Çin hedefine yaklaşırken Türkiye uzaklaşıyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Genel seçimlere iki aydan az bir süre kaldı. Seçimlerde birinci partinin hangisi olacağı belli ise de Parlamentoda yer alacak partilerin ve sandalye dağılımlarının ne olacağı bilinmiyor. Görünen, AKP’nin başkanlık sistemine geçebilmek için hedeflediği milletvekili sayısına ulaşmasının zor olduğu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP yeterli milletvekili sayısına ulaşamadığı takdirde referanduma gidileceğini açıkladı ama, bunun zaten yeterince gerilen siyasi ortamı daha da germekten başka bir işe yaramayacağı açık. Siyaset tartışmaları arasında ekonomik hedefler adeta unutuldu. 

Makroekonomik göstergeler giderek olumsuzlaşıyor. Enflasyon uzun bir süreden sonra yeniden artma eğilimine girdi. Mart ayı itibariyle yüzde 7.6 olarak gerçekleşen enflasyon oranı yüzde 5 hedefinin oldukça üzerinde. İşsizlik ise yüzde 11’e yaklaşıyor. 15-34 yaş arası grubu kapsayan işsizlik oranı yüzde 20. Yüzde 50.2 ile Türkiye, işgücüne katılım oranının en düşük olduğu ülkeler arasında. TÜİK raporuna göre, ekonomik büyümeyi ölçmede kullanılan GSYİH’da geçtiğimiz yıl sabit fiyatlarla artış yüzde 2.9. 2015 ve 2016’da da büyümenin yüzde 3 civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. 

Büyümenin yavaşlamasında doğrudan yabancı sermaye girişlerindeki azalmanın da payı vardır. Çin başta olmak üzere Uzak Doğu ülkelerinin ekonomik başarılarında doğrudan yabancı sermayenin katkısı çok büyük. Türkiye, istihdam arttırıcı ve teknoloji yoğun doğrudan yabancı yabancı sermaye olmadan büyüme hızını arttıramaz.
***
Ekonomik hedeflerden sapıldığını söyleyen TÜSİAD başkanı Cansen Başaran Symes, cumhurbaşkanı’nın tepkisini çekti. 

Erdoğan, “Bunlarda insaf yok. Sermayelerini 1’e 5 katlamanın şımarıklığı içinde bunları yapıyorlar” diyor. Başaran Symes Koç, Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırmalar Forumu’nun düzenlediği “Türkiye’de Enflasyonun Dinamikleri- Fırsatlar ve Riskler” başlıklı toplantıda “Hepimiz çok iyi anlamalıyız ki ekonomik performans, demokratik standartlar, kurumlar, hukuk devleti olguları bir bütünün parçasıdır. 

Yakın zamanda yayınlanan bir çok akademik çalışma, bize demokrasi ve ekonomik gelişme arasında çok güçlü bir pozitif ilişki olduğunu gösteriyor. 

Bu çalışmalar demokrasinin ekonomik büyümeyi birkaç kanal aracılığıyla arttırdığını ortaya koyuyor. Bu kanallar; kapsayıcı ekonomik reformlar, nitelikli eğitimin yaygınlaştırılması, gelişmiş sağlık sistemi, yatırım ortamının iyileşmesi ve sosyal huzurun sağlanması olarak sıralanabilir. 

Özetle alakart menü seçeneğimiz yok. Bu olguların hepsine aynı anda ulaşmalıyız. Üstelik bunu başardığımız dönemler de oldu. AB ivmesini yakaladığımız, reform dinamiğini çok iyi yönettiğimiz iyi politika ve uygulama örneklerini yeniden canlandırıp ülkede olumlu bir atmosferi oluşturmalıyız. Buna tüm toplum kesimlerinin ihtiyacı var” şeklinde konuşmuştu. Bu tespitlerin hepsi doğru. 

Ali Babacan farklı mı söylüyordu? Eğer Türkiye, iddia edildiği gibi gerçekten demokratik bir ülke ise herkesin düşüncesini açıkça söyleme hakkı olmalıdır. Demokrasinin standardını yükseltmeden, hukuk devletini tüm kurumlarıyla etkin biçimde işletmeden ekonomik hedeflere ulaşmak hayal. Nitelikli eğitim ekonomik büyümenin en önemli koşulu. Hal böyleyken, birileri kadınların çalışmasının din açısından caiz olup olmadığını ısrarla konuşuyor. Hangi demokrat ülkede bu tür konuşmalar var? Bu anlayışa göre, çalışmayan kadının eğitime de ihtiyacı olmaz. Türkiye’de kadın nüfusun işgücüne katılma oranı zaten çok düşük. Yüzde 30’la Türkiye’nin, Suudi Arabistan, Yemen gibi şeriatla yönetilen ülkelerden bir farkı yok.
***
Bir de Çin’e bakalım; Çin Komünist Partisi liderlerinin stratejik hedefi ülkeyi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi olan 2049’a kadar sosyalist ideolojiye dayalı çağdaş, demokratik, gelişmiş, uygar ve güçlü bir devlet haline getirmek. (*) 

Ekonomik anlamda bu, gelişmis ülkeler arasına katılmak anlamına geliyor. Çin’in işi kolay değil. Ancak içinde yer aldığı grupta bulunan ülkelere kıyasla gelişmis ülkeler grubuna girmeye en yakın ülke. Çin, aklın ve bilimin rehberliğinde kendi kültürünü batı’nınkiyle harmanlayarak yolunda hızla ilerliyor. Peki ya Türkiye? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013’de başbakanken yaptığı konuşmada 2023 hedefini kişi başına gelirin 25,000 dolar olduğu, dünyanın ilk on ekonomisi arasında yer alan bir Türkiye şeklinde açıklamıştı. O zaman çoğu kimseye oldukça iddialı gelen bu hedefe Türkiye, ulaşamasa bile en azından yaklaşabilirdi. Uluslararası ekonomik gelişmeler kadar, iç ve dış politikadaki yanlış adımlar ve otoriterleşen yönetim Türkiye’yi ekonomik hedefinden saptırmış görünüyor. Türkiye ekonomik hedeflerine ulaşır mı? Sizi bilmem ama, benim umudum giderek kayboluyor. 
(*) Wang Jisi, “China in the Middle”, The American Interest, 10 (4), Mart-Nisan, 55-59.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016