fiyatı 75 dolar olarak varsaymıştık. Keskin düşüş devam ettiği için birkaç hafta sonra bu varsayımı 60 dolara çektik. Sonuç şu: eğer petrol yıl genelinde ortalama 60 dolardan fiyatlanırsa ve diğer hammadde fiyatları gecikmeli olarak buna eşlik ederse, 2015 Orta Vadeli Programı'nda öngörülen cari açığımızda 20 milyar dolara yakın azaltıcı etki ediyor. (Bir yanlış anlamanın önüne geçmek için şu uyarıyı unutmayım: Bu sonuç, tüketimde bir değişim olmadığı varsayımı ile yapıldı.) Ancak, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki düşüş sadece ithalatı değil, zamanla maliyetler azalacağı ve bu da ürün fiyatlarına yansıyacağı için ihracatı da negatif etkiliyor. Bu yalnızca Türkiye için değil, bütün ülkeler için geçerli. Yine de Türkiye ekonomisi için net etkinin pozitif olacağını söyleyebiliriz.

Dolardaki güçlenme

2014-2015 döneminde hangi paranın değer kazanacağı sorusuna pek çok kişi tereddüt etmeden “ABD Doları” dedi. Yanılmadılar da… Çünkü parasal genişlemenin sona ereceği ve bir süre sonra faizlerde artış olacağı bir olasılık değildi; sadece zamanlama konusunda farklı fikirler vardı. Dolardaki esas güçlenme 2014 Haziran’dan sonra başladı, tıpkı petroldeki düşüş gibi. O günden bu yana dolar endeksi (6 önemli paraya karşı geometrik ortalama ile hesaplanıyor) yüzde 19 arttı ve geçtiğimiz cuma akşamı 95’e yakın bir düzeyden kapandı. Demek istediğim şu: Dolar sadece bizde değil, dünya genelinde yükseliyor; özellikle de euroya karşı. Geçen Haziran’da 1.36 civarında olan euro/dolar, geçen cuma 1.12’den kapandı.

Eurodaki bu düşüş elbette bazı Avrupa ekonomileri için önemli bir destek. Ama bu ülkelere ihracat yapanlar için öyle değil. Örneğin bizim için. Türkiye olarak pek çok ülke gibi biz de dış ticaret verilerimizi ABD Doları cinsinden açıklıyoruz. Fakat ihracatımızda ve ithalatımızda 20’ye yakın farklı para birimini kullanıyoruz. Sterlin, TL, frank, ruble ve riyal bunlardan bazıları. Hangi para ile ticaret yapmış olursak olalım, her ay bu paralar güncel değerleri ile dolar cinsinden muhasebeleştiriliyor. Basit bir örnek: Ocak 2014’te Fransa’ya 100 euroluk ihracat, o zamanki euro/dolar paritesi olan 1.36’dan dolara çevrilip 136 dolar olarak kaydedildi. 2015 Ocak’ta, örneğin geçen cuma yapılan 100 euroluk ihracatın kaydı, parite 1.12 olduğu için 112 dolar olarak kaydedildi. Yani aynı ihracat yapılmış olsa da düşüş görünüyor. Bu etki sadece ihracatımızda değil, ithalatımızda da yaşanacak. 2014’te 50 milyar euronun üzerinde ihracat ve ithalat (euro ile) yaptık. Her ikisi de yakın düzeylerde. O yüzden dış ticaret açığı ve cari açık üzerinde ciddi bir değişime yol açmayacak olsa da; euro/dolardaki gerilemenin hem ihracatı hem ithalatı kaydi olarak azaltıcı etkisi olacak. euro ile dış ticareti yoğun olan tüm ülkeler bu sorunu yaşayacak.

Dolardaki güçlenmenin, emtia fiyatlarını düşürücü bir etkisi olacağını da bir cümle ile söyleyip, geçen perşembe açıklanan Avrupa Merkez Bankası (ECB) kararlarına geçeyim…

ECB kararları

Geçen perşembe tüm gözlerin çevrildiği Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası’nın faizlerde bir değişikliğe gitmediğini, Euro Bölgesi’nde risklerin aşağı yönlü olduğunu, deflasyon baskılarını dengelemek ve büyümeyi desteklemek amacı ile 18 ay boyunca aylık 60 milyar euroya kadar varlık alımı yapılacağını, ihraç edilen ülke tahvillerinin yüzde 25’inden, ülkenin toplam borç stokunun yüzde 30’undan fazlasının alınmayacağını açıkladı.

Varlık alımının 18 boyunca sürecek ve 1.1 trilyon euroya ulaşacak olması, Euro Bölgesi için iyi bir işaret. Böylece geçen yıl azalan para arzı yeniden 3 trilyon euro düzeyine çıkacak. Şüphesiz bu hem Euro Bölgesi, hem dünya ekonomisi hem de doğrudan yatırımlarının ve portföy yatırımlarının çoğunu Avrupa’dan alan, ihracatının yarıya yakınını bu bölgeye yapan Türkiye için iyi bir sonuç. Ancak açıklamanın hemen ardından (doğal olarak) hızla gerileyen euronun az önce okuduğunuz sebeple bu etkiyi azaltma olasılığını da not edelim.

Küresel büyüme

Muhtemelen okuduğunuz, izlediğiniz analizlerin çoğu petrol fiyatlarındaki düşüşün küresel büyümeyi yukarı çekeceğini iddia ediyordu. Son gelen Dünya Bankası raporu ise, büyümede aşağı yönlü revizyona işaret ediyor. Banka, tahminlerinde, küresel büyümeyi 3’e, gelişmekte olan ülkeleri 4.8’e, gelişmiş ülkeleri 2.2’ye indirdi. Gelişmekte olanlardaki revizyon daha sert oldu. Daha iyimser olmakla birlikte IMF de geçen hafta tahminlerini aşağı çekti. IMF, dünya için 3.5, gelişmiş ekonomiler için 2.4, gelişmekte olanlar için 4.3 büyüme bekliyor. İşin özü şu: 2015’te büyümenin 2014’ten daha iyi olması bekleniyordu. Hala da öyle ama, canlanma beklenenden zayıf olacak. BRICS ülkeleri geçen yıl olduğu gibi bu yıl da eskisinden yavaş büyüyecek. Pek dikkat edilmeyen bir risk de, Çin ekonomisinden kaynaklanıyor. Eskisinden daha yavaş büyüme beklentisi olan Çin’de, değerlenen doların ihracatı ve bu kanalla büyümeyi aşağı çekme olasılığı sadece pek çok ülkeyi etkileyebilir.
Başlarken dediğim gibi; bu yıla önceki yıllardan farklı bir başlangıç yaptık. Muhtemelen bol sürprizli, iniş-çıkışlı bir dönem geçireceğiz. Gökten düşen elmalar bazı ekonomileri mutlu edecek, bazılarını ise üzecek.