CHP’nin vitrin tutkusu!

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 guventurk@portakalonline.com

Geçen hafta içgörü bahsini açıp muhalefetin, özelikle de CHP’nin içgörü ihtiyacından söz etmiştik, kaldığımız yerden devam edelim. Evet, iktidar partisi, liderini cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıyarak olağanüstü kongresinde bir devir teslim gerçekleştirdiği sırada CHP’nin de kurultay hazırlıkları bütün hızıyla sürüyordu. 

İktidar partisinde iktidarın kim veya kimler tarafından temsil edileceği tartışılırken CHP’liler de parti meclisi üyeliği için “ünlü” avına çıkmış durumda. Sinema oyuncuları, televizyoncular, doktorlar, cerrahlar, Anadolu kentlerinin eşrafı veya bambaşka siyasi çizgilerde, arkadaşlarından çok büyük kazıklar yemiş küskün siyasetçilere parti meclisi üyeliği için “teklif götürülüyor”. 

Parti meclisi üyeliği için “teklif götürme” kavramı başlı başına ilginç değil mi? Sanki sinema filmi veya di zi çekeceksiniz de senaryodaki roller için en uygun oyunculara teklif götürüyorsunuz. Tabii daha da ilginç bir başka nokta daha var. Haberlerde okuduğumuz kadarıyla “teklif götürülüyor” ama cümlelerin hepsinin öznesi meçhul. Yani bu insanları kim seçiyor, teklifi kim götürüyor öğrenemiyoruz. Mesela Genel Başkan Kılıçdaroğlu, beğendiği oyuncuları veya gittiği doktorları parti meclisi üyeliği için seçip, yanındakilere “Şunlara teklif götürün” mü diyor? Yoksa partinin başında herkesi aşan bilmediğimiz bir irade var da bu seçimleri o mu yapıyor? Bilmiyoruz! 

Bu arada yanlış anlaşılmasın, teklif götürülen isimler ayrı ayrı son derece değerli insanlar. Hiçbirine karşı da değilim, ancak CHP’nin parti meclisine yıllardır domates seçer gibi üye seçilmesine; evet, karşıyım! “Sosyal demokrat” olduğunu iddia eden bir partinin en önemli karar organını oluşturacak insanlar vitrin düzenlemesi yapar gibi “biraz ondan, biraz bundan, accık da şundan” diye seçilemez. Hayatında partiye uğramamış, hatta partiye oy bile vermemiş insanların oluşturduğu bir parti meclisinde kim neye nasıl karar verebilir ki? 

Parti meclisi gibi kilit bir organın elbette parti örgütü tarafından oluşturulması gerekir. Eğer bu olmuyorsa o partide demokrasiden söz edilemez. İçinde demokrasi olmayan bir parti de “sosyal demokrat” olduğunu iddia edemez. CHP yönetiminin parti meclisini vitrin düzenlemesi olarak algılayıp vitrinde güzel duracak insanlara teklif götürmesi iki şekilde algılanabilir. Ya partinin içinde, yani örgütünde parti meclisine getirebileceğiniz düzeyde birileri yoktur veya siz parti örgütünüzü adam yerine koymuyorsunuzdur… 

Aslında her iki durum da son derece acıklı değil mi? Ancak bana sorarsanız gerçek durum ikinci seçeneğe daha yakın görünüyor. Yani Cumhuriyet’i kurmuş, milyonlarca üyeye sahip doksan yıllık koskoca partinin içinde, parti adına karar alma kapasitesine sahip insanların bulunmaması elbette mümkün değil. Yani bu durumda, parti yönetiminin parti örgütünü adam yerine koymadığı sonucuna rahatlıkla varabiliriz. Ben dışarıdan bakarak bu sonuca varıyorsam parti örgütündeki insanların bu sonuca varmaması mümkün mü? 

Yerel seçimlerdeki aday belirleme sürecinin büyük ölçüde; cumhurbaşkanlığı adayını belirleme sürecinin de tamamen örgüt dışında gerçekleştirilmesi de bu “adam yerine koymama” durumunun bir göstergesi değil mi zaten? 

CHP’nin yerel seçimde aldığı sonuçların da, cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP’li seçmenin doğru düzgün sandığa gitmemesinin de parti örgütünün az önce söylediğim durumun farkında olmasıyla bir ilgisi olabilir mi sizce? 

Bence olabilir. Parti yönetiminin dikkate almadığı bir örgüt, neden ve hangi amaç için çalışabilir ve seçmeni sandığa taşıyabilir ki? 

Size yeni öğrendiğim bir siyasetçi fıkrası anlatayım: 
Bir sosyal demokrat partinin başkanı bir gün bir sağ partiyle birlikte cumhurbaşkanı adayını açıklamak için basın toplantısı yapacakmış. Basın toplantısından önce, kendi parti meclisini toplayıp “arkadaşlar cumhurbaşkanlığı kampanyamızla ilgili önerileriniz nedir?” diye sormuş. Toplantıdakiler birbirlerine bakıp Genel Başkan’a “Kimi aday gösteriyoruz ki?” diye sormuşlar. Genel başkan da “Onu size açıklayamam, çok gizli” diye cevap vermiş. Çok komik bir fıkra değil mi? Bence de öyle, anlattıklarında çok güldüm!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018