Demokrasi

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Demokrasi sorunu bitmez tükenmez bir konu haline geleli çok uzun zaman oldu. Olabilir mi böyle bir şey? Katılım olmadan demokrasi olur mu? Pasif izleyicilerin oluşturduğu bir siyasal düzlemde ne kadar olabilir? Yüksek zeka mı lazım, aşırı bilgi ve eğitim mi? Demokrasi nedir? 

Cevabı değişik düzeylerde düşünmek mümkün. İlk düzeye bazı örnekler verilebilir. Bir pastayı adil bir şekilde nasıl paylaşırız? Büyüyen bir ekonomide gelir bölüşümü hangi sınırlara kadar adil olabilir? Bir kamu harcamasını kimler, nasıl, hangi etik çerçevede finanse etmelidir? İktisadi adalet nedir? Ulusal irade nedir? Arı teori düzeyi kurumlar ve tarihi özelliklerden bağımsız bir mantıksal düzeydir. Bu düzeyde bir ilk cevap Nobel ödüllü büyük iktisatçı ve entelektüel Arrow’un İmkansızlık Teoremi’dir (Genel İmkanlılık Teoremi): en az üç kişilik bir toplumda tamamen demokratik diyebileceğimiz bir mekanizmayı kurmak imkansızdır. “İmkansızlık teoremi” belirli bir enformasyonel çerçevede ve bazı şartlarla geçerlidir. Yine de, sosyal seçiş teorisinde yapılanlara bakıp hala Arrow’un 1951’de ortaya attığı bu teoreme önem atfedebiliyorsak, demokrasi konusunda bir püristin (arı teori ve arı pozisyonlardan çok hoşlanan birisinin) fazla heyecan duyması olanaksızdır. 

İkinci bir düzey daha ete kemiğe bürünmüş bir çerçeve çizebilir. Demokrasiyi klasik liberalizmle sıkı ilişki içinde gören bu anlatıma göre demokrasi, burjuvazinin aristokratik siyasi kültür ve kurumlar üzerinde yükselttiği, klasik birey hakları/temsili parlamenter sistem/piyasa ve girişim özgürlüğü birleşiminin Batı’da geldiği dengenin kurumsal yapısıdır. Bu tarz bir liberal demokrasi tezinde bir miktar tarihsel ve kurumsal açıklama çabası vardır. Bu tezin süzülmüş versiyonu liberalizmin siyaset felsefesi düzeyinde temsil edilişinin en mükemmel varyantı ve geriye doğru projeksiyonunun temel aracı olarak kontraktarien (sosyal kontrat yaptığımız veya “sanki yaptığımız” tezi) teorilere dahil edilebilir. Bu pozisyonun modern neoklasik iktisat ve siyaset teorisindeki doğal ifade ve analiz enstrümanı ise oyun teorisidir. Kontraktarien teorilerin güzel bir masal –ve ideoloji- oluşturduğu iddiası ile karşılık verilebilir. Örneğin, Althusser’in az bilinen 1977 tarihli “Makyavelli’nin Yalnızlığı” başlıklı yazısı bunu yapıyor. Soldan eleştirilerde bu düzey daha gerçekçi hale getirilmiş ve Batı’da işçi hareketinin kazanımlarının demokrasinin bugün gelinen noktaya ulaşmasının gerçek nedeni olduğu ileri sürülmüştür. Gerçekten de, başlangıçtaki demokrasi kadınlara, zencilere, mülk sahibi olmayanlara oy hakkı dahi vermiyordu. 

Üçüncü analiz düzeyine bakalım. Kurumsallaşarak kalıcı olabilen, kararlı demokrasi deneyleriyle ilgilenelim. Denge, ya tarafların aynı enformasyon ve güce sahip olduğu bir oyun-teorik çözüm kavramına göre dengedir –örneğin, Nash dengesi- ya da bir tarafın lider güce sahip olduğu bir dengedir –örneğin, von Stackelberg dengesi. İkinci noktayı da açıkça ifade edeyim: bir kooperatif olmayan denge söz konusu. Yani, demokrasi kooperasyonla oluşmaz. Siyasi ittifaklar ve bloklar elbette söz konusudur ama aktörler/sınıfl ar/bloklar arasında güç dengesi oluşmalıdır. Bu teze göre demokrasi demokratlar tarafından asla kurulamaz. Ya bir pat durumu oluşacak ya da bir taraf hakim olacak ve/fakat kendi demokrasisini dayatacak şekilde kazanacaktır. Bu demokrasinin kalıcı olmasında, yani direkt bir diktatörlükten farklı bir güç/onay dengesinin kararlılık kazanmasında hegemonyaya onay verme durumunun açıkça oluşması gereklidir. Kalıcılık kazanma sürecinde onay önemlidir ama demokrasi, ki bir devlet biçimi/ bir hükmetme tarzıdır, daha baştan güçsüzlüğü kabul eden anonim aktörler tarafından kurulamaz. Aslında her onay mekanizmasında da bir güç elemanı mevcuttur: Güçsüz onay olamaz ama onaysız güç kullanılabilir. 

Her demokrasi bir burjuvazi ve burjuvazinin gücü sorunudur. Daha sonra bir muhalefet sorunudur. Muhalefetin de, burjuvazinin demokrasiyi taşımasının da, bir siyasi kültürü, semboller sistemi, ideolojik yelpazesi vardır. Sonuçta her siyasi-ekonomik denge bir siyasi- ekonomik güç tarafından tarihi olarak taşınır ve desteklenir. Böyle bir güç yoksa bu tarz bir demokrasi, “sanki mükemmel” bir demokrasi, kurulamaz ve taşınamaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019