"Bilinçli yönetişim" mesafe ayarlamasıdır

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Sosyal bir varlık olan biz insanları diğer canlılardan ayrıştıran özelliklerinden biri de dış dünyayı sezme, anlama, kendini bilme ve geleceği hayal ederek inşa edebilme yetenek ve becerilerine sahip olmamızdır.Birçok bilimi insanı, insanoğlunun  yaşadığı dünyayı bilmesini, kendini anlamasını ve gelecek düşü kurmasını bilincinin temel bileşenleri olarak tanımlar.

İnsanoğlu  kendi uygarlığını geliştirirken  birikimini sürekli artırır; bilincini geliştirir; bakış açısını farklılaştırır; buluş ve keşif yapmayı sürdürür; beklentilerini diri tutar ve bütün bunlardan bereket üretir.İnsan, aynı zamanda kendisi ve başkaları için üreten ender varlıklardan biridir.İnsan önce kendisi için vardır; kendine yararı olmayanın başkasına yararı dokunamaz.İnsan kendisi için andır ama yalnız yaşayamayacak,bir grup içinde varlığını sürdürme zorundadır; bu açıdan bakıldığında insan biraz da başkaları için var olabildiği zaman insandır.

İnsanoğlunun dünyayı sezmesi ve anlaması, kendi olanak ve kısıtlarını saptaması,hayal ettikleri ile ulaşabildiklerinden oluşan deneysel mesafenin sınırlarını genişletmesi uygarlık birikiminlerinin de özünü oluşturur.Aynı zamanda bilincin de tarihidir uygarlık oluşum.Bütün Uygarlıklar boyunca dört değişik bilinç düzeyi yoğun biçimde yaşanmıştır: Mitelojik bilinç, teolojik bilinç, ideolojik bilinç ve psikolojik bilinç.Bütün simgeler,değerler, ilkeler, kurallar ve yasalar,bir sosyal varlık olarak insanın bir arada yaşamada düzeni,dirliği ve güveni sağlamak için zihni araçlar kullandığını gösterir.

Bugün  psikolojik bilincin geliştiği,yaygınlaştığı ve derinleştiği bir aşamadan geçiyoruz.Psikolojik bilinç öne geçiyor ama bu daha önce yaşanan bilinç yoğunluluklarının tümden yok olduğu anlamına gelmiyor."Sosyolojide farklı dönemlere ait olanların eş zamanlılığı ilkesi"  değişik bilinç düzeylerinin  yoğun biçimde bir arada var olmalarını sağlıyor.Yaşamımzda  mitelojik bilincin kalıntıları, teolojik bilincin derin etkileri, ideolojik bilincin kolaycı sığınmacılığı ve psikolojik bilincin arayışları etkili oluyor.

İnsanoğlunun zihni, yaşam bütününü içindeki iletişim, karşılıklı etkileşim ve değişik eklemlenmelerle  yaşam biçimi ve yaşam tarzlarına dönüşüyor.

Bilinçli bir insan psikolojik mesafelerini ayarlarken, insanların birbirleriyle olan ilişkilerini belirleyen sosyal mesafelere,bugün ile yarın arasındaki algılamalardan oluşan zamansal mesafelere, bulunduğumuz yerle uzak yerler arasındaki mekansal mesafelere, insanın hayalleri ile gerçekleştirdiklerinden oluşan deneysel mesafelere  özen gösteriyor; mesafeler dengesi huzur ve mutluluğunun sınırlarını da çiziyor.

Bir teknik ve ekonomik kavram olmayan,zamanla ilgili olan,zamanı unutturan şeyler olan mutluluklarımızı derinden etkileyen beş etken hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım.Söz konusu etkenler; bilimsel ve teknik erişebilirlikteki artış, insanların birbirlerine yakınlaşması ve yarışması,algı ve açılımlar, verimlilik baskısıyla  entelektüel ve sistem kapasitesi gereklerinin farklılaşmasıdır.

