Deneysel iktisat ya da insanı laboratuvara koymak...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ hakan.guldag@dunya.com

Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin anlattı… O da TOBB Başkan Yardımcısı Halim Mete’den dinlemiş. Aklımda kaldığı kadarıyla aktarıyorum: 

Karadenizli vatandaş, yolculuğa çıkmış. Yol uzun, yanındaki yolcuyla sohbet etmek için “Ben Karadenizliyim. Siz nerelisiniz?" diye sormuş… 

Yolcu, “Ben de Karadenizliyim” deyince, “Uy” demiş, “Bizim oraların hamsili pilavı ne güzel olur…” 

“Bizim oralarda hamsili pilav olmaz” demiş diğeri… 

Bizimki devam etmiş: “Uy, muhlamayı ne güzel yaparız…” 

Yandaki, “Bizim orada yapılmaz” 

“Uy, bizim oralarda ne güzel kemençe çalınır…” 

Berikinden cevap: “Bizde çalınmaz…” 

“Ne tulum havalarımız vardır” 

“Bizim orada yoktur…” 

“Ya ne güzel horon teperiz…” 

“Bizim orada tepmeyiz…” 

Karadenizli iyice şaşkın, sormuş: 

“Ula uşağım, sen Karadeniz’in neresundensun?” 

“Te be, Kırklareli’nden bea…” 

                ★ ★ ★ 

Genellemeler yanıltıcı olabilir… 

Yine de, benzeyen yanlarımız o kadar çok ki… 

Bu da bir yanıyla son derece doğal. Yüzbin yıl ötesinden aynı kökenden gelen genleri taşıyoruz… 

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Dünyanın En Güzel Tarihi kitabına şöyle bir göz atmanızı öneririm… 

Orada, ‘eski insanlar bilimi’ yani ‘paleoantropoloji’ profesörü Yves Coppens adlı Homo sapiens, 10 bin yıl önceki atalarımızdan pek de farklı olmadığımızı savunuyor… Ona göre, Neandertal adamın, bugün sokaktaki adamdan aşağı kalır yanı yok! 

                ★ ★ ★ 

Gazeteci David Brooks, genetikçiler, sinir bilimciler, psikologlar, sosyologlar ve antropologların insan gelişiminin yapı taşlarının anlaşılmasına ilişkin araştırmaları imbikten geçirip, bir roman haline dönüştürdüğü, Türkiye’de Say Yayınları Bilim Dizisi’nin yayımladığı Sosyal Hayvan adlı kitabının girişinde, son dönemde hızlanan çalışmalara dikkat çekiyor ve şöyle diyor: 

“…ulaştıkları temel bulgu, bizim esasen bilinçli düşünmenin eseri olmadığımızdır. Biz öncelikli olarak farkındalığın bir alt seviyesinde gerçekleşen düşünme faaliyetinin eseriyiz (…) Bilinçdışı kısımları zihnimizin büyük bir çoğunluğunu meydana getirir. İşte burası kararlarımızın çoğunun alındığı ve en etkili düşünme edimlerinin gerçekleştiği kısımdır. Bu gizli işlemler başarının temel taşlarıdır.” 

Virginia Üniversitesi’nden Timothy D. Wilson, Strangers to Ourselves (Kendimize Yabancılar) adlı kitabında insan beyninin her an 11 milyon parça bilgi alıp depolayabileceğini yazıyor. En cömert tahminlere göre, insanlar bu alınan bilgilerin ancak 40 tanesinin bilinçli olarak farkına varabiliyorlar… 

                ★ ★ ★ 

Geçen cumartesi akşamı tekneyle Boğaz turundaydık. Tekne dediysem, Primetime adlı küçük bir gemi… İçi lebalep iktisatçı dolu; ben diyeyim 300, siz deyin 400… 
‘Bu kadar iktisatçı neden bir araya geldi’ diye merak ederseniz, söyleyeyim: 

İstanbul Bilgi Üniversitesi, ekonomi biliminin en önemli toplantılarından İktisadi Tasarım Konferansı’na ev sahipliği yaptı… 1-4 Temmuz tarihleri arasında yapılan konferansa, Nobel ödüllü Eric Maskin dahil dünyanın önde gelen ekonomistleri katıldı…

