6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda holding şirketler

Rasim Can ÇAKIR / Avukat

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Dünya ticaretinin giderek büyümesine ve daha sarmal hale gelmesine, ulusal sınırları aşan sermaye toplulukları ve gerek yönetimsel gerekse finansal açıdan devasa yapılara sahip şirket grupları önayak olmuştur. Piramit yapıyı andıran bu toplulukların en tepesinde ise grup içindeki tüm şirketleri aldığı kararlarla yöneten holding şirketler bulunmaktadır. 

Genel olarak holdingin tanımı

Holding şirketlerini üretim ve satış gibi faaliyetlerde bulunmayan, şirketlere iştirak eden ve çoğunlukla böyle şirketlerin büyük ortağı durumunda olan veya başka yollarla hâkimiyetini elinde bulunduran şirketler olarak tanımlamak mümkündür. Bu tür holdinglere “saf holding” denirken; doğrudan doğruya ticarette de bulunan holdinglere “karma holding” denmektedir.

TTK düzenlemesinde holding kavramı

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) anonim, limited, kolektif, komandit ve paylı komandit şirketleri ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiş olmasına rağmen; holding şirketlere sadece md. 519’da yer bulmuştur. Söz konusu hüküm “…başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olan holding şirketler…” ifadesini içermektedir. Görüldüğü üzere TTK, holdinglerin sadece “amaç” unsuruna yer vermekle yetinmiştir. 

Holding şirketlerin hangi şirket türünde kurulacağına dair bir hüküm Kanun’da bulunmamakla birlikte; konu hakkındaki bu boşluk Gümrük ve Ticaret Bakanlığı uygulamasıyla doldurulduğu söylenebilir. Şöyle ki; holding şirketlerin kuruluşu bakanlık iznine tabi olup bakanlık sadece anonim şirket şeklinde yapılan başvurulara izin vermektedir. Öte yandan; TTK’da holding şirketleri tanımlayan md. 519’dan hareketle ülkemizde sadece “saf holding” kurulabileceği sonucuna varılmaktadır ki; Bakanlık uygulaması da bu yöndedir. 

Hakim Şirket - Şirketler Topluluğu - Holding Şirket Ayrımı

Bir şirketin yönetimini pay sahipliği, oyda imtiyaz, pay sahipleri veya oy sözleşmesi gibi yollarla elinde bulunduran şirket, hakim şirkettir. Bağlı şirket ise hakim şirketin yönetiminde olan şirkettir. Hakim şirket ve bağlı şirketlerden oluşan şirket grubunun adı ise şirketler topluluğudur. 

Uygulamada, şirketler topluluğu yapılanmalarının en tepesinde hakimiyeti elinde bulunduran şirketler holding şirketlerdir ve bu nedenle holding ile hakimiyet kavramı çoğu zaman karıştırılmaktadır. Oysaki holding şirket kurmak için herhangi bir şirket üzerinde hakimiyet tesis etmek veya herhangi bir şirkete iştirak etmek gerekmemektedir. Sadece anonim şirketler için öngörülen asgari sermaye miktarı sağlanarak ve Bakanlık izni alınarak bir holding kurmak veya mevcut bir anonim şirketi holdinge dönüştürmek mümkündür.
Anonim şirketlerle paralellikleri

• Kuruluş
Holdingler anonim şirket şeklinde kurulmalıdır. Bunun yanı sıra, 15 Kasım 2012 tarih ve 28468 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anonim ve Limited Şirketlerin Sermayelerini Yeni Asgari Tutarlara Yükseltmelerine ve Kuruluşu ve Esas Sözleşme Değişikliği İzne Tabi Anonim Şirketlerin Belirlenmesine İlişkin Tebliğ’le holdinglerin kurulması Bakanlık iznine tabi tutulmuştur.

• Holdinglerde esas sözleşme değişikliği

Holdinglerin esas sözleşme değişikliği işlemleri yine söz konusu Tebliğ tarafından Bakanlık iznine tabi kılınmıştır. 

• Holdinglerde genel kurul

28 Kasım 2012 tarih ve 28481 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’le holding şirketlerin genel kurullarında Bakanlık temsilcisinin bulunması şarttır.

