Türkiye "kırılgan" yorumlarının aksine not artırımını hak ediy

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE fatma.melek@akbank.com

 

S&P, sermaye hareketlerinde bir geri çekilme yaşanması durumunda Türkiye'yi gelişmekte olan Avrupa ülkeleri arasında en kırılgan ülke olarak açıkladı.
Kredi kuruluşlarının Türkiye'yi yatırım yapılabilir seviyenin altında tutmasındaki başlıca faktör milli gelirin %10'una ulaşan cari işlemler açığı; ancak Türkiye'nin sahip olduğu nispi olumlu makroekonomik göstergelerinin de altını çizmek gerekiyor.
Türkiye'nin 2008 krizinde hızlı toparlanmasını sağlayan faktörler geçerliliğini koruyor. Nedir bu faktörler?
öncelikle düşük borçluluk: Kamu borcumuz milli gelirin %40'ının altında; dış borç milli gelirin %39'u. Türkiye, Avrupa'daki birkaç küçük ülke dışında en düşük kamu borç oranına sahip ülke.
Özel sektör borçluluğu da düşük: Krediler ve hane halkı borcunun milli gelirdeki payları sırasıyla %54 ve %17.5 ile AB ortalamasının üçte biri seviyesinde bulunuyor.
Güçlü bankacılık sektörü: Sermaye yeterlilik oranı %16.5. Kredinin takibe dönüşme oranı gerilemeye devam ediyor. 2009'da %5.4 iken halen %2.7. Takipteki tüketici kredilerinin mutlak değerleri de geriliyor.
Türkiye'deki finansal sektörün euro bölgesindeki riski 17 milyar $ ile düşük; bunun sadece 2.7 milyar $'ı PIIGS (Portekiz, İtalya, İrlanda, Yunanistan ve İspanya) ülkeleri ve Fransa'da.
Bankacılık sektörünün Lehman sonrasında gördüğü en düşük yurt dışı borç çevirme oranı 2009'un ilk aylarında %26. Geri kalan ayların ortalaması ise %100.
Ayrıca Lehman tipi bir krizin yaşanması durumunda görülebilecek hızlı bir global yavaşlama enerji fiyatlarında geri çekilme getireceği için- jeopolitik riskler bulunsa bile- bu durum cari işlemler açığımızı olumlu etkileyecek.
Ekonominin genelindeki düşük borçluluk oranı da kamu otoritelerinin gerektiğinde iç talebi desteklemelerine imkan veriyor.
Baz senaryomuz 2012'de %4 büyüme. Bankaların dış borç döndürme oranları %100'ün üzerinde bulunuyor. Ayrıca, bol likiditeden dolayı sendikasyon kredileri için yurt dışından katılım yönünde yeterli talep olduğunu görüyoruz. Görünürde başarılı geçen Yunanistan borç yapılandırması ile euro bölgesi borç krizindeki en kötü safhanın kısmen geçtiğini değerlendiriyoruz.
1.70-1.75 seviyelerindeki bir TL/$ kurunun ihracatı destekleyeceğini öngörüyoruz. Türkiye'nin ihracat ürün yapısının %65'i düşük-orta teknolojili mallardan oluşuyor; dolayısıyla nispi fiyatlar önemli.
İç ve dış talep dengelenmesi de sürüyor. Yıllık kredi büyümesi Ağustos 2011'deki %40 seviyesinden %25'e geriledi.
TCMB rezervlerinin yeterliliği konusunu değerlendirdiğimizde; Türkiye'nin bir yıl içerisinde vadesi gelecek dış borçlarının toplamının 130 milyar $ olduğunu görüyoruz. Geleneksel kural merkez bankası rezervlerinin bir yıl içinde vadesi gelecek dış borçlarının %100'ünü karşılamasını içerir. Brüt rezervlerin halihazırdaki karşılama oranı %68. Ancak ülke özelindeki "hafifletici" faktörler de değerlendirilmeli. Türkiye'nin 130 milyar $'lık dış borcunun; 26 milyar $'ı ticari kredi. 10.6 milyar $'ı Türk bankalarının yurt dışı şubeleri yoluyla verdikleri kredi; 12.8 milyar $'ı da Türk bankalarının yurt dışı iştiraklerinin yurt içinde tuttukları mevduat. Dolayısıyla borç çevirme riskleri de daha düşük. Bu faktörler de değerlendirildiğinde rezervlerin kısa vadeli dış borçlara oranı %110'a yükseliyor.
Bazı karşılaştırmalı göstergelere bakarsak; Portekiz Türkiye ile aynı kredi notuna sahip (BB), Macaristan'ın kredi notu ise daha yüksek (BB+). Portekiz'in kamu borcunun milli gelire oranı %100'ün, dış borcun oranı da %200'ün üzerinde. Her iki ülke de Avrupa kaynaklı bir yavaşlamaya karşı daha kırılgan bir durumda bulunuyor. Portekiz'in ihracatının neredeyse %100'ü, Macaristan'ın ihracatının %75'i AB'ye. Türkiye'nin ise %46. Kişi başına düşen milli gelir de kredi derecesinin belirlenmesinde önem taşıyor. Bu oranın yüksek olması geniş bir vergi tabanına dayanacağından, kredi değerliliğini artıran bir unsur olarak değerlendiriliyor. Ancak, Hindistan'ın kişi başına düşen milli geliri 1.500 $ ve kredi notu yatırım yapılabilir seviyede.
Sonuç olarak, cari işlemler açığı önemli bir risk ancak, açığın aşırı borçlanmadan kaynaklanan unsuru BDDK/merkez bankasının aldığı önlemlerle azaltılmaya çalışıldı. Açığın diğer unsuru olan, tasarruf açığı ise ihracat kompozisyonuna bağlı olarak yapısal bir özellikte ve çözümü de zaman alacak. Dolayısıyla ağırlıklı olarak bu risk değerlendirilerek verilen kredi notu, ülkemizin güçlü yanlarını kısmen ikinci plana atıyor. Türkiye'nin mevcut koşulları ve dinamizmi ile kredi notunun olması gerekenin altında olduğunu düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016