Avrupa’nın bitmeyen krizi yeniden mi derinleşiyor?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Euro alanında ekonomileri canlandırmak ve defl asyona gidişi durdurmak için son çare ECB’nin iki bacaklı genişleme planıydı. Fakat ilk bacağın –bankalara ucuz ve görece uzun vadeli kaynak vermek ve bununla sönmüş kurumsal kredileri yerine koymalarını istemekilk ihalesine 18 Eylül günü ciddi talep gelmedi. İkinci bacağın da Fed’in QE’si gibi olmayacağı anlaşılmaya başlandı. 

Ne yapacak bu bölge? 2008 öncesinde de Avrupa’nın dünya ekonomisindeki ağırlığının zamanla azalacağı düşünülüyordu. Ama bu beklenti daha çok Çin, Hindistan gibi ekonomilerin hızlı büyüyeceği ve arayı kapatacağı, belli bir gelişmişliğe ulaşan ekonomilerin denge büyüme hızlarının doğallıkla düşeceği görüşüne dayalıydı. 

Bugün bu beklentiye içerilmemiş olan uzun süreli bir “anormal” durgunluk söz konusu. 1930’larda da Avrupa –yine bugünküne bezer şekilde ayrıksı olan Britanya hariç- ciddi darbe almıştı. Mesela Almanya’da reel GSYH 1929-1936 arasında 1929 tepe noktasına göre yüzde 25 düşmüştü –ABD’de yüzde 25. Fakat Britanya’da maksimum düşüş sadece yüzde 6 idi. 1929 Depresyonu sonrası sanayileşmiş ülkelerdeki ortalama düşüş ise yüzde 17 idi. 1930’larda ne olmuştu ve şimdi de benzer bir durum mu söz konusu? 

Bankacılık krizi de yaşayan ülkeler ve altın standardını terk etmekte geç kalanlar daha derinden etkilenmişti. 1931 bankacılık krizinin 2008 bankacılık kriziyle karşılaştırılması 1931’de global bankacılığın yüzde 55,6’sının, 2008’deyse yüzde 33,5’inin etkilendiğini gösteriyor. Eylül 1931’de altın standardını erken terk eden ve banka ifl asları yaşamayan Britanya göreceli olarak iyi durumdaydı. Altın standardına bağlı kalan ülkeler 1930’larda ciddi bir uluslararası rekabet kaybı yaşadılar. 1936 Fransız frankı devalüasyonu sonu ilan etti. Devlet tahvillerinin ödenememesi Latin Amerika’nın dünya ekonomisinden çekilmesiyle sonuçlanırken, ancak sabit kur / altın standardı feda edildiğinde veya sermaye kontrolleri benimsendiğinde “imkansız üçlemenin” (trilemma) en olumsuz sonuçlarından kaçınmak mümkün olabildi. Elbette dünya ticaret hacmi de sert biçimde (yüzde 24) düştü. 

Hikaye ana hatlarıyla bügüne benziyor. Öncelikle, altın standardından geç çıkışın nedeni geniş altın rezervleri olan, bankacılık sistemleri görece sağlam kalan ve defl asyon tehlikesinden görece uzak olan ülkelerin çıkışı tercih etmemesiydi. Altın rezervleri sürekli artan ve girişin etkilerini sterilize eden ABD ve özellikle Fransa diğer ülkeleri deflasyona itmiş oldular. Dış ticaret fazlası veren ülkelerin açık verenlere düzeltmenin yükünü yıkmaya çalışmaları da benzer nitelikte. 

Eurodan çıkışın tek bir örnekle gerçekleşmesi halinde yaygınlaşacağını da düşünebiliriz -tıpkı altın standardından çekilmenin bulaşıcı olması gibi. Yani Euro alanında mutlaka enfl asyon yaratılmalı, mutlaka büyüme canlanmalı, mutlaka düzeltmenin yükü eşit dağılmalı. Irkçı partilerin daha da güçlenmesi olasılığı da bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. 

Üç yıldır kredileri sönen bir bankacılık sistemi, Yunanistan, İtalya, İspanya vb. ülkelerin temerrüde düşmesini zor bela engellemiş olan bir para politikası ve muhtemelen yanlış bir maliye politikasıyla yine bir açmaza yaklaşılıyor gibi. Avrupa, dönüyor dolaşıyor, Euro adlı sentetik paranın başlangıçtaki hatalı tasarımından kaçamıyor. Öylesine tuhaf ki, ECB bilançosunun yüzde 50 büyütmek istiyorsunuz –etkileri belirsiz de olsa atılması gereken bir adım, onu bile yapamıyorsunuz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019