• Holdinglerde tasfiye işlemleri

Holdinglerin tasfiye işlemleri TTK’daki anonim şirket tasfiye hükümlerine tabidir.

Anonim şirketlerden ayrılan düzenlemeler

Holdingler TTK bakımından anonim şirket hükümleri haricinde özel bir düzenlemeye tabi tutulmamıştır. Yine de holding şirketler “amaç ve konu” bakımından ve “kanuni yedek akçe” düzenlemeleri bakımından anonim şirketlerden ayrılmaktadır.

• Amaç ve konu bakımından yapılacak düzenleme

Esas sözleşmede yer alan “amaç ve konu” bakımından holdingler, TTK’daki “…başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olan holding şirketler…” tanımına uygun bir düzenleme yapmalıdır.

• Yedek akçeler bakımından tabi tutulan istisna

TTK md. 519’a göre anonim şirketlerde yıllık karın %5’i, ödenmiş sermayenin %20’sine ulaşıncaya kadar kanuni yedek akçeye ayrılmalıdır. Söz konusu %20’lik sınıra ulaşıldıktan sonra şirketin kar payı dağıtması halinde; md. 519/2-c uyarınca kârdan pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın %10’u genel kanuni yedek akçeye eklenmelidir.
TTK md. 519/3; genel kanuni yedek akçenin, sermayenin veya çıkarılmış sermayenin yarısını aşmadığı takdirde sadece zararların kapatılmasına, işlerin iyi gitmediği zamanlarda işletmeyi devam ettirmeye veya işsizliğin önüne geçmeye, sonuçlarını hafifletmeye elverişli önlemler alınması için kullanılabileceğini düzenlemiştir.

TTK md. 519/4 ile holding şirketler, yedek akçelerin ayrılması ve kullanımı hakkındaki bu iki zorunlulukla bağlı kılınmamıştır. Ancak kanuni yedeklerin kullanılmasına ilişkin holding şirketlere TTK’da tanınan bu ayrıcalık, tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Fıkranın lafzına bakarak yorumlanması halinde holding şirketlere kanuni yedekleri harcamada tam bir serbestlik tanındığı sonucuna ulaşılır. Bu da kanuni yedek akçelerin “iradi yedek akçe” haline getirilmesi anlamına gelmektedir ki; bunun kabulüne imkan yoktur. Öte yandan, holdinglere kanunla bu yönde bir serbestlik sağlandığının kabulü halinde; zarar etmekte olan bir holdingin söz konusu yedeklerle zararlarını kapatmak yerine, sermaye artırımına veya bu yedekleri ortaklara dağıtımına gidebileceği sonucu çıkaktadır ki; bu durum da Şirketler Hukuku’nun en temel ilkelerinden olan sermayenin korunması ilkesine kesin bir aykırılık teşkil etmektedir.

Esasen, fıkra hakkındaki tartışmalar çok da yeni olmayıp 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (Eski TTK) dönemine kadar uzanmaktadır. TTK md. 519’un gerekçesine göz atıldığında maddenin Eski TTK md. 466’nın sadeleştirilmiş hali olduğu anlaşılmaktadır. Konuya açıklık getirebilmek için eski madde hükmünün de gerekçesine bakıldığında bir sonuca varılamamaktadır; çünkü hüküm mehaz kanundan aynen aktarılmış olup mehaz hukukta da hükme ilişkin tartışmalar hukukumuzla paralel şekildedir.

Sonuç olarak; lafzi yorum yoluyla TTK md. 519/4’ün holding şirketlere yedek akçelerin kullanımı konusunda tam bir serbestlik tanıdığı sonucuna ulaşılabilecektir. Ancak unutulmamalıdır ki; amaca uygun yorum yolu ve şirketler hukukuna hakim olan sermayenin korunması ilkesi gözetildiğinde, holding şirketlere böylesine bir serbesti tanınması mümkün olmayacaktır. Bu bakımdan; holding şirketlerde kanuni yedeklerin tam bir serbestiyle kullanılması yerine anonim şirket hükümlerine uygun olarak kullanılması, kanuni yedeklerin yanlış kullanıldığı ve şirketin zarara uğratıldığından bahisle yönetim kuruluna yöneltilecek muhtemel sorumluluk iddialarının önüne geçilmesini sağlayacaktır.