Büyüyememenin dibine çöktük

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

İyimserler tahminlerini yüzde 3.2’ye kadar çıkartmışlardı. İhtiyatlı olanlar ise tahminlerini yüzde 2.7 düzeyinde tutuyordu. Kendi adıma yüzde 2.8 gibi bir şey bekliyordum. Hep beraber şiştik. 2014 yılının üçüncü üç ayında büyüme hızı yüzde 1.7’de kaldı. Yılın dokuz aylık döneminde da büyüme hızı yüzde 2.8 oldu. Yine büyüyemedik anlayacağınız. 

Bu beklenmedik bir şey değil. Farkındaysanız bir süredir büyüyememe sorunu yaşadığımızı ısrarla söylüyorum. Ben söylüyorum, kimileri de kitap yazıp bilgimin zayıf olması nedeniyle böyle yazdığımı söylüyor. Tamam da benim bilgisiz (!) olmam sorunu çözmüyor. Büyüyememe eğilimi devam ediyor. Türkiye ekonomisi üç yıla yaklaşan bir süredir, on bir çeyrektir, sanki nefesi tükenmiş gibi hareket ediyor. Ya yavaş ya da çok yavaş büyüyoruz. 

Biliyorsunuz büyüyememekten kastım büyüme hızının sıfırın altında inmesi değil. Tersine, hızın pozitif olduğu bir konumu tartışıyorum. Büyüyememe durumunu büyüme hızının ekonominin potansiyel büyümesinin altında kalması olarak tanımlıyorum, Potansiyel büyüme hızı, pratik olarak, uzun dönemli ortalama büyüme hızı ile ölçülüyor. Türkiye ekonomisinde bunun yüzde 4.6 civarında olduğu hesaplanıyor. Büyüyemediğimiz dönemde, yani 2012 sonrasında, yıllık bazda büyüme hızımız hep potansiyel olarak kabul edilen hızın altında kalmış. Üçer aylık dönemler itibariyle de aradan geçen on bir çeyrek dönemin onunda büyüme hızı potansiyelin altında olmuş, sadece birisinde, 2014 yılının birinci üç ayında, potansiyelin bir parmak üstünde bir hızda (yüzde 4.8) büyümüşüz. Bu performans büyüyemediğimiz anlamına geliyor. Yeni açıklanan 2014’ün üçüncü çeyrek rakamı daha da beter. Yüzde 1.7 büyüme hızı büyüyememenin dibine çöktüğümüzü gösteriyor. 

Neden böyle oluyor sorusuna verilen birden fazla cevap var. Bütünsel ve sistemik bir cevap peşinde olanlar soruya “aşırı üretim” diye cevap veriyor. Pratik olarak üretimin talebin önünde koştuğu anlamına geliyor bu. Kuşkusuz bazen böyle durumlar oluyor. Ama bu defa böyle değil. Küresel krizden bu yana ekonomide çıktı açığı dediğimiz bir üretim zafiyeti var. Zaten büyüyememe durumu da buna işaret ediyor. Arızi nedenlerle ortaya çıkan üretim daralmasının büyüme performansını düşürdüğünü savunan görüşler de var. Örneğin, bu yılın üçüncü çeyreğinde ortaya çıkan akut büyüyememe durumunun tarımsal üretimin kuraklık vb gibi arızi nedenlerle gerilemiş olmasından kaynaklandığı söyleniyor.

Bu bütünüyle yanlış değil. Gerçekten de toplam üretimdeki payının görece yüksek olduğu bir ara dönemde tarımsal üretim sert bir fren yapmış, yüzde 4.9 daralmış. Ekonominin büyümesi üzerinde önemli bir fren anlamına geliyor bu kuşkusuz. Ama ekonominin büyümesindeki zafiyetin böyle arızi nedenlerle açıklanması yeterli değil. Tarımsal üretimdeki gerileme üçüncü çeyreğin işi ama büyüyememe neredeyse üç yıldır devam ediyor. 

Bu sorunun daha ikna edici bir açıklaması tablonun öteki tarafındaki verilerde var. Sayılar büyüyememe sorunumuzun üretimdeki arızi daralmalardan çok yurt içindeki harcamaların, yani iç talebin yetersiz kalmasından kaynaklandığını gösteriyor. 2014 yılının üçüncü çeyreğinde toplam tüketim harcamalarının artış hızı yüzde 1 olmuş. Bu düşük bir talep hacmine işaret ediyor. Dahası özel tüketim harcamaları artışı yüzde 0.2’de kalırken kamunun tüketim harcamaları yüzde 6.6 oranında artmış. Kısacası toplam talebe tüketim harcamaları kaynaklı katkı büyük ölçüde devletten gelmiş. Özel harcamalardaki kasılmanın yatırım harcamaları açısından daha büyük olduğu gözleniyor.

Üçüncü çeyrekte toplam yatırım harcamaları yüzde 0.4 oranında gerilemiş. Bu defa gerilemede kamunun katkısı daha büyük. Özel yatırım harcamaları olduğu yerde sayarken devletin yaptığı yatırım harcamaları yüzde 2 oranında gerilemiş. Sonuçta, bu dönemde (stoklar dahil) iç talepteki zafiyet büyüme hızını 0.8 puan oranında geriletici etki yaratmış. Bu da yeni bir durum değil. Türkiye ekonomisindeki sınırlı büyümenin bir süredir dış talebin çekişiyle gerçekleştiği biliniyor. 2014 yılının üçüncü çeyreği bu konuda bir istisna yaratmamış. İhracat yüzde 8 artarken ithalat yüzde 1.8 gerilemiş ve dış talebin büyümeyi hızlandırıcı etkisi yüzde 2.5 olmuş. 

Bu sayılar büyüyememe sorunumuzun temelde iç talep yetersizliğinden, özellikle de özel harcamalardaki zafiyetten kaynaklandığını gösteriyor. Bu sadece 2014’ün üçüncü çeyreğine has bir sorun değil. Büyüyememe sorununun başladığı noktadan yani 2012 yılından bu yana durum böyle. Sorunu bu bağlamda algılayıp, çaresini de buna göre aramak gerekiyor. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018