Göçmen ülkesi almanya

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Alman ekonomisi iyi yolda; 2015’de büyüme tahminlere göre yüzde 1.5 oranında gerçekleşecek. Petrol fiyatlarındaki gerileme, dolar karşısında değer kaybeden euro ve tüketim harcamalarındaki artışın bu beklentide payı var. Ülkede 2009’da yüzde 9.1 oranına yükselen işsizlik, bu tarihten sonra gerilemeye başladı. Ekonomik krizin şiddetli olduğu yıllarda yüzde 7-9 aralığında seyreden işsizliğin azalmasında büyüme, işgücü arzındaki azalma, işgücü piyasasında yapılan reformlar ve ücretlerdeki gerilemenin etkisi büyük. AB’nin diğer üyeleriyle karşılaştırıldığında Almanya işsizliğin en düşük olduğu ülkelerden biri. Sendikaların ve toplu iş sözleşmelerinin işgücü piyasasındaki etkilerinin azalmasına rağmen, çalışanların durumu Avrupa’nın birçok ülkesinden daha iyi. İşsizlik azalırken artan ücretler, Almanya’nın yabancılar gözünde cazibesini artırırken, siyasiler arasında göçmen yasası üzerindeki tartışmalar da yoğunlaşıyor. Almanya İçin Alternatif Partisi ve PEGIDA (Avrupa’nın İslamlaştırılmasına karşı Milliyetçi Avrupalılar Hareketi) göçmen politikasının gevşetilmesine karşı. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Parlamento Grup Başkanı Thomas Oppermann, Almanya’nın bir göçmen ülkesi olduğunu belirterek, ülkenin geleceğinin göçmenlere bağlı olduğunu söylüyor. Hristiyan Demokrat Birliği SPD ile benzer görüşü paylaşmasına karşılık, Bavyera eyaletindeki kardeş partisi Hristiyan Sosyalist Birliği göçmen yasası üzerindeki reform taleplerine şiddetle karşı.

***
Almanya İşgücü Piyasası ve Meslek Araştırma Enstitüsü’nün yaptığı tahminler, gelecek on yıl içinde ülkenin yılda ortalama 530 bin göçmene ihtiyacı olduğu yönünde. Çevre ülkelerle gelişmişlik farklılığı göçün en önemli nedeni. 2014’de ülkeye gelen göçmen sayısı 470 bin. Azalan doğurganlık ve artan yaşlanma sonucu, bugün 45 milyon civarında olan çalışma çağındaki nüfusun 2050’de 29 milyona gerilemesi bekleniyor. Bu, potansiyel işgücünün yaklaşık yüzde 36 oranında azalması demek. Ekonomik büyümeyle birlikte giderek artan işgücü talebi yabancı işgücüne ihtiyacı arttırıyor. Ekonomide bir yavaşlama olmadığı takdirde, büyümenin göçmen işçiler olmaksızın sürdürülmesi olanaksız. Gelişmeler akla, iki Almanya’nın birleşmesinde önemli rol oynamış önceki şansölye Helmut Kohl’un söylediklerini getiriyor; muhafazakar Kohl, üstü kapalı biçimde Türkleri işaret ederek Almanya’nın bir göçmen ülkesi olmadığını söylemişti. Üzerinden neredeyse çeyrek asır geçen bu sözün artık bir önemi yok. Öyle ki, Almanya bugün OECD üyesi ülkeler arasında Amerika’dan sonra en çok göçmen alan ülke.
***
Kohl, Avrupa ve Asya ülkelerinden gelenlerin entegrasyon sorunu yaşamadığını, Türklerin ise farklı kültüre sahip olmaları nedeniyle uyum sağla(ya)madıklarını söylerken tamamen haksız sayılmaz. Uzakdoğu ülkelerinin ekonomik yönden zenginleşmesinde insanının düşünce yapısı muhtemelen etkili olmuştur. Yüzyıllarca Avrupa’yla iç içe yaşamış Türklerin uyum sorunu yaşamalarının nedenleri üzerinde düşünmek lazım. Başta Hristiyan-Demokratlar olmak üzere Alman partilerinin Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmamalarındaki en önemli faktör Türklerin önemli bir kısmının Alman toplumuna entegre olmaya karşı direnmeleri. Bunu, asimilasyona karşı çıkmak şeklinde açıklayıp haklı göstermek doğru değil. Günümüzde ülkeler arasındaki kültürel farklılıkların artık eskisi gibi keskin olduğu söylenemez. Küreselleşme sadece ekonomileri birbirine yaklaştırmıyor; kültürel farklılıkların azalmasına da yol açıyor. Önümüzdeki yıllarda tüm dünyada ekonomik sorunlar arasında işsizlik ve gelir bölüşümündeki bozukluk öne çıkacak. 

Ülkeler arası göçler işsizlik sorununun azalmasına katkıda bulunabilir. Peki, bütün bunlar Türkiye açısından neyi ifade ediyor? Şunu ifade ediyor; son dönemlerde Türk toplumunda din ağırlıklı muhafazakarlığın öne çıkarılması, Avrupa’ya gidebilecek nitelikli gençlerin önünü kesecek bir adım. Halbuki, batı Türkiye’nin istihdam ve ileri teknoloji sorunlarının çözümüne yardımcı olabileceği gibi, demokrasinin gelişmesine de katkıda bulunabilir. Nüfusun giderek yaşlandığı Almanya ve Avrupa’da nitelikli işgücüne talep artıyor. Uzakdoğulu binlerce kilometre uzaktan gelip Avrupalılaşırken, Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşması anlaşılır gibi değil. Batı’ya ve Batı kültürüne sırtımızı dönerek hedeflerimize ulaşamayız.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016