Adı konmamış kriz masası ve tepkisel tasarımlar!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

İngiltere’de yapılan referandum sonrasında güçlenen riskten kaçınma eğilimi piyasaları sarsmaya devam ediyor. Gelişmiş veya gelişen ekonomilerin etkili ve yetkili kesimleri, gelişmelerin kontrolden çıkmasını önlemek üzere sözel ve eylemli müdahalelerini çeşitlendiriyor; fakat güvensizliğin büyümesini ve beklentilerin olumsuzlaşmasını önlemek pek mümkün olamıyor. Sermaye ve emtia piyasaları satış baskısı altında bunalıyor, gelişen ekonomi paralarının değer kaybetmesi önlenemiyor. 

Ülkemizdeki siyasi irade de, Türkiye ekonomisine ilişkin kırılganlık algısının artmasını engellemek adına bir şeyler yapmaya çalışıyor! Arka arkaya gelen açıklamalar, adı konmamış bir kriz masası kurulduğunu ve harekete geçildiğini düşündürüyor! Risk taşıyanları sakinleştirmek ve yatırımcılara şirin görünmek üzere, üzerinde fazlaca düşünülmemiş tasarımlar panik içinde devreye sokuluyor; başka bir deyişle, bol miktarda mavi boncuk dağıtarak gözleri boyama çabası ön plana çıkıyor. 

Yeni bir varlık barışı devreye sokuluyor, yatırımcıları çekmek ve sermaye girişi sağlamak üzere akla gelebilecek olası önlemler hayata geçiriliyor. Dış politika hamleleri ile algıların olumlu yönde etkilenmesi için çaba harcanıyor. İsrail ile aramızdaki sorunların aşıldığı anlaşmaya varıldığı açıklanıyor; Cumhurbaşkanı, Rusya ile ilişkileri düzeltmek adına söz konusu ülkenin liderine üzüntülerini ifade eden bir mektup yolluyor ve hafta içinde telefon görüşmesi yapacakları açıklanıyor. Sistemi oluşturan kurumsal yapı ise, faizleri geriletmek ve Türk Lirasının değer kaybını önlemek adına seferber olmak durumunda kalıyor! 

Bu aşamada sormak gerekiyor: söz konusu girişimlerin kısa vadede olumlu sonuçlar üretebilmesi mümkün müdür? Belki halen risk taşıyanlar çok kısa vade için bekle-gör eğilimini benimseyebilir; umulan sonuçların gerçekleşmesinin zaman alacağını veya mümkün olmadığını gördüklerinde, olumsuz eğilimler yeniden belirleyici olmaya başlayabilir. Haziran sonu bilançoları şekillendikten sonra, gelişmeleri kontrol altında tutmak olanaksız hale gelebilir! 

Küresel koşullar olumsuzlaşır, Doğu Avrupa ve Orta Doğu konusunda kutuplar arasındaki uzlaşmazlıklar derinleşirken, dış politika alanında ikili oynamak pek bir işe yaramayabilir! Muhataplarımızın, bu girişimleri neden yaptığımızı ve ne kadar samimi olduğumuzu anlamayacaklarını varsaymak ta gerçekçi olmaz! Ekonomik açıdan her iki tarafa ve finansal açıdan birine bağımlı oluşumuz, inandırıcı olabilmemizi engelliyor; içine düştüğümüz çaresizliğin suiistimal edilmesi olasılığını güçlendiriyor! Bazı tavizler vererek daha fazlasını almayı umarken, bu hesabın çarşıya uymaması olasılığının hayli yüksek olduğunu dikkate almak gerekiyor! 

Sermaye girişlerini artırmayı hedefleyen uygulamalar ise, olumsuzlaşan küresel koşullar ve güçlenmekte olan riskten kaçınma eğilimleri nedeniyle işe yaramayabilir. İş işten geçtikten sonra, panik içinde devreye giren tepkisel yaklaşımlar sonuç vermeyebilir. Küresel kredi krizi sonrasındaki kaçıncı varlık barışından medet umduğumuzu ve giderek beklentilerin çok gerisinde kalındığını hatırlamıyor musunuz? Hukuk Devleti çizgisinden hızla uzaklaşıyor olmamız, sonuç alınmasını engelleyen sebeplerden en önemlisi değil mi? 

Ayrıca bu girişimlerden olumlu sonuç alınacağı varsayımından hareketle, hem faizleri düşürmek ve hem de döviz rezervlerini israf ederek Türk Lirasının değer kaybını önlemeye çalışmak olumsuz algıları beslemez mi? Diğer gelişen ekonomilerin paraları sert bir şekilde değer kaybederken, Türk Lirasının gücünü koruyor gibi görünmesi normal bir durum sayılabilir mi? Diğer gelişen ekonomilerin sorumluları, bizimkiler kadar akıllı değil mi? 

İçinde bulunduğumuz koşullar gerçekçi olabilmemizi engelliyor ve demirin tavında dövülebileceğini unutma gafletine düşmekten kurtulamıyoruz! Yaklaşık beş yıldır gelişen ekonomilerin küresel ekonominin lokomotifi olamayacağına kanaat getiren finansal sermaye, bir kısım risklerini fırsat buldukça azaltmaya çalışıyor! Siyasilerimiz se onları tam aksini yapmaya ikna edebileceğini varsayıyor, yerleşiklerin gözlerini boyamanın günü kurtarmak adına yetersiz kalabileceğini anlamak istemiyor!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar