Eller cepte ıslık çalarak sorun çözülür mü?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Eğer korkuyorsan mezarlıktan geçmeyeceksin. Yok eğer korkmuyorsan, ıslık çalmayacaksın. Çalmayacaksın ki, görenler korktuğunu düşünmesin.

Ya da... Tehlikeli bir yolda karşıdan karşıya geçerken gelen arabalara bakmadığında ezilme riskini yok edemediğini bileceksin. Başını öne eğip koştuğunda, yalnızca üstüne gelen arabayı fark edememenin anlık rahatlığını yaşadığının farkında olacaksın. Üstelik bunu yaparken yüzünün nasıl bir ifadeye büründüğünü düşüneceksin, başkasında gözleyeceksin bu durumu, yüz kaslarına yayılan gülümsemenin kendini kandırmak olduğunu göz ardı etmeyeceksin. Anlık, geçici bir mutluluktur yüzüne yansıyan gevşeme, amaç gerginliği bastırma isteğidir büyük ölçüde.

Korkuyorsan geçmeyeceksin mezarlıktan; korkmuyorsan da çaldığın ıslığın yanlış anlaşılacağını bileceksin. Sana kırmızı yanarken dalmayacaksın arabaların arasına, beklemeyi öğreneceksin; çarparsa da bir araba, arabayı suçlamayacaksın.

Korkmuyorum havası vermek için çalınan ıslık kimseye inandırıcı gelmiyor. Biz hayvanlar aleminin binbir türlü numara çeviren canlılarından değiliz ki. Hele hele karşımızda kandırabileceğimiz düşük zekalı canlılar yok ki. Üç aşağı beş yukarı hepimiz aynı zekaya sahibiz. Ama bazılarımız, karşılarındakinin zekasını çok kıt gördüklerinden olsa gerek, böyle numaralara pek fazla başvurur oldular.

Biz hala ellerimiz cebimizde, aklımız adeta bir karış havada dolanıp duruyoruz ve ha bire ıslık çalıyoruz.

Bu kur düzeyinin yabancılar için çok iyi olduğunu duyuyoruz örneğin. Bu cümleyi “Türkçeye çevirmeye” çalışıyoruz. Bilenlere soruyoruz; “Bu kur yabancılar için iyiyse, Türkiye’ye yeniden oluk gibi para akıtıyor olmalılar” diyorlar. Ama yok! Para gelmiyor, hem taze para geliyor olsa, kur artmaya devam mı eder, yoksa yönünü aşağı mı çevirir?

Kur artışının ekonomiye etkisinin kalıcı olmayacağını öğreniyoruz. Öğreniyoruz, ama itiraf edelim bunun ne anlama geldiğini anlayamıyoruz.

Biz, biraz kalıplaşmış gibi görünen sözlere değil de, rakamlara bakıyoruz ve farklı tablolarla karşılaşıyoruz.

Örneğin, özel sektörün toplam dış borcuna baktığımızda 263 milyar dolarlık bir rakam görüyoruz.

Örneğin, bir yıl içinde 168 milyar dolar dış borç ödenmesi gerektiğini, bu ödemenin 143 milyar dolarını özel sektörün yapacağını görüyoruz.

Örneğin, 2014 yılında her ay ortalama yaklaşık 19 milyar dolara ihtiyaç duyulacağını görüyoruz.

Örneğin, reel sektörün döviz varlık ve yükümlülüğü arasındaki farkın 164 milyar dolar olduğunu görüyoruz.

Ama öbür tarafta da, daha önce de sık sık duyduğumuz “Türkiye’nin bu krizden güçlenerek çıkacağı”na benzer açıklamalar çalınıyor kulağımıza. Tüm dünyayı kasıp kavuran bir kriz olur, bizde “Türkiye bu krizden güçlenerek çıkacak” şeklinde demeçler patlatılır ya hani. İnsan ister istemez düşünüyor; “Krizler üç beş yılda bir tekrarlasa da biz her seferinde biraz daha güçlensek” diye...

***

Sorun büyük, sorun derin, sorun öyle birkaç demeçle geride bırakılabilecek gibi değil. Biraz önce belirttik, reel sektörün döviz pozisyonu açığı 164 milyar dolar. Basit bir hesap yapalım; yılsonunda dolar kuru 2.13 düzeyindeydi. Kuru 2.25 olarak alsak, aradaki 12 kuruşluk farkı da 164 milyar dolarla çarpsak, reel sektörün yükü yaklaşık 20 milyar lira artacak demektir. Yok eğer 2013 sonu için 1.92’lik varsayım üzerinden alırsak farkı, reel sektöre binecek yük 54 milyar liradır.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, bu nasıl olacak da Türkiye’ye zarar vermeyecek. Reel sektörde domino etkisi yaratabilecek yıkılmalar başlarsa ne yapacağız.

İşsizlik artmayacak mı, vergi gelirinde düşüş olmayacak mı, büyüme hızı tahminlerin ötesinde yavaşlamayacak mı?

Eller cepte demeç vermek kolay. O demeçlerin altını doldurmak gerek biraz da. Ekonomide bazı göstergelerin bozulması çok kolay, düzeltilerek eski haline getirilmesi ise çok zordur. Biz, göstergelerin düzeltilmesi için adım atmak şöyle dursun, bir bozulma olduğunu bile görmezlikten geliyoruz.

Gidişat pek parlak değil, görmek isteyene... Göremeyenlerin, görmek istemeyenlerin ne yaptığı ise ortada...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar