Sıkı duruşun sürdürülmesi şart

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

Süregelen bütün iç ve dış olumsuz koşullara, milli gelirimize göre yüksek orandaki dış borçlarımıza ve cari açığımıza rağmen ben Türkiye ekonomisinin ödemeler dengesi kaynaklı bir krize (buhran) girme ihtimalini çok düşük bulduğumu her fırsatta ifade ettim. Öte yandan, bu sene ve en azından önümüzdeki sene de ekonomideki büyümenin Türkiye’nin potansiyel büyüme hızı olarak görülen %4.5’in oldukça altında kalacağı apaçık. 2015 sonu itibarıyle son 4 senelik büyüme hızı ortalaması ise en iyimser tahminle %3 civarında gerçekleşmiş olacak. Bu da 2015 sonunda Türkiye’nin potansiyel büyümesine göre yaklaşık %10 daha fakir kalmış olması anlamına geliyor. Aynı dönem için, içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerle ilgili İMF’nin büyüme tahmini ise %5. Diğer bir ifadeyle, kendi grubumuz içinde de milli gelir büyümesi açısından geride kalmış olacağız.

Uzun vadeyi bir kenara bırakıp, önümüzdeki dönem ile ilgili olası gelişmelere odaklanırsak: Salı günkü PPK toplantısı kararında “baz etkisinin de katkısıyla Haziran ayına kadar enflasyonda yükseliş beklendiği” ve “enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği” ifade edilmiş. Buradan en az Temmuz başına kadar politika faizlerinin bugünkü seviyesinin korunacağını anlıyoruz. Bu enflasyon beklentilerini kırmak yönünde güçlü bir sinyal. Özellikle siyasi nedenlerle geciktirilmiş olan KİT zamlarının devreye girecek olması ve gıda ve enerji fiyatlarında yukarı yönlü risklerin varlığı gibi nedenlerle bu duruşun sürdürülmesi önemli. Ümit ederim ki, siyasi baskılar ve/veya yabancı fon akımlarında görülebilecek göreceli bir düzelme nedeniyle bu duruştan vazgeçilmez. Aksi takdirde, enflasyonun çift hanelere çıkması kaçınılmaz olacaktır.

28 Ocak’ta gerçekleştirilen faiz artışının etkisini yeni yeni görmeye başladık. Kredilerde belirgin bir duraklama söz konusu. 31 Ocak’ta 778 milyar TL olan toplam TL kredi hacmi, 7 Mart itibarıyle yaklaşık olarak aynı seviyede. Her ne kadar biraz da baz etkisi nedeniyle (2013 1. çeyreğinde büyüme %2.9 olmuştu) ekonomideki daralma ilk çeyreğe fazla yansımayacaksa da, 2. çeyrekte etki çok daha güçlü bir şekilde hissedilecektir. Bu süreçte, maliye politikasından bir destek beklemek de mümkün değil çünkü yavaşlayan ekonomik aktivite Maliyenin gelirlerini doğrudan etkileyecektir.

Bu noktada tek kurtarıcı TL’nin zayıflaması ile daha rekabetçi bir kur düzeyi elde edilmiş olması ve özellikle AB’de (zayıf da olsa) toparlanma sürecinin devam etmesi ile birlikte ihracatımızda görülebilecek artışlar olacaktır. Aynı zamanda, daha rekabetçi bir fiyatlama sayesinde, turizm aktivitesinde ve gelirlerinde de reel artışlar görülebilir. “Her şerden bir hayır doğar” sözüne uygun olarak TL’nin değer kaybetmiş olması ekonomimizi doğru yöne (ihracat ve döviz geliri kaynaklı büyüme) sevketmesi bakımından hayırlı olmaktadır. Önemli olan bu aşamada yabancı fon akımlarında olası bir düzelme olması durumunda popülizme kayarak faizleri “gereğinden erken” bir şekilde indirmek suretiyle devaluasyondan doğan kazanımı bir kez daha enflasyona yedirmemektir. (Belki bugün için biraz hayali bir durum ama ileride döviz girişleri olması durumunda hem döviz rezervlerimizi artırmak, hem de rekabetçi bir kur seviyesini korumak amacıyla mutlaka aktif bir şekilde döviz alımı yapılması gerektiğini düşünüyorum.)

Sonuçta, Türkiye ekonomisi bu seneyi ağır bir krize girmeden %2 civarında bir büyüme oranıyla bitirecektir. Ancak, yazının başında da belirttiğim gibi bu Türkiye’yi kesecek bir oran hiç değil. Özellikle, zaten son yıllarda iyice gerilemiş olan reel sektör yatırım ortamının da son derece zayıf kalacağını dikkate aldığımızda, maalesef Türkiye’nin kalkınma hamlesinde ciddi bir duraklama dönemine girmiş olduğunu söyleyebiliriz. Yatırım ortamının bir an önce iyileştirilmesi elzem. Bunun için de şeffaflık, öngörülebilirlilik, adil bir hukuk ortamının tesisi, kamu kurumlarının reforme edilmesi ve kadrolarının yenilenmesi gerekiyor. Bunun yolu ise siyasetten geçiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019