“AP seçim sonuçları ve Türkiye ilişkileri”

PROF. DR. HAVVA TUNÇ - İstanbul Üniversitesi Öğr. Gör.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Avrupa Birliği'nin (AB) çoklu karmaşık yapısının işleyişini düzenleyen organlar, topluluk amaçlarının gerçekleşmesi için çoklu yetkilerle donatılmıştır. AB’nin artan üye sayısı ve yaşanılan finansal kriz üye ülkelerin bir kısmında yabancı düşmanlığı,dinsel ayrımcılık, İslam karşıtı, Antisemitist söylemler taraf bulmuştur. AB içindeki bu değişim ve tepkinin etkileri 2014 Avrupa Parlamentosu (AP) seçim sonuçlarında görüldü.

22 Mayıs 2014’de sekizincisi yapılan AP seçim sonuçlarının üye ve üye olmayan ülkeler üzerindeki etkisini anlamak ve anlamlandırmak AB'yi okumak için oldukça önemlidir. Ve bunun yanı sıra AB’ye tam üye olmak için bekleyen Türkiye için AP sonuçlarının ne anlama geldiği önemlidir. AP, AB’yi kuran Roma Anlaşması'nın dördüncü maddesiyle oluşturulmuş olup her üye ülkenin parlamentosundan bağımsız, halkların doğrudan oylarıyla oluşan milletvekillerinden teşekkül etmektedir. Parlamento yasama sürecine katılmakla beraber tarım ve çevre gibi topluluk ortak politikalarında ve katılım anlaşmalarında konseye karar, yönetmelik ve direktif çıkarmalarında, danışman organ olarak görev yapmaktadır. AP’deki milletvekili sayısı başlangıçta 142 iken bugün 751’dir.

AP kalıcı veya geçici, genel veya özel nitelikte komitelerden oluşmakta olup bu komitelerin görev alanları parlamento tarafından belirlenmektedir. Yani, komiteler genel oturumlarda parlamentonun kabul edeceği kararları hazırlamaktadır. Komisyon teklifleri üzerine konseyin almış olduğu kararlar, ilgili komiteler tarafından incelenip, parlamentoya rapor edilmektedir.

Parlamento kendi üyeleri arasından bir başkan ve on iki başkan yardımcısı seçer. Bu üyeler "Parlamento Başkanlık Divanını" oluştururlar. Başkanlık Divanı, oturum takvimini ve parlamento bütçesini belirler. Gerektiğinde komisyon kararlarını veto etme yetkisine sahiptir. Keza, bütçe üzerinde de önemli yetkiye sahiptir. AP seçimleri beş yılda bir yapılmakta olup ilk AP seçimi 1979’da yapılmış olup 2014 seçimleri parlamento seçimlerinin sekizincisidir. Ve AB’de ilk defa muhafazakar sağ AP’de çoğunluk elde etmiş ancak grup kurma girişiminde başarısız olunmuştur. AP’nin karmaşık ve hantal işleyişi nedeniyle büyük gruplar arasında ittifak ve dengenin sağlanması kolay olmamakla beraber bu durum olumsuz olarak değerlendirilmemelidir..
AP’de ezici çoğunluk merkez sağ ve solun elindedir. En büyük grup geçmişte olduğu gibi bugünde Hristiyan Demokrat ve Muhafazakarlar'dan oluşan Avrupa Halk Partisi'ndedir (EPP). AB 388 milyon seçmeniyle Hindistan’dan sonra dünyanın en geniş tabanlı seçmenine sahiptir ve AB halklarınca AP'nin anlam ve önemi henüz anlaşılmamış ve bilinmemektedir. Aslında AP hem ortak politikaların belirlenmesinde hem de bütçenin oluşmasında etkindir.
AP'de yabancı düşmanlığı, AB karşıtı ulusalcılar ve sol partiler olmak üzere üç grup ve bunun yanı sıra yedi farklı siyasi parti bulunmaktadır. Bu siyasi partiler içinde en fazla milletvekili çıkaran EPP, Avrupa’daki Hristiyan demokrat ve muhafazakar partilerden oluşmakta olup 211 milletvekili ile en fazla sandalyeye sahiptir. EPP’yi sırasıyla Muhafazakar Reformcular (AECR), Avrupa Sosyal Demokratlar, Avrupa Liberal Demokratlar, Yeşiller, Irkçı Milliyetçiler ve Demokrat Sol Parti izlemektedir.

Bir siyasi partinin AP'de grup kurabilmesi için üye devletlerin dörtte biri ve seçilen yirmi beş üyenin (milletvekilinin) bir araya gelme koşulunun sağlanması gerekli ama yeterli değildir. Diğer bir deyişle grubun oluşmasında yeterli sayının sağlanması ve grup oluşturacak partilerin içerik açısından ortak veya benzer hedeflerin olması veya en azında uzlaşmış olmaları gereklidir. Aksi takdirde sayısal çoğunluk elde edilse bile grup kurmaları olası değildir.
2014 AP seçimlerinde, 751 parlamenter (üye) seçimi için toplam 388 milyon seçmenin %43’ü oy kullanmıştır. Ve bu seçim sonucuna göre muhafazakar sağ partilerin oyları ortalama %35 artmıştır. Buna karşılık, EPP'nin oyları %28.5 azalarak 274 olan milletvekili sayısı 211’e, 196 milletvekili olan sosyalistlerin sayısı da 189’a inmiştir. Muhafazakar ve sağ eğilimli parlamenter sayısı artmış ama dörtte bir ve yirmi beş milletvekili koşulu sağlanamadığından söz konusu partiler kendi aralarında grup kuramamışlardır. Yani 2014 AP seçim sonuçlarına göre grup ve parti sayısında bir değişiklik olmamıştır. Diğer bir deyişle, muhafazakar sağın çıkardığı milletvekili sayısı %35 artışa rağmen parlamentoda grup kuracak çoğunluk ve taban elde edemediklerinden mevcut yapı değişmemiş olup sadece parlamenter sayısının partiler arasında dağılımı değişmiştir.

2007 sistemik finans krizin 2011'de AB’yi etkisi altına almasıyla AB ülkelerinin artan borçları,yükselen işsizlik oranları ve ekonomik daralma Avrupalıları gelecek endişesi içine sokarak neo-liberal politikalara olan tepkileri, sağ muhafazakar partilerin oylarının artmasını yol açmıştır. Diğer taraftan,Avrupa Birliğini bir finansal krizin yıkacağı algısının yaratılması Avrupa karşıtı ve şüphecilerin söylemleridir. Ve iktisadi krizin yarattığı risk ve belirsizlik ortamı bu söylemleri doğrulmasına rağmen bir grup kuramamışlardır. Kısacası, 2014 parlamento seçiminde muhafazakar sağın oyundaki artışı finansal kriz nedeniyle geçici bir durumdur. 

 Diğer taraftan AB'ye tam üye olmak için bekleyen Türkiye için AP seçim sonuçlarının ne anlama geldiği, Türkiye'nin AP seçimlerinde nerede durduğuna bakıldığında iktidar ve muhalefet partilerinin duruşları cevap niteliğindedir. İktidar partisi AKP 2005 yılından beri gözlemci olarak EPP'de üyeyken 8 Kasım 2013’de EPP ayrılıp AECR üye olmuştur. Aslında EPP ile AECR birbirinden çok farklı olmamakla beraber Avrupa Birliğinin yapılanmasında aralarında temel bir farklılık vardır. AECR, AB'nin geleceğinin üye ülkelerin, ulus devlet yapısı korunarak bir yapılanma içinde olmasını isterken, EPP uluslar üstü, supranational bir yapılanma istemektedir. Dolayısıyla AKP’nin EPP çıkıp AECR’a girmesi iktidar partisi olarak izlemekte olduğu ya da izlenmeyen tam üyelik politikaları AKP’nin bir çekincesidir. Diğer bir deyişle, iktidar partisinin EPP’den ayrılıp AECR’ye geçmesi iktidarın ulus-devlet üstü bir kurum ve kuruluşun varlığının kabul edilemez bulduğunun bir ifadesi olarak değerlendirmesi yanı sıra AKP’nin mevcut otoriter politik yapılanmasının bir yansıması olarak algılamak, sanırım iktidarı (AKP) yorumlamada oldukça önemlidir. 

AB cephesinden, AP seçim sonuçlarına fazla anlam yüklemek yerine bunun demokratik bir seçimin sonuçları olarak değerlendirmek sanırım en gerçekçi yaklaşım olacaktır. Türkiye cephesindense, muhalefet ve iktidar partilerinin AP'ye bakışları ve izlenmekte olan politikaları itibarıyla değerlendirildiğinde 53 yıldır Türkiye’nin neden AB'ye tam üyeliğin gerçekleşmediğinin ipuçlarını vermektedir. Diğer taraftan da, muhalefet partilerinin Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ne kadar çok istekli olduklarını söylemlerine rağmen AP'de ne bir gözlemci ne de üye bulundurmalarındaki isteksizlikleri, AP'nin AB'nin yapılanmasında ve işleyişindeki önemini anlamamış olmaları, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik politikalarını anlamlandırmada oldukça önemlidir. 

AP seçimleri sonuçlarına göre muhafazakar ve milliyetçilik akımların ağırlık kazanmasıyla beraber Türkiye'nin tam üyeliğin bundan sonra daha da zorlaşacağıdır. Türkiye'nin gerek birlik nezdinde gerekse ülke nezdinde hükümetin ve muhalefetin AB üyeliğini gerçekten isteyip istemediklerini sorgulamaları ve izlenmekte olan politikaların gözden geçirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği siyasi iktidarların keyfi, otokratik yönetimlerin son bulması anlamına gelirken Türk insanı için kalkınma ve gelişmedir.