Aman petrol, canım petrol…

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Küresel büyümedeki yavaşlama ve petrol arzında görülen artış enerji fiyatlarında sert bir düşüşe yol açtı. IŞİD saldırısının ardından 110 doların üzerine çıkan Brent petrol fiyatları son üç ay içinde 86 dolar civarına geriledi. 
Petrol fiyatlarındaki düşüş üzerine Rusya, Meksika, Brezilya gibi enerji üreticisi ülkelerin piyasalarında sert satışlar görülürken Borsa İstanbul’da önemli kazançlar görüldü. Söz konusu değer artışında, uluslararası yatırım bankalarınca hazırlanan, petrol fiyatlarındaki düşüşün Türkiye ekonomisine önemli kazançlar sağlayacağını anlatan raporlar çok etkili oldu. 

Milli gelirin yüzde 6’sına yakın enerji ithalatı ile Türkiye petrol fiyatlarındaki gerilemeden en çok faydalanacak ülkelerden birisi olduğu aşikar. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüşün büyümede vites artırırken eş anlı olarak enfl asyonu ve cari açığı önemli ölçüde düşürdüğü iddiası doğru değil. 

Gelin konuya daha yakından bakalım. Petrol fiyatlarındaki düşüşe enerji ihraç eden ülkelerden enerji ithal eden ülkelere bir gelir transferi gözüyle bakıyoruz. Enerji fiyatlarındaki düşüş, hane halkı ve şirketlerin diğer alanlarda harcayabilecekleri gelirlerinde bir artış sağlıyor. 
Harcanabilir gelirdeki artışın tasarrufa mı, yoksa tüketime veya yatırıma mı yönlendiğine göre büyümedeki artış ve/veya cari açıktaki gerileme belirleniyor. Ulusal döviz kurunun seyrine, petrol ve doğalgaz üzerindeki vergilerin miktarına ve harcama sepetlerinde enerjinin ağırlığına göre enfl asyonun ne kadar düşeceği saptanıyor. 

Fiyata yansıma ancak yüzde 5.
 
Gelelim Türkiye örneğine. Türkiye petrolü dünyadan spot fiyatlardan alıyor. Otomatik fiyatlama mekanizması nedeniyle petrol fiyatlarındaki gerileme döviz kurunun aynı kaldığı varsayımıyla hemen yurtiçi fiyatlara geçiyor. Ancak, petrol ürünleri üzerinden yüzde 45-60 arasında değişen yüksek bir maktu bir vergi alındığı için dünya fiyatlarındaki yüzde 10’luk değişim perakende fiyatlara ancak yüzde 5 civarında yansıyor. 

Doğalgazda durum daha karışık. Petrole göre taşınması daha zor bir ürün olan doğal gaz yakın komşularımızdan önceden belirlenmiş fiyatlarla alınıyor. Otomatik fiyatlama mekanizması olmadığı için doğalgazda dünya fiyatlarındaki değişiklikler yurtiçine hemen yansıtılmıyor. Türk lirasının değer kaybı doğalgaz fiyatlarına yansıtılmadığı için 2014 yılında geniş tanımlı kamu bütçede milyar liranın üzerinde zarar yazıldığı biliniyor. 
Enerji faturasının %65’i petrolden.

Sıra rakamlara geldi… Türkiye’nin 2013 yılında 55 milyar dolarlık bir enerji faturası var. Gizli bilgi sınıfl amaları yüzünden bu miktarın ne kadarı doğalgaz ne kadarı petrol ithalatı tam olarak bilinmiyor. Ancak, sektör uzmanlarının yaptığı kaba hesaplar bu tutarın %65’inin petrol ürünleri, yüzde 35’inin ise doğal gaz alımlarından kaynaklandığını gösteriyor. 

Bu hesaba göre Türkiye’nin petrol faturasının 35 milyar dolar ile milli gelirin yüzde 4.5’i civarında olduğunu söyleyebiliriz. Petrol fiyatlarındaki yüzde 10’luk bir gerileme, harcanabilir gelir artışının tamamen tasarrufa gittiği varsayımıyla, cari açıkta yaklaşık yüzde 0.4 puanlık bir gerilemeye yol açar, büyümede ise kısa vadede bir artış olmaz. 

Yurdumun insanı harcamalarını artırır 

Fiili durum böylemi olur? Hiç sanmıyorum. Yurdumun insanı harcanabilir gelirindeki artışı tasarrufunu değil harcamalarını artırmak için kullanacaktır. Dolayısıyla cari açığın pek değişmediği ama büyümede yüzde 0.3-0.4’lük artış sağlandığı bir senaryo daha gerçekçi gözüküyor. Her halükarda hem cari açığın düştüğü hem de büyümenin ciddi oranda arttığı bir senaryo gerçekçi değil. 

Gelelim enflasyon meselesine enflasyon sepetinde petrol ürünlerinin doğrudan payı yüzde 5 civarında. doğalgaz, elektrik, ve ulaştırma kalemleri eklendiğinde söz konusu ağırlık yüzde 10’a yaklaşıyor. Doğalgaz fiyatlarında bir gerileme beklemediğimiz için ve ulaştırma fiyatlarında petrol düşüşü nedeniyle gerileme öngörmediğimizden analizimizi yüzde 5’lik doğrudan etki edecek pay ile sınırlıyoruz. Petrol ürünlerinde yüzde 50-60 aralığında bir vergi olduğunu hesaba kattığımızda petrol fiyatlarındaki yüzde 10’luk düşüşün manşet enflasyon üzerindeki etkisini yüzde 0.2-0.25 olarak hesaplıyoruz. 

Piyasalardaki balon devam edebilir.
 
Ancak resmin bir de karanlık tarafı var. Türkiye 2009 krizinde Avrupa’daki durgunluktan Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Karadeniz’de komşu olduğu ülkelere ihracatını artırarak ve bu ülkelerin alt yapı projelerinde hizmet vererek çıkmıştı. 

Artan jeopolitik riskler ve gerileyen petrol fiyatları bu bölgenin büyümesini aşağı çekerek Türkiye ekonomisini vurabilir. Avrupa’nın durgunlukla boğuştuğu bir ortamda Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Karadeniz’deki komşumuz olan ülkelerin pazarlarındaki küçülme Türkiye ekonomisinde ihracata dönük yeniden dengelenmeyi engelleyebilir. 

Türkiye ekonomisi Avrupa’da durgunluk, Suriye’de ve Irak’ta iç savaş, Ortadoğu ve Karadeniz’de komşu ülkelerde sert bir yavaşlama ile boğuşurken, piyasalardaki iyimser havayı anlamakta zorlanıyoruz. Piyasalardaki balon kısa bir süre daha devam edebilir. Ancak temel verilerle desteklenmeyen bu yükselişe katılıp arkasından hüsrana uğramak yerine riskleri sınırlayan bir yatırım stratejisi izlenmesini öneriyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019