                 ★ ★ ★ 

Önce, İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler Müdürü Deniz Gökçe İnceoğlu’ndan etkinlikle ilgili bilgi aldık… 

Kuruçeşme’den hareket edince Yard. Doç. Dr. Ayça Ebru Giritligil bize katıldı… 

Giritligil, Türkiye’nin tek deneysel iktisat laboratuvarı BELIS, yani BİLGİ Economics Lab of İstanbul’un direktörü… 

Murat Sertel’in öğrencisiyim” diyor gururla ve ekliyor; “Murat hoca, Türkiye’de ileri iktisat teorisinin kurucusuydu. Aynı zamanda Türkiye’de ilk iktisat deneylerini yapan bilim insanıydı. Zaten, BELIS de, üniversitenin idari ve mali desteği ile Murat Sertel İleri İktisadi Araştırmalar Merkezi’nin bir parçası olarak 2009 yılında kuruldu…” 

İktisattaki gelişmeleri sorduk... 

60’lardan bu yana konuyla ilgili çalışmalar var ama 1980’lerden sonra, insan fizyolojisi ve özellikle insan beyni ve zihni üzerine yapılan araştırmaların gelişmesiyle insan davranışlarının ekonomiye etkisinin ölçülmesi öne çıktı. Şimdi çağdaş iktisatın gittiği yön de bu; norö iktisat. İnsanı laboratuvara koyuyoruz...” 

                ★ ★ ★ 

İnsanı laboratuvara koymak… 

İlk anda yadırgatıyor, dahası itici geliyor. Kobaylar, deney hayvanları geliyor akla… İşin aslı pek öyle değil… Arkasındaki mantığı şöyle anlatıyor Giritligil: “İktisat teorisinin bugüne kadar temel aldığı insan tipi Homo economicus idi. Gayet rasyonel davranan, fayda için harekete geçen, kendini maksimize etmek isteyen insan tipi. Ama insan gerçekten böyle mi? Standart bir tip mi? 

‘Ya nasıl?’ diye soruyoruz… 

“Bir kere tamamen mükemmel olduğumuz söylenemez. Sıklıkla, yanılabiliyoruz. Zaten, her şeyi değerlendirebiliyor olsaydık, örneğin finans balonları olmazdı. İnsanlar aldanabiliyor. İşte mesele de orada. Acaba bu aldanmaların bir sistematiği var mı? Bizi bir şekilde rasyonel anlamdan saptıran sistematikler nedir? Bunları belirleyip, irdelemek ihtiyacı var. Çünkü bu sistematikleri sadece piyasadan topladığımız verilerle yapamayız." 

O zaman ne yapmak lazım? 

“İnsanı laboratuvara koymak lazım. Aynen fizik, kimya gibi… Nasıl o laboratuvarlarda metallerin üzerindeki ısı ve basınç etkisini ölçüyorsak öyle… Metalin örneğin ısı karşısında nasıl tepki verdiğine bakılıyorsa biz de aynı şekilde insana bakıyoruz. Şimdi iktisat; insanı, hem biyolojik, fizyolojik ve de nörolojik olarak inceliyor. Davranışlarımızın ne kadarı eğitimle değişiyor, ne kadar onlarla beraber doğuyoruz?..”

                ★ ★ ★ 

Demir için çok deney yapıldı bugüne kadar ama insana ilişkin deneyler daha çok yeni… 

İnsan kararlarını nasıl alır? Risklere karşı nasıl tepki verir? Niçin pazarlık yapar? Örneğin bir ihale yapacaksınız. Açık ihaleye nasıl, kapalı zarf usulü ihaleye nasıl tepki verir? 

