Pek çok alanda olduğu gibi tarımda da uygulanabilen bir strateji; Küçülterek büyümek...

Pek çok alanda olduğu gibi tarımda da uygulanabilen bir strateji; Küçülterek büyümek...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İnsanoğlunun gelişimi konusunda en can alıcı dönüm noktalarından biridir sanayi devrimi. Bu sanayileşme ve gelişme çalışmaları, makineleşmenin ve teknoloji kullanımının yaygınlaşması sonucunu getirdi. Sanayi devrimine dek toprağa ve tarıma dayalı ekonomiler güçlü idi. Nüfusun en büyük kısmı tarımda istihdam edilmekte, tarım faaliyetleri en geniş alanlarda ve toplumların büyük kısmında yer bulmaktaydı. Teknoloji ve makinelerin yaşantımıza her geçen gün biraz daha fazla girmesi, önce tarımdaki insan gücü gereksinimini azalttı, bu alandaki istihdamın daralmasına yol açtı. Daha sonra teknolojik ve kimyasal üretim yöntemlerinin kullanılmasına paralel, endüstriyel tarım sektörü çıktı ortaya. Küçük ve orta ölçekli tarım kuruluşlarının, küçük üreticinin üzerindeki baskıyı artıran bu gelişmeler, zamanla çok uluslu ya da çok büyük ölçekli tarım şirketlerinin hakimiyetini getirdi tarım sektörüne. Finansman ve teknoloji desteklerini kullanma şansına sahip olan bu büyük şirketler, doğal olmayan üretim yöntemlerini kullanıyor, bugün küresel ısınma diye tanımlanan problemler yumağını büyütüyordu hiçbirimiz farkında değilken. Bir yandan kürenin dengesini bozarken biz daha çok üretim, daha çok üretim diye, öte yandan da kullandığımız kimyasal ilaçlar ve teknolojik yöntemlerle bedenimizin dengesini bozuyorduk doğal olmayan gıda ürünleri tüketimine dayalı olarak. Geriye dönüş gibi ilerleme stratejileri... Üretimin her geçen gün daha çok teknolojiye, daha çok kimyasala, daha çok inorganik yöntemlere dayalı hale gelmesi; başlangıçta daha az çaba ile daha çok ürün verdiğinden olsa gerek, tüm insanlığı mutlu ediyordu. Ya da bu durumdan kazançlı olanlar bunun böyle olduğunu iddia ediyorlardı. Ancak; kürenin dayanılmaz ısınma hızı, tükettiğimiz gıdanın sağlıksızlaşması git gide, yeni arayışlara zorlamakta bizi. Örneğin; organik tarım ürünleri, düne göre çok daha aranır bir ürün seçeneği durumunda. Bu ilk bakışta üretimin verimliliğini düşüren, maliyetleri artıran bir gelişme gibi gözükse de; toplam maliyet analizine göz attığınızda (küresel ısınma, yaşanabilir bir dünyamızın olup olamayacağı vs), tek çıkar yol ya da en cazip üretim ve tarım modeli durumuna gelmekte. Bu gelişmeler ışığında, tarımsal destek ve finansman olanaklarının görece küçük ölçekli kuruluşlara, bu kapsamdaki üreticilere yönlendirilmesi gereği ile karşı karşıyayız. Burada önemli olan noktalardan biri de, tarıma olan bakış açısı üzerinde çalışılması, yaşamın her alanında olduğu üzere tarım sektörü aktörlerine ve çalışanlarına etkin bir eğitim desteğinin sağlanması. Küçük ve orta ölçekli tarım yapılanmalarını desteklemek, geldiğimiz noktada, gerek daha sağlıklı bir üretim, gerekse büyüme için önemli bir çözüm olarak değerlendirilmekte. Bu yaklaşım, elbette ki, teknolojinin ve verimliliğin tümüyle göz ardı edilmesi anlamına gelmiyor. Küçülerek büyüme diye tanımlayabileceğimiz bu tarım politikası, bütün bunların yanısıra; küçük üreticinin yok olmasının engellenmesi, tarımdaki istihdamın artması, üretimin canlanması gibi ekonomik büyümeyi doğrudan etkileyecek gelişmeler demek. Küçük ölçekli işletmelerin verimliliğini artırarak gerilemenin önüne geçebiliriz . Tarımda, küçük işletmelerimiz ağır bedeller ödüyor Doğduğu yerde doymak, insanın en doğal beklentisi ve devletin vatandaşına sağlaması gereken en önemli olanak. Özellikle yüzde 80'i küçük tarım işletmelerinden oluşan tarım sektörünün bu beklentiyi gidermede büyük rolü var. Çiftçinin öncelikli amacı, kendisini ve çevresindekileri doyurmak ve bunu sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmek. Bu küçük işletmelerin verimliliklerini artırmaları, tarım sektöründeki gerilemenin önüne geçmek için etkin bir çözüm oluşturabilir. Osmanlı'dan gelen küçük tarım kültürü IMF ve AB ortak tarım politikalarının esas alınmasıyla yerini büyük tarım işletmelerine bırakmak durumuyla karşı karşıya. Gelen her türlü finansal ve teknolojik destek, büyük işletmelere yönelirken, küçük işletmeler bunun bedelini ağır ödüyor. Tarımda şirketleşme Tarımın şirketleşmesiyle verimin artırılması hedefleniyor. Krediler büyük tarım tesislerine akıyor. Tarım sigortasının primlerinin yarısı büyük işletmeler için devlet tarafından ödeniyor. Önlem almak adına büyük işletmelere yapılan tarım sigortaları çiftçinin haklarından çok, sigorta şirketlerinin kazancını korur şekilde düzenlenmiş. Örneğin, çiftçinin en büyük ve muhtemel zararı kuraklık sigorta kapsamı dışında kalıyor. Daha geniş üretim yapan, ancak yaygınlaşması desteklenen endüstriyel tarım/şirket tarımcılığı CO2 salınımını artırarak, küresel ısınmaya yol açmakta. Taze ve kuru gıdaların bütün dünyada dolaşımı sağlanırken, taşımacılığında kullanılan petrol ile atmosfere tonlarca CO2 bırakılmakta. Şirketlerin tarımsal işletmeleri (yoğun sentetik gübre ve kimyasal ilaçlar kullanımı ile) yaygın kimyasal tarımı tercih ediyor. Endüstriyel tarım için ormanlar, koruluklar, maki alanları sökülüyor, sürülüyor ve mono-kültürel ekim alanları haline getiriliyor. Bu yöntemle, biyolojik çeşitlilik yok ediliyor, denge bozuluyor. Tarımsal verimliliğin önemi Tarımda verimlilik, tarımsal girdi ve çıktı arasındaki oran ile ölçülür. Ayrıca büyük resmi görmek adına, total faktör verimliliği adı altında da girdi ve çıktı indeksleri aracılığıyla hesaplanır. Verimlilik birçok yönden tarım alanında önem taşır: Daha çok gıda üretmenin yanı sıra, çiftliklerin verimini artırmak o bölgenin tarım pazarında büyümesini ve rekabetçiliğini perçinler, gelir dağılımı ve işgücü göçü gibi konuları etkiler. Bir bölgenin tarımsal veriminde artış, nadir kaynakların daha etkin kullanımını sağlar. Yeni teknolojilerin çiftçiler tarafından uygulanması verime büyük katkıda bulunur. İklim değişiklikleri, mevsim düzenin bozulmasından kaynaklanan kuraklıklar, seller, fırtınalar, tarım arazilerinin ve çiftliklerin zarar görmesine neden oluyor. Bu doğal felaketler, bitki ve hayvan türlerinin hızla yok olmasına ve dünyadaki açlık seviyesinin artmasına sebep oluyor. Tüm bu olumsuz şartlar yakın gelecekte tarımdaki verimliliği direkt tehdit edecek ve dünya ülkelerini günümüzden çok daha derin bir gıda krizi ile başbaşa bırakacak gibi görünüyor. Türkiye'de tarım alanında çözülmesi gereken sorunlar: Verim düşüklüğü, zayıf rekabet gücü, tarım ve teknoloji entegrasyonu, Türkiye'de tarımın ilerlemesine engel olan sorunların başında geliyor. Tarımda verimlilik için 3 temel faktör: 1. İç faktörler: Tarım sektörünün içinden kaynaklanan faktörlerdir. Toprak durumu, demografik yapı, gelir düzeyi, eğitim durumu, altyapı sorunu, tarımsal üretimi etkileyen değişkenler. 2. Dış faktörler: Tarımı etkileyen sektör dışı faktörlerdir. Teknolojik gelişmeler dolayısıyla sektörden uzaklaşan üreticiler, sorunları, tarım sektörünün genel ekonomi politikalarıyla uyuşmaması. 3. Kurumsal ekonomik faktörler: Sosyal yapı, alışkanlıklar, yasal kısıtlamalar, geçmişten gelen problemler. Etkin bir tarım politikası, bu faktörleri çözmeyi hedefler. Çözüm yolları: 1. Tarım sektöründe üretim teknolojisini yenilemek ve modern araç ve gereçlerin kullanılabileceği bir yapı değişikliği sağlayarak verimliliği artırmak. Bu alanda, araştırma ve geliştirmeye yoğunluk vermek. 2. İklim şartlarının olumsuz etkilerini en aza indirgeyecek, yapısal ve kurumsal çözümler geliştirmek. 3. Tarımda eğitimin yaygınlaştırılması ve ihtiyaçlar doğrultusunda güncellenmesi gereklidir. Tarımda üretim artışı sanayideki teknoloji entegrasyonuna ve üretimine bağlıdır. İthalat yoluyla edinilen tarım sanayi ihtiyaçları karşılanır. Üretim maliyeti artar. Sektörler arası uyum, tarım sektörünün gelişimine katkıda bulunur. Türkiye topraklarından yararlanma oranları: Türkiye'de kullanılan tarım alanı yaklaşık 27 milyon hektardır. Türkiye'de toprakların yüzde 36'sı ekili-dikili alan, yüzde 32'si çayır ve otlak, yüzde 26'sı orman ve yüzde 6'sı yerleşim birimleri, tarıma elverişsiz çıplak kayalıklar gibi diğer alanlardan oluşmaktadır. Tarımdaki makineleşmenin etkisiyle çayır ve otlakların alanı daralırken, tarım alanlarımız genişlemektedir. Bölge yüzölçümüne göre ekili-dikili alanların oranları: 1. Marmara Bölgesi: Yüzde 30 2. İç Anadolu Bölgesi: Yüzde 27 3. Ege Bölgesi: Yüzde 24 4. Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Yüzde 20 5. Akdeniz Bölgesi: Yüzde 18 6. Karadeniz Bölgesi: Yüzde 16 7. Doğu Anadolu Bölgesi: Yüzde 10 Dünyada sürdürülebilir tarım Sürdürülebilir tarım tanımlaması, ekosisteme herhangi bir zarar vermeden, sürekli üretim yapabilen çiftlikler için kullanılır. Sürdürülebilirlik iki önemli konuyu öne çıkarır: 1. Biyofizik konular; çeşitli uygulamaların toprak özelliklerine ve ürün almak için uyulan proseslere uzun dönemdeki etkileri 2. Sosyo-ekonomik konular; çiftçilerin girdi sağlamak için ve iş gücü gibi kaynakları uzun süreli yönetebilme kapasitesi. 2007'de dünyada tarım sektöründe çalışanlar yaklaşık olarak tüm işgücünün yüzde 35'i. Bu oran, 1996'da yüzde 42'lerdeki orana göre son 10 yılda belirgin bir düşüş kaydetmiştir. Aslında, tarım sektörünün göreceli önemi, sanayi devriminin başlangıcıyla inişe geçmiş, 2003 yılında ilk defa servis sektörü istihdam sayısı ile tarım sektörünü geride bırakmıştır. Dünya nüfusunun üçte birinin çalıştığı tarım sektörünün katkısı, dünya gelirinin sadece yüzde 5'ine denk geliyor. Via Campesina Dünya Örgütü, bölgesel ve ikili anlaşmalar, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu tarafından uygulanan tarım politikaları, gıdalar, kimyasal ilaçlar ve sentetik gübreler ile üretiliyor ve tüketim için tüm dünyaya sunuluyor. Dünyadaki milyonlarca küçük çiftçiyi ve üreticiyi bir araya getiren bir hareket olan Via Campesina, gıda ve tarım ürünlerinin üretim, dönüşüm, ticaret ve tüketim yolunu kökten değiştirmenin vaktinin geldiğini belirtiyor. Via Campesina, küçük ve orta ölçekli üreticileri, tarım çalışanlarını, kırsal kesimdeki kadın çalışanlar ile Asya, Afrika, Amerika ve Avrupa'daki etnik toplumları da içine alan uluslararası bir köylü hareketi. 100 organizasyonun koalisyonundan oluşan hareket, aile çiftçi temelli tarımı savunuyor. Sürdürülebilir küçük-ölçekli tarım ve yerel gıda tüketimi, tarımda yaşanan zararları çevirecek, beraberinde milyonlarca çiftçi aileyi olumlu olarak etkileyecektir.