Demokrasi uzlaşma rejimidir

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

Hisse senedi piyasalarında arda arda meydana gelen düşüşlerden dolayı dünya, muhtemel bir resesyonun tedirginliği içinde. Pazartesi günü düşüşlerin görüldüğü New York Borsası Salı gününe yükselişle başladı, ancak günün sonuna doğru endeks yeniden geriledi. Şanghay Borsası’ndaki düşüş ise devam ediyor. Çin’de son bir yılda yüzde 35 oranında artan hisse senedi fiyatlarında hazirandan bu yana gerçekleşen düşüş yüzde 40’ın üzerinde. Peki, fiyatlar neden düşüyor?

Spekülatif hareketler bunda etkili olmakla birlikte, son zamanlarda meydana gelen düşüşlerin nedeni, ekonomilerin geleceklerine duyulan güvendeki azalmadır. Yatırım ve tüketim talebinin yetersiz olduğu; halkın ve iş dünyasının beklentilerinin kötüleştiği zamanlarda hisse senedi fiyatlarının düşmesi anormal bir durum değil. Fiyatlardaki düşüşler süreklilik kazanır, gelir ve harcamaların azalmasına yol açarsa; işsizlik artar ve dünya yeniden bir resesyona girebilir. Bunlar geçmişte olan olaylar. Fiyat düşüşlerinin şirketlerin, özellikle halka açık olanların büyümelerini yavaşlatmaları dışında, bazılarının iflasına bile yol açması mümkün. Çin’in yuanı devalüe etmesinin ardından ekonomik büyümeyi desteklemek için aldığı parasal tedbirlerin borsadaki düşüşü durdurması şüpheli. Böyle bir ortamda FED’in de faizleri arttırması normal karşılanmayacaktır. FED daha önce yaptığı açıklamalarda para ve faiz politikasındaki
değişikliklerde Amerikan ekonomisindeki gelişmelerin dikkate alınacağını belirtmesine rağmen, dünya ekonomisindeki gelişmelerden Amerika’nın etkilenmemesi mümkün değil.
***
2008 resesyonunun üzerinden beş yıla yakın bir zaman geçmesine karşın resesyonun etkileri kaybolmuş değil. Olaylar, bu etkilerin daha yıllarca devam edeceğini söyleyenleri haklı çıkaracak yönde gelişiyor. Dünya ekonomisinin hala toparlanamamasında, resesyon sonrasında artan işsizlik ve zengin-fakir arasında genişleyen uçurumun etkisi büyük. Araştırmalar, ekonomiler yeniden hızlı büyüme sürecine girseler bile, çalışan kesimlerin istihdam ve sosyal haklar yönünden resesyon öncesindeki durumlarına dönemeyeceğini ortaya koyuyor. Azalan reel ücretler, budanan sosyal haklar ve bozulan gelir dağılımında sendikaların ve işçi kuruluşlarının zayıflayan gücünün etkisi büyük. İşsizlik birçok ülkede azalıyor görülmekle birlikte, rakamlar gerçeği yansıtmaktan uzak. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre, dünyada işsiz sayısı 201 milyonun üzerinde. Bu rakamın, 2019 yılına kadar 212 milyona ulaşması bekleniyor. Toplam işsizler içinde genç işsizlerin oranı yüksek. ILO’nun tahminlerine göre işsizlik dışında varolan gelir eşitsizliği de artacak.
***
İstanbul Borsası da uluslararası piyasalardaki düşüşden etkilendi. Hafta başında endeksteki gerileme, ekonominin istikrarından duyulan kuşkunun sonucudur. Tüketici Güven Endeksi ve Genel Ekonomik Durum Beklentisi Endeksi'ndeki gerilemeler bu durumu doğrular nitelikte. Siyasi belirsizlik ortamında FED faizleri arttırırsa, Türk Lirası’nın dolar ve diğer paralar karşısındaki değer kaybı kontrol edilemez boyutlara ulaşabilir. Uluslararası siyasi ve ekonomik konjonktürün iyice olumsuzlaştığı bir ortamda, Türkiye hiç gerekmediği halde yeniden seçime gidiyor. AK Parti sözcüleri, 7 Haziran seçimlerinin hemen sonrasında verdikleri demeçlerde halkın verdiği mesajı aldıklarını söylüyorlardı. Fakat görülüyor ki, mesaj alınmamış. Türk seçmeninin büyük çoğunluğu tarafından istenmesine karşın AK Parti ve CHP arasında arasında koalisyon kurulamadı. İki parti koalisyon konusunda anlaşmış olsalardı, bu hem Türk demokrasisi ve siyaseti için önemli bir gelişme olur, hem de dış dünyaya kaynayan Ortadoğu’da Türkiye’nin bir demokrasi kalesi olduğu yolunda önemli bir mesaj verilmiş olurdu. Partiler arası çekişmeler, sen-ben kavgaları ve toplumu dünya gerçeklerini bir yana iterek kendi hayal dünyalarındaki gibi dizayn etme hesapları içindeki politikacılar yüzünden bir koalisyon kurulamamıştır. Kalkınmanın ve dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri olmanın yolu gerçek anlamda demokratik ve laik bir sistem içinde ekonomik büyümenin sürekliliğinden geçiyor. Aksi halde, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in söylediği gibi “13 yıllık kazanımların kaybedilmesi hiç sürpriz olmayacaktır.”

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016