Bu ve benzer sorulara gözlem ve deneylerle alınacak yanıtlar doğru politikalar oluşturmak için kritik önemde… “Çünkü iktisatta temel malzeme insan” diyor Doç. Giritligil, “Malzemenin nerede, nasıl davranacağını, hangi olaya nasıl tepki vereceğini bilmezseniz, iktisat politikanız başarılı sonuç vermez. Örneğin piyasa için regülasyonlar tasarlıyorsunuz. Kurallar koyduğunuz mekanizmayı tanımazsanız başarı ihtimaliniz çok az…”

Peki, bunları nasıl ölçüyorsunuz? 

“Kural denilen şeyler, insanlar için hem caydırıcılık hem de teşvik içeriyor. Biz de bir anlamda bu tip ortamlar kurguluyoruz. Oyunlar tasarlıyoruz. Oyunun içinde örneğin nasıl para kazanılacağının kurullarını belirliyoruz. Bilgisayarlar öğrencileri rastgele eşleştiriyor. Oyunu oynadığınız kişileri tanımıyorlar. Oynadıkça puan kazanıyorlar. Kazandıkları puan da paraya çevriliyor… ” 

                ★ ★ ★ 

“İnsanlar genellikle bilgiyi güncellemede hata yapıyor” diyor Giritligil, “Bazen bir gazetede bir köşe yazısı okuyoruz,sonra aynı görüşe televizyon kanalındaki tartışma programında rastlıyoruz. Ama onun hangi kaynaklardan geldiğini unutuyoruz. Aradaki izi görmüyoruz. O zaman, nasıl reklamla insanları belirli konulara yöneltebilirseniz, arasındaki bağlantıyı fark etmedikleri çeşitli kanallarla da bunu yapabilirsiniz. Çok kişiyle iletişim halinde olan güçlü oluyor. Tekrar eden bilgi doğruymuş algısı yaratıyor. Bu şekilde insanları sizin istediğiniz yöne kanalize edebilirsiniz… 

Bir örnek? 

"Örneğin, Koch Brothers… Petrol boru hatları döşeyen dev bir uluslararası şirket. Yıllardır, küresel ısınmanın söylendiği kadar tehlikeli boyutta olmadığını yayıyorlar. Kendileri doğrudan bir şey söylemiyor. Ama destekledikleri kuruluşlar var. Bizim bu bilgilerin hangi kanallardan geldiğini görmemiz lazım…” 

Bu neden önemli? 

“Devletler ya da politika yapıcılar önleyecek regülasyonlar yapabilir. İnsanlar, kimin kimi desteklediğini bilirse, şeffaflık olursa, davranışları çok daha sağlıklı olacaktır…” 

(Bu arada, Ayça Hoca'nın söylediklerini yazıya dökerken, baktım Koch Industries şirketi ABD’nin en büyük ikinci özel sektör kuruluşu. 2013 gelirleri 115 milyar dolar. Americans For Prosperity, Heritage Foundation, Cato Institute ve Manhattan Institute gibi düşünce kuruluşlarının etkin destekçisi. Greenpeace, iklim değişikliğine ilişkin vergi düzenlemeleri getiren düzenlemelere ABD Kongresi’nde ret oyu verilmesinde onların parmağı olduğunu öne sürüyor…) 

                ★ ★ ★ 

İktisadi tasarım demek, politikalar nasıl yapılacak demek… 

İktisadi tasarım büyük resimse… 

Deneysel iktisat, oyun kuramı onun alt başlıkları… Ama hepsi sonuçta insanın nasıl davranacağını tahmin etme çabasına dayanıyor… 

O akşam ‘iktisadi tasarım’ alanında öncü çalışmalar yürüten birçok isim oradaydı.. 

ABD Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Ekonomi Profesörü Charles Plott… 

Boston College Ekonomi Profesörü Utku Ünver… 

Prof. Ünver Uluslararası İktisadi Tasarım Derneği’nin başkanı… 

Murat Sertel ve Semih Koray’ın kurduğu dernek bugün dünyada ‘İktisadi Tasarım’ın kalesi sayılıyor… 

Prof. Ünver de, bize gururla, Türkiye’nin İktisadi Tasarım’da ve özellikle ‘eşleştirme’ ve ‘algoritmalar’ alanındaki liderliğini anlattı… 

İlk fırsatta sizlerle paylaşacağım…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar