Behramkale’den Babakale’ye

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Erişebildiğim yerlerin ayrıntıdaki özelliklerini anlamaya çalışıyorum. Çanakale Ayvacık İlçesi Kocaköyaltı yazlık evde, fıstık çamlarının bir yılda sürgünlerinin kaç santim geliştiğini, yılda kaç iğneli yaprak katarak büyüdüğünü, kırlarda açan çiçeklerin taç yapraklarını, tohumlarını, sayıyor; resimlerini yapıyorum. Bademli ve Babakale köyünün geçmişte geçimlerini nasıl sağladıklarını, nüfus yapısının nasıl değiştiğini incelemeye çalışıyorum. 

Edremit Körfezi’nin kuzeyinde Ege Denizi’ne doğru uzanan Kazdağı’nın ilginç yerlerinden biri de Ayvacık ile Tuzla Ovası arasındaki vadinin batısında kalan tepelik arazilerdir. Bugünün merceğinden bakıldığında denize doğru şahane gün batımlarını seyredersiniz, ama toprakla uğraşan insanlar için hayat o kadar kolay ve keyif verici değil bu yörede. 

Uğur Tandoğan Bademli’de bir ev aldı, yeniletti. Şimdi uzun süre Bademli’deki evinde kalmak için planlar yapıyor. Uğur’a “hayırlı olsun” demek için gittim. Köyün adının neden Bademli olduğunu merak ediyordum: Kahvede Nail Çakır ile tanıştım. Yaşı 70’lere dayanan bizim kuşaktan biri... Köylülere ait bahçelerin hepsinde 2-3 badem ağacı bulunduğunu o nedenle köye bu adın verildiğini söyledi. Çok verimli olmayan, iklim koşullarının denk gelmesi halinde biraz ürün verebilen bademlerin köye adını vermiş olmasını ilginç buldum. Çünkü yörede badem zenginlik üretiminin aracı değil; oysa köylülük pratiğinde zenginlik üretimine katkısı olmayan bitkilere topluca bir ad verilir: “Çalılık” gibi... Bademlialtı denen sahildeki nispeten düz arazilerde yakın geleceğe kadar üzüm bağları yaygınmış. O dönemde köyde 180 hane varmış. Köy okulunda tek öğretmen, 78 öğrenci hatırlıyor Nail Çakır. Savaştepe Köy Enstitüsü’ne gidenler olmuş 1940’lı yıllarda. Buğday, bakla, arpa gibi ürünler de yetiştirilirmiş. Kentleşme süreci hızlandıkça Bademli de diğer köyler gibi göç vermiş. Son seçimde 233 seçmen oy kullanmış, tahıl ve baklagil üretimi şimdilerde çok, hem de çok sınırlı. 

Sahilden Ayvacık deresine kadar uzanan tepelerde ve sahildeki köyler şimdi moda. Uğur Tandoğan gibi yurtiçinden gelip yerleşenler olduğu kadar, ABD’den ve başka ülkelerden gelenler de var. Bademli ve diğer köyler hızlı bir kimlik değiştirme sürecinden geçiyor. Orta sınıfın bir numaralı sorunları çocuklarını okutmaksa, iki numaralı sorunları da emekliliklerinde doğa içinde sessizce yaşamak. 

Uğur Tandoğan’ın evinde Bademlili olan İsmet Demirel ile söyleştik. Yaptığı işi gözlemiş, anlamış bir insan. Yaptığı işle ilgili analizler yapabiliyor. Özellikle zeytin konusunda yaşananları öğrenmek istedim kendisinden. Beş konu üzerinde durdu, çevreyi sezme ve tanıma açısından önemli bulduğum için paylaşıyorum: Birincisi, Zemheri (Ocak) yağmurları yeteri kadar yağmazsa zeytin bol ürün vermiyor yörede. Yörenin en az yağış alan yeri Assos ile Tuzla arasındaki kıraç tepeler. İkincisi, Marmara ile Ege iklimi arasında bir geçiş bölgesi olan yörede belli aralıklarda “bahar donları” zeytin ağaçlarına ciddi zararlar veriyor. İsmet Demirel bir çırpıda 1954 ve 1955, 1963, 1987 yıllarındaki donmaları hatırlıyor. Üçüncüsü, yöre ikliminde delicelerin aşılanması daha iyi sonuç veriyor. Delice yöre koşullarına göre evrildiği için daha çok turp (yumru) taşıyormuş, yumrular kuraklığa karşı zeytin ağaçlarını dayanıklı hale getiriyor. Piyasada satılan standart zeytin fidanlarının dikimi aynı sonucu vermiyor. Dördüncüsü, ilaçlama sorunları varmış... Uçakla ilaçlama etkili olmuş, onun da sakıncası görülünce vazgeçilmiş, şimdi işini ciddiye alan bakım ve ilaçlama yaparken, işini ciddiye almayanın bakımsız zeytin ağaçları bakım yapılanları da olumsuz yönde etkiliyor. Beşincisi, özellikle eylül ayındaki sulama etkili oluyor. Bu gözlemlerden ve birikimlerden kalkarak yöreye özgü bir Ar-Ge yapılması, zeytin ağaçlarının ıslahı ve yenilenmesinin bilgiye dayalı olması gerekiyor. 

Benim gözlemlerime göre yöredeki zeytinlikler, diğer tarımsal üretim alanları ve hayvancılık insanları geçindirmediği için göç alabildiğine hızlanmış. Sanırım Ayvacık barajından sulama yapılması olanakları da sınırlı. Zeytinciliğimizi “geçim kaynağı” olabilecek şekilde planlamak farklı tasarımlar,planlar ve altyapılar gerekiyor. Babakale’ye gidenlere muhtarlık, ülkenin en batısına gelindiği için sertifika veriyor; hoş ve ilgi çekici bir eylem. Kale restore edildi, tertemiz. Babakale’nin kalesi, demircileri, ayakkabıcıları ve balığı ünlü. 

Bir zamanlar Babakalede 18 demirci atölyesi varmış. Bugün iki atölye yaşamını sürdürüyor. Onlardan biri Doğan Tosun ustanın. İşini babası Ruhi Usta’dan devralmış. Doğan Usta 9 yaşındaki oğlu Ali’ye işi ögretiyor; baba mesleğini sürdürsün istiyor. Babakale ustaları çeliğin Sicilya’dan ithal edilirmiş bir zamanlar... Kazakistan’dan gelen ustaların kılıç yapımı ile başlayan demircilik 18’inci yüzyılın ilk yarısından bu yana südürülüyor. Kılıç ihtiyacının azalması üzerine bıçakçılığa dönen ustalar Ayvalık’tan Biga köylerine kadar hayvan sırtında bıçaklarını pazarlayarak bugünlere gelebilmiş. Son dönemlerde yazlıkçıların artması, yerli turistle biraz da yabancıların gelmesi ile demircilik, bıçak ustalığı, kemik sapların yapımı canlılık kazanmış, uygun kemik bulmada da zorlanıyormuş ustalar. Babakale bir zamanlar ayakkabı üretiminde de sözü geçen yermiş.. Bugün kalesi, demircileri ve balığı ile tanınıyor. örenin Assos taşına dayalı “taş ev ustalığı” da unutulmamalı. Yörede sık aralıklarla köyler var... Diğer köylerde olup bitenleri de başka zamanlarda paylaşırız. 

Assos’tan Babakale’ye giderken, kıraç arazilerde dünden bugüne gelişi merak etmeliyiz ki, bugünden yarına nasıl gidebileceğimizin yol haritasını çizebilelim. Örneğin, kale giriş kapısında el yapımı kılıç, bıçak, yatağan ve diğer kesici araçlarla ilgili müze kurulsa anlamlı olmaz mı? Eski ustaların eserleri, damgaları, fotoğrafları yer almalı müzede. Kullandıkları araç-gereçler yitmeden korunmalı. Müzenin içeriği konuyu bilenler tarafından tasarlanmalı. Yok olan ayakkabıcılarla ilgili fotoğrafl ar, kalan ayakkabılar sergilenmeli. Artmakta olan ilgiye bir maddi baz oluşturulmalı. Unutmayalım ki, gelişmişlik maddi ve kültürel potansiyelleri paraya dönüştürme becerisidir. Tarihi belgelerde, seyahatnamelerde Babakale ile gili notlar derlenip toparlanmalı...İnsan bu yöreye geldiğinde nasıl bir tarihi derinlik yaşandığını sezmeli ve anlamalı, geldiğinden farklı dönmeli...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar