Doğrudan yatırımların üretim karnesi neden zayıf?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN aleventalkan@gmail.com

jyhj.png

Zamanıdır. Artık kum saatini sürekli aktığı yönün tersine döndürme gereklidir. Bugüne kadar niceliksel boyutuyla irdelenen doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYSY), artık niteliksel derinliğiyle takibe konu olmak zorundadır.

DYSY, iki eşit haznenin dar bir boğumdan kumlara geçit verdiği kum saati gibi düşünüldüğünde, saatin haznesinin dolması önemlidir. Takip edilen zamandır. Bu nedenle de ne saatin doluş yönü ne de nasıl bir kumla doldurulduğu önemlidir.

Kum dolu hazneyi baş aşağı etmek, ekonomimize aradığı momentumu verebilmektir. Bu dinamizmi Kuantum sıçrayışı bir büyüme izlemelidir ki, orta gelir tuzağından çıkışımızı garanti altına almış olabilelim.

Küresel yatırım eğiliminin en rekabetçi boyutu doğrudan yatırımlarda yaşanır. Kamudaki teşvik, pazardaki potansiyel, insan gücündeki vasıf, ulaşımdaki maliyet temel sayısal belirleyiciler olarak öne çıkar. Siyasi yaşamdaki istikrar, toplumdaki huzur ve küreselleşmedeki uyum da davranışsal etkileri tanımlar. DYSY’nin 2002’den bugüne 13 yıllık birikimli toplamı 119.02 milyar dolarla, milli gelirin %13.6’sına tekabül eder. Ekonomimize sabit sermaye yatırımının ilgisi, sektörel bazda heterojen bir yığılımı resmeder. Hizmetler sektöründe DYSY, sanayi sektöründeki DYSY’e oranla 1.67 kat daha büyüktür. Doğrudan yatırım, ekonomimizdeki yapısal dokunun derinliklerine dek işleyebilen bir tercihtir. Doğru ve akılcı yönetilebilirse, ülkenin orta gelir tuzağından çıkmasına katkı sağlayabilir. 

Ne yazık ki imalat sektörü, küresel ekonomide işlerin iyi gittiği her dönem, ikinci plana düşer. Bu nedenledir ki, 2002-2014 dönemi birikimli doğrudan yatırımlar içinde imalat, %22 ile temsil edilir. Krizlerden toparlanma döneminde hizmet yatırımlarının baskınlığını öne çıkar. 2002-2014 “sanayi/hizmet” ortalaması 0.76’ı gösterirken, 2004-2008 yılları ortalaması 0.32 ile ortalamanın yarısından azdır. Hizmet sektörü Türkiye ekonomisinin tasarruf eğiliminden çok tüketim eğilimine, buluşçu ve rekabetçi yönünden çok talepkâr ve ölçek ekonomisinin hedef kitlesine girebilmek boyutuyla öne çıkar. Orta gelir tuzağında olsak da, küresel liberal ekonominin kıyıda köşede kalmış bir ekonomisi değiliz.

Dünya ekonomisinin bir güneş sistemi olarak düşünürsek, ekonomimizin küresel çekim merkezleri etkisindeki hareketliliğini daha iyi anlayabiliriz. Bu sistemde her dışa açtığımız pazarı bir tüketim tepsisi içinde, varıyla yoğuyla yabancılara sunmak üretimi hiçe saymaktır.

Böyle devam ederse, korkarız bir süre sonra finans sektörü karşısında kredi verebilecek bir üretim sektörü bulamayacak. Tüketim pazarlarımız mutlak bir yerli üretim tahdidiyle dışa açılmalıdır. Artık kum saatini ters çevirmenin vaktidir. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar