Cahil cesareti

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Geçen yazımda bahsetmiştim, insan yeni bilgiler edindikçe ne kadar az bildiğini veya daha doğru bir deyişle öğrenecek daha ne kadar çok şey olduğunu görüyor. Tersten okursak, bilgi seviyemiz azaldıkça, o kadar fazla bildiğimize inanacağız. Bunu anlatan güzel bir deyimimiz var, “cahil cesareti”. Sosyal medyada çok fazla paylaşılan bir diğer inci ise “cahilim, her şeyi biliyorum” şeklinde. Aslında herhangi bir konudaki yetersizlik bireyin çekinmesine neden olurken, bilgi eksikliği daha da öne çıkmasını sağlıyor. 

Benzer bir konuda NTV Yayınları’ndan yayınlanan “Bırak Dağınık Kalsın” kitabında Cornell Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarını okudum geçenlerde. Bu araştırmada, girdikleri testlerin sonucunda kendi performanslarını değerlendirmeleri istenen kişiler arasında kendilerinin diğerlerinden iyi olduğunu düşünenlerin daha kötü, ortalama performans gösterdiğini söyleyenlerin ise en üst yüzde içinde oldukları tespit edilmiş. Bu durum, belirli bir alanda yeterli deneyimi olmayanların kendi zayıfl ıklarını algılayacak kadar bilgi sahibi olmamalarına bağlanmış. Biraz önce de belirttiğim gibi bunun adı cahil cesareti değilse nedir acaba? 

Bu satırları yazarken aklıma Youtube’da seyrettiğim bir video geldi. Nobel ödüllü Daniel Kahneman’ın rasyonellik ve karar verme konusundaki konuşmasının başında Kahneman iki önemli vurgu yapıyor. Buna göre karar vericiler her şeyden önce tahminleri ile istedikleri arasında bir ayrım yapabilmeli. İkinci olarak ise karar değişkenleri ile durum değişkenleri arasında da bir ayrıştırma yapmak zorunluluğu var. Kahneman karar değişkenlerini alternatiflerimiz olarak tanımlayıp, bu karar değişkenlerinin gideceğimiz yolu belirleyeceğini, buna karşılık durum değişkenlerinin dünyanın halini yansıttığını ve bunu bizim seçemeyeceğimizi ancak tahmin edebileceğimizi belirtiyor. 

Çalıştığımız işte iyi olabilmek için daha çok çalışmak ve çaba göstermek izleyebileceğimiz yollardan birisidir. Kahneman’ın betimlemesiyle bu bir karar değişkenidir. Buna karşılık, en iyi olmak ya da olamamak bir sıralama işidir ve bizim dışımızdaki koşullardan çok fazla etkilenmektedir. Örneğin benzer pozisyonlarda çalışanların performansları, kabiliyetleri veya istekleri de bizim sıralamamızı doğrudan belirleyebilecektir. Cornell’deki araştırma ile Kahneman’ın ifadelerini bir araya getirdiğim zaman çıkarabildiğim temel bir sonuç var. Bir işte kendisinin en iyi olduğunu düşünmek (her ne kadar kendine güvenin bir göstergesi olarak iyi bir özellik gibi görünse bile) diğerlerinden öğrenecek bir şeyin olmadığı inancını içinde taşımaktadır. İlk başta yaptığım tespitlere katılıyorsanız, bu durumun ise cehaletin göstergesi olduğunu da kabullenmeniz gerekecektir. Bir insanın kendine güven duyduğunun göstergesi, bir alanda en iyi olduğunu iddia etmesi değil, daha iyi olabilmek için gerekenleri öğrenecek kabiliyeti, isteği ve cesareti olduğunu iddia etmesidir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018