'Bir Sanat Sokağı açacağız'

Faruk Şüyün'ün bu haftaki konuğu; Hakan Altiner

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bu haftaki konuğum Hakan Altıner, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nü bitirmiş. Konservatuvar boyunca ve bitiminden bir süre sonra oyunculuk, konservatuvarda öğretim üyeliği ve rejisörlük; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında yönetmenlik görevinin yanısıra beş yıl süreyle müdürlük; Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi'nde üç yıl Genel Sanat Yönetmenliği yapmış. Otuz yılı aşkın bir süre çeşitli tiyatrolarda ellinin üzerinde oyun yönetmiş. 1990 yılından bu yana "Topluluk Önünde Konuşma Eğitimi" veriyor.

"Kurtuluş", "Köstebek", "Hicran", "Can Dostum", "Olacak o Kadar", "Hayat Bilgisi", "Selena", "Nuri" gibi televizyon dizilerinin yanısıra "Son", "Mumya Firarda", "Cumhuriyet" sinema filmlerinde oyuncu olarak görev alan Hakan Altıner, 2001'den bu yana Bizim Stüdyo'nun sahibi ve genel müdürü. 2002 yılında İpek Kadılar ile birlikte kurduğu Tiyatro Kedi'de ise sanat danışmanlığı ve rejisörlük yapan Altıner'le sohbetimize tiyatrolarının onuncu yılında halen sahnelenen üç prodüksiyon ile başlıyoruz:

"Evet. bu sene Tiyatro Kedi'nin 10. yılı. 'Koca Sinan' da 10. yılı kutlamak üzere planladığımız ve hayata geçirdiğimiz iki büyük oyundan bir tanesi. Diğeri 'Don Kişot'. Her ikisini de gösterime koymuş olmanın yorgunluğu ve huzuru içindeyiz. 'Koca Sinan'ı seçmemizin ana nedenlerinden birisi, biz Tiyatro Kedi'de şimdiye kadar - özellikle son dönemde - ya büyük klasiklerden uyarlamalar oynamaya çalışıyoruz (Türk oyunu olarak Reşat Nuri Güntekin'in 'Çalıkuşu' bunun en güzel örneği) veyahut da bildiğimiz klasik oyunları Moliere'in 'Kibarlık Budalası' gibi bugünün seyircisiyle buluşturmayı hedefliyoruz. Böyle bir repertuar politikamız var. Tabii çağdaş oyunları ihmal etmemeye itina ediyoruz, ama repertuarımızın belkemiğini böyle eserler teşkil ediyor. Bu yapıtların başta 'Kibarlık Budalası' olmak

üzere seyirciden çok iyi yanıtını alınca, doğru yolda ilerlediğimizi gördük ve devam etmeye karar verdik. Cervantes'ten İpek Kadılar'ın uyarladığı, Haldun Dormen'in başrolü oynadığı 'Don Kişot', bu projemize uygun bir prodüksiyon olarak seyircisiyle buluştu, şanslı oldu."

Ya yeni oyununuz, sizin uyarladığınız ve yönettiğiniz "Koca Sinan"?

"Koca Sinan'sa benim bu işe soyunduğum farklı bir konsept. Şöyle: Bugüne kadar Mimar Sinan hakkında yazılmış oyunlar, yapılmış binlerce araştırma, yayınlanmış kitaplar var; şimdi romanlar da yazılmaya başlandı. Koca Sinan'ın tetkik edilmeye değer hayatı, Kanuni, Hürrem gibi karakterler söz konusu... Ama ben, işi sınırlı tutmaktan yanaydım. Çünkü, anlatmak istediğim, bir büyük mâbedin, Süleymaniye'nin yani Sinan'ın hayallerinin düşü olarak nitelendirdiği, eteklerinde doğduğu Erciyas Dağı'ndan ilham aldığı caminin yine sanatkâr, büyük düşlere çok yakın bir padişah tarafından gerçekleştirilmesinin öyküsünü sahnelemek istiyordum.

Bu nedenle yalnızca yedi yılı anlatıyoruz biz... Zaten içi çok dolu bir yedi yıl. 'Koca Sinan' bu büyük mabedin, Süleymaniye'nin; doğuş öyküsü ekseninde, 'sanat' ile 'iktidar'ın yüzyıllar boyu tartışılan ve tartışılacak olan 'sancılı ilişkisi'ni de tiyatronun büyülü merceğinden anlatıyor."

BELKEMİĞİ 'KOCA SİNAN'

Oyuncular kimler?

"Burak Sergen Sinan'ı; Dilek Türker Hürrem'i, Tarık Papuççuoğlu Kanuni'yi, Ayberk Attila Karahisari'yi, Atilla Pekdemir Rüstem Paşa'yı, Elif Çakman Gülruh'u oynuyorlar. Oyunun dekor tasarımı Tuba Onat, kostüm tasarımı Türkan Kafadar'a ait."

Yazarken hangi eserlerden yararlandınız?

"Temel olarak rahmetli Fazıl Hayati Çorbacıoğlu'nın 'Koca Sinan' adlı oyununu aldım. Tabii Turan Hoca'nın (Oflazoğlu) Sinan'ına baktım, Turgut Özakman'ın 'Ben Mimar Sinan' isimli bir çocuk oyunu, Reşat Nuri Güntekin'in yine çocuk oyunu olarak düşlediği, ama yazmadığı bir çalışması var... Böyle böyle araştırmalardan yola çıktım, ama bel kemiği 'Koca Sinan'..."

FARKLI BİR GALA

İstanbul'un en soğuk, karlı günlerinden birinde oyunun galasını yaptınız, nasıl geçti?

"Çok başarılı geçti. Bu galanın ana nedenlerinden biri - bizim Tiyatro Kedi'nin klasik galalarından biri değildi – yola çıkmamızdan sonra, sponsorumuzun Sinpaş olması. Çok ciddi ve saygın bir inşaat firması. Onların gala talebi doğrultusunda Haliç Kültür Merkezi'nde yapıldı sözünü ettiğiniz gala. Oyun, Tiyatro Kedi'nin gala listesi ile henüz buluşmadı, ama buluşacak..."

"Kibarlık Budalası" beşinci yılına girdi değil mi?

"'Kibarlık Budalası', tahtaya vurarak söylüyorum bizim 'Lüküs Hayat'ımız oldu. Efsane halini aldı. Beşinci yıl, üç yüz küsur oyun. Aynı kalitede, aynı çizgide oynanmaya devam ediyor. Gişesinin yanısıra benim hoşuma giden oyunun iç bünyesi. Çünkü, üç yüz oyun kolay değil, insanlar yorulur, yıpranırlar...

'Kibarlık Budalası' tüm bunlardan arınmış bir şekilde sürüyor, kendi içinde yaşayan bir organizma gibi devam ediyor. Ben 'Kibarlık Budalası'nın ömrünü çok uzun görüyorum, olsun da istiyorum. Bizim mücevher taşımız olarak yürüyecek. Tabii ki 'Don Kişot'tan da aynı beklentim var, 'Koca Sinan'dan daha fazla var, o da başladığı günden itibaren çok büyük ilgiye mazhar oldu."

"Kibarlık Budalası"nın kadrosunda da çok önemli isimler var...

"Uyarlamasını İpek Kadılar Altıner yaptı. Benim sahneye koyduğum oyunun müzik direktörü Arda Aydoğan. Koreografisi Mikel N. Vidhi, kostüm tasarımı Türkan Kafadar, dekor tasarımı Gizem Gürsel – Sedef Kermen, ışık tasarımı Cengiz Özdemir'e ait. Oyunda; Haldun Dormen, Atılgan Gümüş, Özlem Çakar, Abdül Süsler, Elif Çakman, Dilek Aba, Oral Özer, Sanem İşler rol alıyorlar."

CERVANTES DE OYUNDA

Hemen burada "Don Kişot"u da konuşalım...

"Don Kişot'ta da 20. oyuna yaklaşıyoruz. Haldun Dormen başrolü oynuyor. İpek'in uyarlamasındaki en başarılı yerlerden birisi de Cervantes'in oyunda olması. Zaman zaman oyuna müdahale ediyor, başta Don Kişot olmak üzere oyuncularla tartışabiliyor. Cervantes, Sanço ve Don Kişot dışında diğer bütün roller, Cervantes'in romanda yazdığı bütün kişilikleri oynuyor. Örneğin Füsun Önal, 'Don Kişot'un kadınları' başlığı altında, onun hayatına giren tüm kadınları canlandırıyor.

Benim çok keyifle çalıştığım ve çok da umutlu olduğum bir iş oldu 'Don Kişot', çok memnunum."

Kimlerin emeği var?

"Oyunun dekor tasarımı Barış Dinçel, kostüm tasarımı ise Türkan Kafadar imzasını taşıyor. Don Kişot'u Haldun Dormen, Cervantes'in Kadınları rolünü ise söylediğim gibi Füsun Önal oynuyor. Don Kişot'un ayrılmaz parçası Sanço'da ise Cenk Tunalı var. Cervantes'i Abdül Süsler canlandırıyor. Don Kişot'un maceraları sırasında karşılaştığı tüm kahramanları Tiyatro Kedi'nin genç ve başarılı ekibi Zeynep Aşkar, Eda Gülten, Onur Atilla, Sertaç Ekici, Hüseyin Gülhuy ve Doğan Akdoğan oynuyorlar."

YENİ SALONDA...

Oyunlarınızı beş yıl boyunca farklı farklı salonlarda sergilediniz, ama yeni sezonla birlikte yerleşik düzene döndünüz...

"Geçen senenin ocak ayında Blackout'un yönetimi bize bir teklifle geldi: 'Bu alışveriş merkezinin yeni konsepti için farklı konularda markalara ihtiyacımız var. Tiyatro Kedi'yi de istiyoruz buraya' dediler. İpek'le altı ay konuyu düşündük, bir kez daha sıfırdan bir tiyatro salonu yapılacaktı. Profilo'da neler çektiğimizi unutmamıştık. Ama kimi gelişmeler, değişen koşullardan sonra Haziran ayında masaya oturduk. Belirttiğim gibi bir tiyatro salonu yapılacaktı, benim aklıma Tarık (Pabuççuoğlu) geldi. Ona dedim ki 'sen aynı zamanda mimarsın, ne yapabiliriz?' Oturdu, üç-dört farklı plan çizdi. Sonra bütçe oluşturuldu, finansman kaynakları araştırıldı ve Tarık, bu mucizeyi gerçekleştirdi:

Maddi ve manevi... Ve bir buçuk ayda o boş, hangar gibi mekândan kulisi, deposu olan, yan tarafta bir prova salonu yeri ayrılan 153 kişilik pırıl pırıl bir mucize yarattı. Biz de müteşekkir olarak buraya taşındık ve başladık. Ve Tiyatro Kedi izleyicisi bizi yine yalnız bırakmadı. Bu yepyeni adrese geliyorlar. Blackout'un yönetimiyle de son derece uyumlu olarak çalışıyoruz."

Yeni projeler var mı? Meselâ bu yeni mekânda...

"Burayı ben sadece tiyatro olarak tutmadım. Çalışmalarını bitirmek üzere olduğumuz bir Sanat Sokağı projesi var. Alışveriş merkezinin içinde koskoca bir koridor... Orada muhtelif birimler oluşturulacak, altyapıları düzenlendi."

ATÖLYELER BULUNACAK

Neler olacak bu Sanat Sokağı'nda?

"Örneğin birer seramik atölyesi, cam atölyesi, ebru atölyesi, dans atölyesi bulunacak. Söylediğim gibi hepsinin altyapıları tamam, mekânların camları takılıyor şu günlerde. Tiyatro salonumuzun içinde bulunduğu mekân, yönetimin çok doğru değerlendirmesiyle butik bir alışveriş merkezi. Diğer alışveriş merkezleri ile rekâbet edebilmesi için bu tür girişimlerde bulunarak çok doğru yoldalar. Çünkü, fark yaratacak tek şey, biz yaptığımız için söylemiyorum, böyle girişimler...

Yüksek teknoloji, cazip kampanyalar, göğe kadar ulaşan boyutlar vb. bunlar deneniyor, yanlış bulduğum için söylemiyorum, ürünlerini de alıyorlardır. Ama tek denenmeyen şey sanatta tiyatro ağırlıklı olarak farkındalık. Onun için burada ben, bunu yapmaya talip oldum, onlar da destekliyorlar. Böyle böyle olduğu zaman burası, dışarıdan örnek vermek istemiyorum, yanlış anlamayın ama Portobello Road gibi olacak... İnsanlar gelecek yemeğini hoş bir şekilde yiyecek, istiyorsa oyun seyredecek, istiyorsa çocuk oyunu... Çıkacak yukarıdan, cam atelyesinden alışveriş edecek, hediyelikler seçecek... Ve en düşlerimde olan bir şeyi de koyuyorum buraya: Sahne Arkası diye bir dükkân. Orada tiyatro metinleri, aksesuarlar, kitaplar bulunacak. Gencecik tiyatro öğrencileri gelecek, bulamadıkları tekstleri çok cüzi bir fotokopi parasına edinebilecekler. İşte bu hayalimi burada gerçekleştirmeye çalışıyorum. Örneğin Nurseli İdiz'in Cahide'de giydiği sabahlığı orada sergileyeceğiz, o satılık değil, çok beğeniyorlarsa bir örneğini diktirip vereceğiz. Kiralama ise asla yok... Bir danışma yeri olacak burası. Ayrıca küçücük bir platform oluşturduk, orada da örneğin bir tiyatro yazarı gelecek, söyleşi yapacak, ardından kitaplarını imzalayacak. Hayallerimdi bunlar, ama gerçek olmaya başladılar..."

Sanat Sokağı ne zaman açılacak?

"Hayata geçişi 1 Mart. Dükkânların kiralanma ve dolması için de son tarih olarak 1 Mayıs'ı hedefledik..."

"TELEVİZYON YAPIMCILARI TİYATRO KEDİ'Yİ SEVİYOR"

Tiyatro oyuncuları, televizyon dizilerinin vazgeçilmezleri, bu durum Tiyatro Kedi'nin çalışmalarını aksatıyor mu?

"Televizyonların yapım şirketlerinin çalıştıkları münhasıran bize bağlı sanatçılar bile olsalar, biz mümkün olan orta yolu bulmaya çalışıyoruz. O nedenle Tiyatro Kedi'yi seviyorlar. Bir sorun çıktığı zaman da tercihimizi sanatçının parasal gelirlerinden yana kullanıyoruz. Çünkü, televizyonda verilen ücretler, tiyatro ile kıyaslanmayacak kadar yüksek ve herkesin yürütmek zorunda olduğu bir ekmek teknesi var. Bize burada engel koymamak düşüyor. Çünkü, hepimiz oyuncuyuz..."

Ya siz? Son dönemde dizilerde göremiyoruz?

"Benim şans ve şanssızlığım uzun soluklu dizilerde oynamak oldu. Onlar da yetmiş altı bin defa tekrar edildiği için herkes beni hâlâ oynuyorum zannediyor! Şimdilerde insanlar o tekrarlardan da bıktığından yeni teklifler gelmeye başladı, ama uzun bir süre böyle düşünüldü. Öte yandan elimi ayağımı bağlayan bir şey de İstanbul'da olmak mecburiyeti... Anadolu'da çekilen dizilerde de bu nedenle bulunmam mümkün değil, onları da ben ret etmek zorunda kalıyorum."

"BİZ, HEP SIFIRDAN SALON YAPTIK"

'Bir Sanat Sokağı açacağız'

Birçok tiyatro gibi, siz de uzun yıllar salon sıkıntısı yaşadınız. Şimdi, Şişli'deki alışveriş merkezi Blackout'ta, kendi sahnenizde sergiliyorsunuz oyunlarınızı, ama önce o sıkıntılı yıllardan başlayalım...

"Bizim şöyle bir kaderimiz oldu: Biz, sıfırdan salon yaptık, açtık 'kan, ter ve gözyaşı' içinde, ama politik ya da ticari nedenlerle iş çıkmaza girdiğinde şapkasını alıp gitme durumunda olan biz olduk, bunu tercih ettik. En son oyunlarımızı sahnelediğimiz Profilo ile de böyle gelişti ve bitti... Beş yıl önceydi, 'Kibarlık Budalası'nın başladığı dönemdi, İpek'in çok enteresan bir yapımcı ve organizasyon kafası vardır, büyük risk alarak ilk iki oyunu Lütfü Kırdar'da sahneletti. Hatta, Haldun Abi bunu duyduğu zaman 'ben 65 yıllık (şimdi 70 oldu) meslek hayatımda böyle bir risk almadım' dedi. İki oyunda üç bin bilet sattık... O bize başka bir politika getirdi: Demek ki biz, mobil tiyatro yapabiliriz. Bir büromuz, bir depomuz ve bizi izlemeye meraklı seyircimiz var. O zaman biz onlara gideriz. Beş yıl böyle geçti... Yorucu, yıpratıcı olmasına rağmen çok verimliydi."