Akıl fikir aşısı mümkün olsa…

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU dunyaweb@dunya.com

Türkiye’nin içinde bulunduğu şu durumda sizce en büyük yapısal reform ne olurdu?

Hoca, “Allah aşkına bu ortamda ne yapısal reformu?” diye kızmayın; bir düşünün lütfen: ‘Büyük, çok büyük bazı adamlar’ var ya ortalıkta; hani bu ortamı yüzleri hiç kızarmadan yaratanlar; onlara azıcık da olsa akıl fikir aşılamayı mümkün kılacak bir icat arayışı nasıl olurdu?  

“Belki farkında değiliz ama ekonomimiz yavaş adımlarla uçurumun kenarına doğru gidiyor. Uçuruma düşmüş olsak anlayacağız elbette durumu. Çok şükür öyle bir felaket yok ortada. Yok ama yavaş yavaş ‘ölüm’e doğru gitmek de pek avunulur bir şey olmasa gerek.”

Son yazımın başlangıcı böyleydi… Yukarıda sözünü ettiğim ‘büyük, çok büyük adamlar’, maşallah, bulunduğumuz koordinatları anlamamız için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Kaçınılmaz sona yavaş yavaş gitmemize de izin vermiyorlar; koşar adım götürüyorlar bizi. Ne yazık…

Beyler, sizler Türkiye’de krizlerin nasıl çıktıklarını sanıyorsunuz? Krizlerin illa ‘şu gün geliyoruz’ diye bağırdıklarını mı düşünüyorsunuz? 

Hatırlayın: Hem 1994 hem de 2001 krizleri neden daha önce ya da daha sonra değil de patlak verdikleri anlarda çıktılar? Ekonomimiz krizlerin patlak verdikleri anlardan önce de bozuktu. İki ay öncesi de öyleydi, ne bileyim, altı ay öncesi de. Peki, krizler neden tam da o tarihlerde patlak verdiler?

Tetikleyici unsurlar vardı da ondan. 1994’te ‘yüksek faiz takıntısı’ nedeniyle, borçlanma ihtiyacını ortadan kaldırmadan yüksek faizle borçlanmamaya çalışmak tetiği çekti. 2001’de bankaların ne kadar da sorunlu olduklarını gözümüze sokan bir dizi polisiye operasyon ve hemen arkasından zamanın başbakanının “büyük bir siyasi krizle karşı karşıyayız” açıklaması.

Kıssadan hisse: Krizlerin çıkması için ekonomik ortam müsait olacak ve tetikleyici unsurlar bulunacak. İlla yüksek kamu açığı ya da bozuk bir bankacılık sektörü oluşturmuyor müsait ortamı. Yüksek dış finansman ihtiyacı ve döviz cinsinden borçların alacaklara kıyasla çok fazla olması da müsait bir ortam oluşturabilir ekonomik kriz için. Türkiye, ne yazık ki bu özelliklere sahip. Peki, tetikleyici unsurlar?

Şu muazzam belirsizliğe bir bakın lütfen. Ortada istifa etmiş bir hükümet var. Seçimlerden bu yana neredeyse üç ay geçti; yenisi kurulamadı (kurulması engellendi). Üç ay içinde yeni seçime gidiyoruz. Ondan sonra ne olacağını bilmiyoruz.

Çok muhtemelen yeni koalisyon görüşmeleri başlayacak. Görüşmeler yine sabote edilecek mi? Bulacağız şubat ayını… Sonrasını ise bilmiyoruz. Başka bir seçim daha mı olacak? Yok, artık… Ama dünya sabit kalmayacak şubat ayına kadar. ABD Merkez Bankası faiz artırmaya başlayacak. Güneyimizde, ‘büyük, çok büyük adamların’ çabaları sonucunda bizi giderek içine çeken felaket bir iç savaş. İçeride ise nasıl yeniden patlak verdiği ileride çok tartışılacak terör belası. Akıl fikir aşısı icat etmek kolay değil. En iyisi yine, Allah, hiç olmazsa bundan sonrası için akıl fikir versin diye ummak.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018