Bağımlılıklarımız artıyor

1.Bilimsel ve teknik erişebilirlikteki artışlar: İnsanlık tarihinde  avcı-toplayıcı dönem ile yerleşik tarım toplumu aşaması çok uzun sürmüştür. Tarihin bu çok uzun dönemli  gelişmesine  "topluluk örgütlenmesi" damgasını vurmuştur. Topluluk örgütlenmesi, insanların düğünde, dernekte, çarşıda, pazarda, toyda,törende,tarlada,tapanda  birbirlerini gözle ve sözle kontrol ettiği örgütlenme biçimidir. Toplumun düzenini, atadan aktarılan gelenek ve göreneklerin belirlediği bir aşamadır.Topluluk gözetimi, popüler deyimi ile mahalle baskısının yarattığı  "büyük gözaltı" bireyin davranışını da, toplumsal tutuları da belirleyici olmuştur.

Birincil sözel kültür dönemin baskın  değerleri arasındadır.Üretilen bilgi, ailenin, sokağın,mahallenin ve kentin aktarımı ile kuşaktan kuşağa iletilir.

Bugün bilim ve teknikteki araç-gereciğin gelişmesi, kısa mesaja dayanan kablosuz iletişim yeni bir  kültür oluşturmaktadır. Oluşan bu yeni kültürü "İkincil Sözel Kültür" olarak tanımlayan çalışmalar var. Bu yeni  kültürün temel karakteristiği  kısa mesajla günlük iletişimin alabildiğine yaygınlaşmış olmasıdır. 

Dijital iletişim olanakları " bağlantıları" arttırdığı gibi " bağımlılık"  düzeylerini alabildiğine yukarılara çekmektedir. Bağlantıların artması,bağımlılıkların yoğunlaşması ve derinleşmesi, insanların birbirine aykırı düşen değerlerinin korunması sorununu birlikte getirmektedir.Yakın gelecekte teknolojinin "dil engelini" de ortadan kaldırmasıyla, günlük iletişimde  ortak değerlerimizin çatışma yaratması, kırılganlıkları artırması sonucunu doğuracaktır. Burada yapılan değerlendirmenin temel varsayımı açısından baktığımızda,psikolojik mesafeleri ayarlamak,bugünkinden farklı insanı donanımlar gerektirecektir.Örneğin, sizin inanışınızdan farklı  inanışa sahip olanlar, inanışınızın kutsal değerlerini küçümseyen bir analizle karşınıza çıktığında,hazırlıklı değilseniz psikolojik mesafeyi korumanız güçleşebilir.Psikolojik mesafelerin dengesini yitirmesi de bireysel ve toplumsal çatışma alanlarını genişletir; huzur ve güveni sarsan sonuçlar yaratabilir.

2.Yakınlaşan ve yarışan insanlık: İnsanoğlunun gündemindeki bir başka sorun, göçler,kentleşme,bir arada büyük kalabalıklar halinde yaşayan insanların birbirine yakınlaşması sürecidir.Yaşadığımız yüzyılın ortalarına geldiğimizde 9 milyarı aşan insanın yüzde 70' inden fazlası kentsel alanlarda yaşacak. Kentlerde herkes birbirine yaklaşacak ama  ekmek kazanmak için de kıyasıya bir yarış başlayacak.

İnsanların yakınlaşması ve yarışmalarının artması,iletişim olanakları nedeniyle daha derinleşecek, karşılıklı birbirini etkileme süreci de bugün yaşananların çok ötesine geçecektir. Etkilemelerin derinleşmesi, farklı çıkarların eklemlenmesi  olanaklarının artması da  yeni bir yaşam biçimi ve yaşam tarzını insanlığa dayatacaktır.

Psikolojik mesafelerimizi  ayarlayabilmek için yeni yaşım biçimi ve yaşam tarzlarını öngörmek, olası etkilerini tartışarak kendi iç dünyamızı hazırlamak gerekir.Giderek insanın kendini yönetmesi, keniyle baş etmesinin önemi artıyor.Dışarıyı sezmek ve anlamak için teknikler geliştiriliyor; insanın kendi dışını anlaması kolaylaşıyor. Bilgiye erişebilirlik, analiz teknikleri dışımızdaki gelişmeleri anlama sorununu  aşmamıza yardımcı oluyor. Asıl önemlisi olan içimize dönmek, kendimizi anlamak, eksiklerimizi kavramak, boşluklarımızı bilmek önemli hale geliyor.

Ideolojilerin kolaycılığı

3.Insanlarda  algı ve açılım sorunları: Kendimizi anlamanın bir dizi engeli var. Geçmişten bugüne taşıdığımız değerler bunlardan biri. Ön yargılar, yerleşik doğrular, kalıp düşünceler, kör inançlar, ezberler  dışımızı anlama tuzakları yarattığı gibi, kendimizi anlamanın önüne de ciddi engeller koyabilir.

Geçmişten bugüne taşıdığımız değerlere  aşırı. Anlamlar yüklediğimiz zaman, dünyanın en tehlikeli tutumu olan kendi yanılmazlığımıza inancımız artabilir. Çoğu kez, geçmişten bugüne taşıdığımız değerler içinde mitolojik  kalıntıların varlığının farkında bile değilizdir.Teolojik sapmalar alışkanlıklarımıza dönüşebilir.İdeolojik kolaycılığın tuzağına yakalanabilir; sorgulama yerine ideolojik çözümlerin kolaycılığını tercih edebiliriz.Sapmalar ve saplantılar,bizi kendi yanılmazlığımıza inandırabilir.

Oysa bugün  algılarımızı sorgulamanın, dışa ve dünyaya açılım yapmanın zamanıdır.Direncimizi artıracak olan sığ sulardan çıkarak uzak okyanuslara açılma riskini üstlenmektedir.

4.Verimlilik savaşı neyin habercisi: Verimlilik insanlık tarihinde hiç rastlanmayan bir baskı yaratıyor.Bugün elektronik araçlarla erişebildiğimiz her yerdeki üreticiler potansiyel rakibimiz, tüketiciler de potansiyel müşterimiz haline geldi.Mal ve hizmetler kolaylıkla tüketicinin elinin menzili altına sokulabiliyor.Bu gelişme bizi,iş süreçlerini ve işgücü profillerini etkili ve verimli kullanmaya zorluyor.Verimlilik bilinci gelişmemiş işyerlerinin uzun soluklu çalışması giderek imkansız hale geliyor.

Her şeyin  interneti,makinelerin birbiriyle iletişimi, analiz gücü,üretimin iç örgütlenmesi,endüstri devlet ilişkileri ve devletlerarası ilişkiler yeniden yapılanıyor.Bütün bu yeni kavramlar etkin ve verimli çalışmanın gereğini anlatıyor.
Verimlilik savaşı yeni bir dünyanın kurulacağını haber veriyor.Yeni ünlü kurulurken,bizim o dünya içinde yerimizi bulmanın, konumumuzu belirlemenin şartı, öngörme ve önlem alma disiplinini uygulamak, işimizi etkin ve verimli yapmaktır.

Etkin koordinasyon

5.Kalkınmanın içeriği:Entelektüel ve sistem kapasitesi:Temel amaç maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaktır. Üretim insan-odaklı olmalıdır, insan kaynağı algısı, okul ve iş odaklı algı yerini hızla insanın kendini yetiştirmesine motive etme odağına kaymaktadır.

Entelektüel ve sistem kapasitelerini geliştirmek için eğilimlerin izlenmesi, olası fırsat ve tehditlerinin net olarak tanımlanması gerekir.Eğilimlerin fırsat ve tehditlerini biliyorsak,erişebildiğimiz yeraltı ve yerüstü kaynaklarını etkin ve verimli değerlendirebiliriz.O zaman fiziki sermaye stoku ihtiyacını daha iyi belirler,var olan fiziki sermaye stokunu gerektiği gibi değerlendiririz.Bir adım sonrasında teknolojiyi iyi bilmenin avantajlarından yararlanır, işimizin verimini artıran teknolojilerle işyerimizi donatabiliriz.Hepsinden önemlisi,kaynakları etkin biçimde koordine eder, etkin bir yönetişimle işlerimizi uzun soluklu sürdürebiliriz.

Bilgi odaklı üretim, kendini sürekli yeniden üreten insana olan ihtiyacı artırıyor.Entelektüel kapasite yaratmak, o kapasiteyi servet ve sermayeye dönüştürmek gerekiyor.Bilgiyi üretim zenginliğine dönüştürmek, entelektüel kapasiteleri yüksek ve sistem kurma becerisi gelişmiş insan anlamına da geliyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar