'Bir yumurtlayan, on gıdaklayan yönetici tipi, pragmatistler'

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ rustu.bozkurt@dunya.com

Seçilmiş ve atanmış yerel yöneticilerde gözlediğimiz bir başka tip "Bir yumurtlayıp on gıdaklamayı beceren aşırı popülist ve pragmatistler"dir.

Aşırı pragmatist, aşırı dışa dönük yerel yönetici tipini beş ayrı bileşeniyle ele alabiliriz: Birincisi, yöneticinin "iç tutarlılığı" açısından teknik ve ahlaki yönlerini irdeleyebiliriz. İkincisi, "öngörme ve önlem alma disiplini bağlamında proje ve harcama disiplinini" sorgulayabiliriz. Üçüncüsü, "uzun dönemli gelecek yaratmayan ve kısa dönemli pragmatist sonuçlara odaklanma" ölçütünü kullanabiliriz. Dördüncüsü, "açıklık, hesap verebilme özgüveni" açısından tutumlarını not edebiliriz. Beşincisi de "yerel zenginliğin sürdürülebilirliğine katkılarını" sorgulayabiliriz.

Bir yöneticinin medya araçlarında yer almasının kaynaklarına inmeliyiz: Yönetici hem değer üretiyor, hem de ürettiği değeri tanıtıyorsa bu olumlu bir özelliktir; en azından hak edilmiş olanı tanıtmaktadır. Yönetici, ekibi ile birlikte ürettiği projeleri, uygulamasını yaptığı yatırımları, ortaya çıkardığı eserleri tanıtma hakkına sahip olmalı. Dayanağı olan, sağlam değerler üzerinde kurulan tanıtımlar zaten çok fazla sanallık da içermeyebilir.

İkincisi, eğer yönetici ortaya koyduğu proje ve uygulamaların tek tek fizibilite çalışmalarını yaptırmışsa, öngörülen yatırım değerlerini, uygulama harcamalarını, fizibilite ve harcama arasındaki sapmaları ve gerekçelerini, ortaya konan eserlerden insanların yararlanma düzeylerini herkese açık paylaşma özgüveni gösteriyorsa; yaptıklarını tanıtma hakkına çok fazla itiraz olamamalıdır.

Üçüncüsü "karşılaştırma" yapmaktır. Yerel yönetici altyapı ve üst yapıda gerçekleştirdiklerini, benzer başka yörede ve ülkede kaça mal olduğunu, kendisinin maliyet açısından elde ettiği sonuçların ne olduğunu herkesle paylaşma özgüvenine sahipse büsbütün insanların zihninde meşruiyet kazanır. Saydığımız üç sorumluluk alanında açık durabilen yerel yöneticinin özü, sözü ve davranışları birbirini bütünler; kendisini onaylayanların da, rasyonel bir akılla karşı duranların da gönlünü kazanır.

Yöneticinin iç tutarlılığının sağlık derecesi, teknik ve ahlaki ilkeler bakımından sağlıklı gerekçelerini herkese açık tutabilmesi ve savunabilmesiyle ilgilidir. Tutarlılığın bir başka ölçüsü de etrafında çalışan insanlarla olan ilişkileridir: Kendi bildiğini mutlak doğru sanan, kendini önemserken, çevresindeki insanları sürekli harcayan bir yönetici ile karşı karşıya isek durup bir an düşünmeliyiz. Egosu çok şişmiş yerel yöneticiler çevrelerindeki kişi ve kurumlarla sağlıklı ilişkiler kuramadıkları için yerel bağlamda ortak akıldan uzaklaşır. Bu tutum, uzun soluklu bir gelişmenin temelini oluşturacak "ortak aklın" enerjisini boşa harcar. Kaynakları etkin değerlendirmede sapmalarını büyütür.

Ayrıntı bilgisine sahip olmayan, sığ medya kültürüyle karar veren kitleleri iyi kullanan "bir yumurtlayıp on gıdaklamasını bilen yöneticiler" giderek yaygınlaşıyor. Medyada ve kamuoyunda sanal bir kişilik mi, gerçek bir kişilik mi olduklarını anlayabilmemiz için o yöneticilerin "proje ve harcama disiplini" ile "öngörme ve önlem alma disiplini" hakkında ayrıntılı bilgisi gerekiyor. Bu açıdan yerel rasyonel otoritelerin yansız analizleri önemli. Kitlelerin sloganların sığlığına kapılmamaları için ayrıntı uzmanlığı olanların analiz ve açıklamaları çok önemli... Gerçek demokratik toplum yaratmak da böyle bir şey. Yapılanları körü körüne eleştirmek kadar sorgulamadan alkışlamak da kaynaklar üzerinde aynı olumsuz etkileri yaratıyor.

Projelerin yer seçimleri, çalışanları, müşterileri, tedarikçileri ile ilişkileri ve nakit akışı bütünlüğü dikkate alınmadan yöneticilerin iyi ya da kötü oldukları hakkındaki yargılar eksikli olur. Yöneticinin piyasaya sunduğu hizmetlerini, yer seçimi açısından ayrıntıları ile analiz etmezsek, bir sanal aleme kendimizi kaptırabiliriz. Yer seçiminden inşaatına, makine-donanımdan, iş süreçlerine, işgücü profillerinden kendini yeniden üretme düzeyine analizlerini açık gerekçelerle savunma özgüveni göstermeyen yöneticilerin aldatıcı propagandalarının medyada yer alması "iyi yönetici" oldukları anlamına gelmez.

Proje disiplini kadar harcama disiplini de gerçek yöneticiyi anlayabilmenin sağlıklı aracıdır. Projelerin harcamalarına ilişkin açık, anlaşılır, inandırıcı gerekçelerle hesap vermeyen ama yapılan işi iletişim kanallarında abartarak sunan her yöneticinin "başarılı" olduğuna inanırsak saflık tuzağına yakalanırız.
Yerel yöneticinin başarısını bir de "uzun soluklu gelecek yaratan ya da kısa dönemli görüntü üreten" nitelikleri ile ölçmek gerekiyor. Örneğin bir kentin ya da yörenin temel altyapılarının önemli bir bölümü toprak altına gömülür: Kanalizasyon ve su sistemi bunlardan biridir. Parklar, bahçeler, heykeller, su yolları gibi yüzeyde ve göze hitap edenler ise hem maliyeti daha düşük hem de görüntü verdikleri için tanıtımları kolay.

Aşırı pragmatist yöneticiler, uzun soluklu altyapıları tamamlamadan, gösterişe dönük yatırımlara abanıyorsa, yerel kaynakları israf ederler. 

Yerel kanaat önderleri, yerel medyalar, yerel sivil inisiyatifler, yerel ölçekte üretilen mal ve hizmeti ile yerel gelişmenin geleceği arasında bağlamı net anlamalıdırlar ki, rasyonel karar verebilsinler. Bu açıdan pragmatist yöneticilerin sanal görüntülerinin tuzağına düşmemek için yerel ölçekte gündem belirlemede bir ortak sorumluluktan söz edebiliriz.

Pragmatist yöneticilerin "açık hesap verme özgüveni" de gerçekliği kavramanın bir diğer aracıdır. Yılda en az iki kez, yerel yönetici halkın önüne çıkıyor; öngörülen potansiyeli, erişilebilir hedefleri, uygulamaları ve alınan sonuçların dökümünü yapıyor; sapmaları sağlıklı gerekçelerle açıklayabiliyorsa, yapılan işlerin tanıtımı anlam kazanır. Eğer yönetici sadece kendini yüceltecek bilgileri veriyor; onun dışında başarısızlıkları saklıyorsa, gerçek demokrasinin zor yanı olan açık hesap verebilirlikten kaçıyorsa, orada durum sanallık tuzağına düşürülüp düşürülmediğimizi sorgulamalıyız.

Pragmatist ve medya cambazı yöneticileri irdelemenin bir anlamlı ölçütü de, "sürdülebilirlik" katkılarıdır. Sadece kaynak tüketen, kaynak yaratmayan hizmetler ile kaynak yaratabilen hizmetler arasındaki dengeye de bakmak gerekir. Eğer bir yerel yönetici,organize sanayi bölgeleri, bölgelere yapılan üretim yatırımları, üretimin teknolojik düzeyi, ihracat olanakları, istihdam edilecek insanların barınma imkanları, sosyal ihtiyaçları gibi alanlarla ilgili değilse, görüntünün tutsağı haline gelmiş, sanallık tuzağına yakalanmıştır. Bernard H. Levy'nin Yeni Yüzyıl'da 4 Eylül 1997'deki yazısındaki düşünceleri bugün de geçerli: Dayanılmaz hafifliğin hüküm sürdüğü 'gösteri toplumu' özünde trajik ögeler taşımaktadır. Ortalıkta görünenler ile onları kavuşturanlar arasındaki çatışmanın vahşeti. Birileri imajlarını pazarlamaya kalktıklarında, alıcılar önce bunu desteklemekte, kullanıcılar sonra bu imajı kıskanarak yok etme duygusunun peşine takılmakta; bu kavga giderek şiddetlenmektedir. Gösteri toplumunun kavgasından kurtulmanın bir tek yolu oyunu terk etmektir. Oyunu sürdürmeye kararlı olanlar her zaman beterin beteri ile yüzleşeceğini kabul etmelidir. İnsanın sınırları olsa da olağanüstü bir uyum yeteneğine sahiptir; kararlı olanlar, günümüzdeki hızla değişme nedeniyle aşırı değerlendirilmiş gösteri merakının yaşadığı drama tanıklık edebiliriz.

Birçok yöremizde, yurttaşların kolay erişebileceği ve anlayabileceği alanların tercih edilmesi, popülist yaklaşımın çok öne çıkması, sürdürülebilirlik açısından doğru olmayan, politik prestij bakımından ise çoğu zaman sonuç veren gelişmeler ne yazık ki öz değil.

Denebilir ki, sanal da olsa bir yörenin tanıtılması, sadece yöneticinin tanıtımı değil, yörenin de tanıtımıdır. Bu husus, pragmatist yöneticilerin yarattığı "olumlu dışsallık" olarak not edilmelidir. Ülkemizde sadece görüntü peşinde olan, medya boşluklarını iyi değerlendirerek kendi karizması yanında kentin de tanıtımı yapan örnekler de var. Bu örnekleri değerlendirirken "mutlak yararlı" algısına aklımızı emanet etmek doğru olmaz. Söz konusu örnekleri de, potansiyel, erişebilir potansiyel, harcama disiplini, uzun ömürlülük, kendini yenileyebilme özellikleri bakımından  analizler edersek, daha nesnel düşüncelere ulaşabilir; ayağı sağlam basan eleştirilerle işin geliştirilmesine katkı yapabiliriz.

Sosyal olayları analiz ederken iki nokta arasındaki en kısa yol "doğru" değildir. Sosyal olayların analizinin zor yanı da, her olumsuzluğun kendi içinde olumluluklar da barındırmasıdır. Bu nedenle sosyal gelişmeleri analiz ederken, doğru olan ile yanlış olan arasındaki dengeleri kurmak ayrıntı bilgisi, analiz yöntemi, açık ve anlaşılır sonuçlar üretmeyi gerektirir.

Şimdi bu satırların yazarına sorulmalıdır: Madem ki bir yumurtlayıp on gıdaklayan yöneticilerin, ürettiklerinin yararları olduğu kadar israfları da vardır; yerel yöneticileri nesnel değerlendirebilmek için yerel medyalar, kanaat önderleri ve sivil inisiyatifler olarak ne yapmalıyız?

Açık önerim şudur: Yerel düzlemde, yerel sorunları uzmanlardan kitlelere götüren açık tartışma ortamları yoksa, sistematik bilgi üretilmiyor ve kitlelerle paylaşılmıyorsa, orada edilgen yöneticiler, şark kurnazları, klasik yöneticiler ve aşırı pragmatist ve kaynak israfı yaratan yöneticiler yakamızdan düşmez.
Ne yapmalı? Bu çok temel soru. Biz sadece başkalarından bekler, kendimizi aktif hale getirmezsek, gerçek olanla sanal olan arasındaki denge, sanallar lehine bozulur. Bilindiği gibi ünlü Gresham Yasası'na göre "Kötü para iyi parayı piyasadan kovar"... Kötü yönetici de iyi yöneticiyi piyasadan uzaklaştırabilir.

Bütün sorumunuz, aklımızı sığ ve ucuz şeylere emanet etmeden, derinlikteki gerçekleri kavrayarak beklenti ve davranışlarımızı yönetmek olmalı. Bu açıdan, yerel yönetimler önümüzdeki dönemde giderek ağırlıklı hale gelecektir. Çok yakın gelecekte dünya nüfusu 9 milyar insana ulaşacak, o nüfusun büyük çoğunluğu kentlerde yaşayacaktır. Kent ekonomilerinin verimi ülke ekonomilerinde belirleyici ağırlığa ulaşacaktır. Kent akışkanlıkları verimi etkilemede hayati öneme sahip olacaktır.

Biz şimdiden, kentlerdeki 1/100 binlik Çevre Düzeni Planlarından 1/1000'lik uygulama planlarına ilgili değilsek pragmatist yöneticilerin tuzağına düşeriz.

Kent içi ulaşımda özel ulaşım, ara-toplu taşım sistemleri, otobüs ulaşım sistemi, hafif raylı sistem ve metro sisteminin güzergahları, kapasiteleri, hava ulaşım sistemleri, demir yolu sistemleri ile bağlantılarına kafa yormamış, bu çeşit yatırımların fizibilitelerini ilgi menzilimize sokmamışsak, popülist anlayışların kaynaklarımızı çarçur etmelerine ortak olmuş oluruz.

Şimdiye kadar sizlerle paylaştığımız 4 yazıda sıradan yerel yönetici özellikleri üzerinde tartıştık. Bir sonraki ve sonuncu yazımızda "yönetişim-odaklı gerçek liderlik içeren yöneticilik" üzerine tartışacağız...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar