Büyümenin anahtarı eğitim ve teknoloji

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Resesyon sonrası dönemde, gelişmekte olan ülkelerin büyümesini büyük ölçüde finanse eden uluslararası sermaye azalmaya başladığından beri, iç tasarrufların önemi daha da arttı. Kriz içinde debelenen AB’nin kimi ülkeleri gibi, gelişmekte olan ülkelerin de, ekonomik büyümelerini devam ettirebilmeleri için tasarruflarını artırmaları şart. Son günlerde Türkiye ekonomisiyle yapılan değerlendirmelerde, yapısal reformların aksatılmaması dışında, iç tasarrufların büyüme için önemi de vurgulanıyor. Ancak, tasarrufların arttırılması göründüğü gibi kolay değil. Tasarruf artışının olabilmesi için gelir artışı gerekli, ancak yeterli değil. Öyle olmuş olsaydı, bugün dünyanın en çok tasarruf eden ülkesinin Amerika olması gerekirdi. Artan gelirlerin tüketim yerine tasarruflara yönelmesi ekonomik, sosyal, demografik ve psikolojik faktörler dışında beklentilere de bağlı. Dünyada iç tasarrufların milli gelire oranı açısından ülkeler arasında büyük farklılıklar var. Uzakdoğu ülkelerinde tasarruf oranı genel olarak yüzde 30’un üzerinde. Yüzde 50 ile Çin, dünyada tasarruf oranının en yüksek olduğu ülke. Çin’in olağanüstü yüksek büyüme hızlarının altında ihracata dayalı büyüme modeliyle yüksek tasarruflarını yatırımlara dönüştürme konusundaki becerisi yatmaktadır. Singapur, Filipinler, Kore ve Hindistan, Çin’i yakından takip eden ülkeler. Avusturya, İsveç, Danimarka gibi Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde de tasarruf oranı yüzde 25’lerde.

                                                            ***
Belirsizliklerin arttığı, beklentilerin kötüleştiği ekonomilerde tasarruflar artıyor. Post Keynesyen modellerde gelir bölüşümündeki bozulmanın da tasarrufları etkilediği ileri sürülüyor. Bütün bu faktörlerin dışında tasarruflar, maliye ve sosyal güvenlik politikası, dış borçlar ve finansal serbestlikten de etkileniyor. Yapılan çalışmalar, genç ve yaşlı nüfus bağımlılık oranının artmasının tasarrufları olumsuz etkilediğini gösteriyor. Genel olarak, insanlar genç ve orta yaşlarında tasarruf eder, yaşlılıklarında da bu tasarruflarını kullanırlar. 2000’li yıllarla birlikte dünya genelinde, başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ekonomilerinin katkısıyla tasarruflarda görülen artış, resesyonla birlikte azalmaya başladı. Yükselen piyasa ekonomilerinde görülen yavaşlama ister istemez, bunların tasarruflarına da yansıyacaktır. Genç nüfus arasındaki işsizliğin astronomik oranlara ulaştığı dünya, tasarruf ve yatırımların geleceği açısından umut vaad etmiyor. Manzara vahim; bir yandan yaşlanan nüfus, öte yandan çalışabilecek yaştakilerin iş bulamaması tasarrufların gerilemesine yol açıyor. Tasarrufların azaldığı ortamda faizler yükselirken, yatırımlar azalır. Yatırımlar azalırsa büyüme yavaşlar, işsizlik artar. Bu olumsuz gelişmelerin sadece bir kaç ülkeyi değil; ekonomik ilişkilerdeki yakın bağlardan dolayı tüm dünyayı etkilemesi olasılığı yüksektir.

                                                          ***

Dış ticaret ve cari işlem açıklarının önemli bir nedeni, ülkelerin üretimlerinden fazlasını harcaması. Gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye, en düşük tasarruf oranına sahip olanlardan biri. Türkiye’de 2000’lerin başında yüzde 25 oranlarında olan özel tasarruf oranlarında son on yılda önemli gerilemeler görülüyor. Bunda, hane halklarının tasarruflarındaki azalma dışında üretimin ithalata bağımlı olmasının da payı var. Likidite bolluğunun olduğu dönemlerde dış kaynaklarla finanse edilen bu açığın önümüzdeki yıllarda sürdürülmesi olanaksız. Türkiye, önümüzdeki dönemlerde tasarruflarını nasıl arttıracak ? Büyümenin anahtarı eğitim ve teknoloji. 21. yüzyılda eğitim ve teknolojiye yatırım yapan ülkelerle diğerleri arasındaki fark açılacak. Peki, biz hangi tarafta yer alacağız? Basında çıkan haberler teknoloji ve yeniliklere açık bir büyüme modelinin hayata geçirileceğini söylüyor ama, eğitim alanındaki gelişmeler tamamen farklı istikamette gelişiyor. Tasarrufların artırılması için vergi politikasında değişiklik kaçınılmaz. Bir çok ülke bunun için vergi politikalarında değişikliğe gidiyor. 2014-2016 dönemi Orta Vadeli Programı’nda kamu maliyesiyle ilgili olarak maliye politikasının yurtiçi tasarrufların artırılmasına, Ar-Ge yatırımlarının desteklenmesine, cari açığın kontrol altında tutularak büyümenin hızlandırılmasına yardımcı olacak şekilde uygulanacağı belirtiliyor. Maliye Bakanlığı’nın lüks ve ithalat yoğunluğu yüksek tüketim malları üzerindeki vergilerin artırılması yönündeki çalışması bu yolda önemli bir başlangıç olabilir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016