62. Hükümet’in ekonomi programı

Murat YÜLEK
Murat YÜLEK KÜRESEL BAKIŞ myulek@aya.yale.edu

62. Hükümet bir yıldan az bir süre Türkiye’yi yönetecek. Bu ara dönemden sonra, 2015 sonrasında Türkiye dört yıl boyunca yerel ve genel seçim görmeyecek; tabi Türkiye’nin eski problemi olan erken seçimler olmazsa.

2015 seçimlerine kadar Türkiye’nin ekonomi programı ne olacak? 

Önce makro tarafa bakalım. Buradaki durum net. Önem sırasıyla değil; birincisi enfl asyonun yüzde 9 küsurlardan aşağı çekilmesi. İkincisi cari açığın aşağı kısılması sürecinin devam ettirilmesi. Üçüncüsü, bütçenin kontrol altında devam ettirilmesi. Dördüncüsü ise büyümenin yükseltilmesi. Bu dördüncüsü esasında en önemli olanı. Zira, herhangi bir anda geçerli mevcut ekonomik yapıda; yani konjonktürel olarak, ilk üçü arasında bir ters ilişki (trade-off ) var (dördüncüsünün bir politika değişkeni olarak son 12 yılda olduğu gibi kontrol altında tutulduğu varsayımıyla tabi). Yani, büyümeden kısarak (ekonomiyi yavaşlatarak) enfl asyonu düşürebilir ve cari açığı da düşürürebilir karar alıcılar. 

Bu ters ilişki / trade-off spralinden çıkmak mümkün. Verimliliği sürdürülebilir olarak artırarak. Zira, kompleks dinamikleri sonucunda ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor; herhangi bir verimlilik seviyesindeki ülke yüzde 5 büyüdüğü zaman yüzde 7,5 cari açık üretiyorsa ortalama verimlilik yükseldiği zaman yüzde 5 büyümede yüzde (diyelim ki) 6 cari açık üretmesini bekliyoruz. 

İşte bu bizi makro’dan yapısal cepheye getiriyor. ’Yapısal reformlar’ denince genellikle emek ve finans dahil pazar yapılarındaki serbestleşme geliyor akla. Benim açıdan ise yapısal reform, ekonominin daha rekabetçi hale getirilmesi manasına geliyor. Bu açıdan bakıldığında yeni Hükümet ve bir sonraki, 2015 yılındaki Hükümet, gündeminde olması gereken ana noktaların bazılarının aşağıdakiler olduğunu düşünüyorum. Detaylarına ise hem birçoğunun bu köşede ve diğer mecralarda önceki yıllardaki yazılarda girdiğim için hem de yer kısıtından dolayı giremiyorum. 
1- Epey geciktiğimiz, etkin sanayi politikalarının oluşturulması / geliştirilmesi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sektör stratejileri bu konuda iyi bir başlangıç ancak yapılması gereken ‘keskin’ ve ‘güdümlü’ sanayi politikalarının oluşturulması. 
2- ‘Kalkınma Temelli Kamu Satın Alma Politikaları’: Bu köşe ve diğer mecralarda (artık) yıllardır yazıyoruz. Sanayi politikaları etkin kamu satın alma politikalarıyla desteklenmeli. Sanayi Bakanlığı’nın son 2 yılda bu alandaki çalışmaları devam ediyor ve son dönemde ‘Sanayi İşbirliği Programı’ adı altında kanuni mevzuatta çalışmalar yürütülüyor. Yapılması gereken şey, hem yerel yönetimler hem de merkezi hükümet kuruluşları için geliştirilecek sanayi politikalarına uygun olarak, öncelikli alanlarda (örneğin raylı sistemler, çevre teknolojileri, sağlık teknolojileri vs) kamu satın alma politikalarının zorunlu hale getirilmesi. Türkiye’nin bir ithalat cennetinden bir teknoloji ve sanayi üretim havzasına dönüştürülmesinde kamu satın alma politikalarının artık etkin olarak yürürlüğe konulması gerekiyor. 
3- İhracat: cari açığın düşmesi ihracatçılarımızın dünya pazarlarındaki rekabet güçlerinin artırılmasından geçiyor. İhracatın yüzde 90’ından fazlası sanayi ürünlerinden oluştuğuna göre ihracatın artması sanayi politikalarıyla içi içe. İhracatın sürdürülebilir artırılmasının oldukça karmaşık mekanizmalara dayandığının da farkındayız; eğitim reformundan yenilikçilik sistemlerine kadar. Ancak kısa dönemde kurun ihracatçıyı kösteklememesine de dikkat etmek de gerekiyor. 
4- Altyapı eksikliklerinin, hesap kitap dahilinde giderilmeye devam edilmesi. Altyapımızın geliştirilmesine devam ancak önceliklerimizi hesaplamayı öğrenmemiz gerekiyor. Para hiçbir zaman bedava değil; karar alıcının, hangi yolu veya segmenti öncelikler arasına alacağını karşılaştırmalı ve güvenilir fizibilitelerle yapması gerekiyor. 
5- Etki analizi. Evet etki analizi, bu bir lüks değil. Tam tersine bir zorunluluk. Geçmişteki harcamalarınızın (ex post) etki analizi size ileriye dönük dersler öğretiyor. Geleceğe yönelik (ex ante) etki analizleri de size paranızı doğru yere harcamanız konusunda fayda sağlıyor. Bu konuda maalesef Türkiye ilerleme kaydedemiyor. En ileri de olduğunu düşünen kurumlar, bir ‘etki analizi’ dairesi kurup içine koymak için birkaç genci işe alanlar. Onlar da, anlayacağınız gibi pek akılcı bakmıyor bu konuya. 
6- İş ortamının düzeltilmesi. Türkiye’ye 70. sırada olmak yakışmıyor. Daha önce de bu veya diğer köşelerde bahsettiğimiz gibi, 2023’de ilk 10’a girmek için on yıl öncesinden iş ortamı endekslerinde en azından ilk 20’ye girmek gerekir. Gürcistan bu konuda ilerlediyse Türkiye neden ilerleyemesin? 

Bu yapısal reformları, bu ve gelecek Hükümet’ten bekliyoruz. Başaracaklarına da inanıyoruz. Bunlar yapılırsa, Türkiye’de toplam istihdamında arttığını görebiliriz. Biliyorsunuz, toplam istihdamın nüfusa oranı Avrupa ve Asya ülkelerinin gerisinde. 65 yaş altında hemen hemen aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya’nın tarım dışı istihdamı Türkiye’nin neredeyse iki katına denk. İstihdamdaki artış, nüfus problemi olmayan ülkemizde sosyal güvenlik açığının da kontrol altına alınmasını sağlayabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Chief Sustainability Officer 06 Ağustos 2018