4 3 2 1 ve auster

Paul Auster’in yeni yeni romanı “4 3 2 1”, Archie Ferguson’un 1947’deki doğumundan 1974’deki ABD başkanlık seçimine kadar uzanan bir oluşum romanı (bildungsroman) olarak tanımlanıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ÇİĞDEM SİRKECİ

Paul Auster’in yeni yeni romanı hakkında edebiyat eleştirilerine göz attığımızda övgü dolu cümleler gözümüze çarpıyor. The New York Times’da Tom Perrotta, kitap için, “etkilenmemek mümkün değil” diye yazmış. The Guardian’da Auster’ın bize gençliğin, acemiliğin ve düş kırıklıklarının dört detaylı portresini sunduğu yazılmış.

Publisher’s Weekly’de ise Auster’ın yeni romanının hemen her açıdan büyük olduğu belirtilmiş. Zengin detayların okuyucuyu memnun edeceğine değinilirken, yüzyıllardır var olan bu edebiyat türüne önemli ve sürükleyici bir yenilik getirdiği söylenmiş. “4 3 2 1”, Archie Ferguson’un 1947’deki doğumundan 1974’deki ABD başkanlık seçimine kadar uzanan bir oluşum romanı (bildungsroman) olarak tanımlanıyor. Kitapta Auster’la hemen hemen aynı yaşta olan kahramanın günlük yaşamı tasvir edilirken, arka planda bütün Amerika tarihi de anlatılıyor. Auster, romanda sıradan bir hayatı dört farklı versiyonla yazmış. Eleştirilerde, Auster’ın her zamanki gibi aklında daha karmaşık bir şeyler bulunduğuna; bu hikâyede de kimliğe yoğunlaşırken, nasıl oluştuğuna/olgunlaştığına değil; kimliğin ilerleyebileceği/açılabileceği farklı yollara vurgu yaptığına değiniliyor.

Paul Auster, 1970 yılında Columbia Üniversitesi’nden mezun olup Paris’e taşınmış. Burada Fransız edebiyatından çeviri yaparak geçinmiş. 1974 yılında Amerika’ya geri dönüşünü takiben şiir, makale ve romanlarını yayınlatmaya başlamış. Dikkat çeken ilk kitabı, anı-roman “Yalnızlığın Keşfi” (yayın yılı: 1984) olmuş. Bu kitapta Auster, baba-çocuk ilişkisini, önce babası ile kendisi; sonra kendisi ile çocuğu özelinde ele almış. Sonrasında “Cam Kent”, “Hayaletler” ve “Kilitli Oda”dan oluşan “New York Üçlemesi” hayat bulmuş. Oldukça ilgi çeken bu üçlemede Auster, alışılageldik polisiye hikâyeleri anlatmayı değil, polisiye yöntemleri ile varoluşsal sorunların peşine düşmeyi tercih etmiş.

Benim de çok sevdiğim bir Auster romanı olan “Timbuktu”, 1999 tarihinde yayınlanmış. Bir köpeğin, Kemik Bey’in gözünden anlatılan hikâye, Kemik Bey’in yaşamının son demlerinde olan çılgın Willy’le Timbuktu’ya yolculukları, varoluşçuluk, kişinin hayattaki amacını bulması ve meditasyon temaları etrafında örülerek okuyucuya sunulmuş.

Timbuktu’dan hemen sonra yayınlanan, 2002 tarihli ‘Yanılsamalar Kitabı”, yazarın beğeni toplayan bir başka romanı. Romanda, eşini ve iki çocuğunu uçak kazasında kaybeden David Zimmer’ın içine düştüğü depresyon ve yalnızlığı, tesadüfen izlediği bir sessiz komedi yıldızı hakkında bir kitap yazma arzusu ile şekillenen rehabilitasyon sürecini, rastlantıların insan yaşamında oynadığı rolü anımsayarak okuyoruz.

Kimlik, kişilik arayışı Auster’in hemen hemen tüm eserlerinde öne çıkıyor. 2006 tarihinde yayınlanan, yazarın en farklı romanlarından “Yazı Odasında Yolculuklar”da belleğini yitiren ve kim olduğunu hatırlayamayan Bay Boş, Ay Sarayı’nda yemek yemeyerek, çalışmayarak, hareket etmeyerek ne ile karşılaşacağının, yazgısının ne olacağının peşine düşen Stanley Fogg ve hatta yeni romanının kahramanı Archie Ferguson bu arayışın farklı öykülerde dillendirilişine aracı olan karakterler oluyor.

Son derece verimli bir isim olan Auster’ın ses getiren daha pek çok romanı var; “Leviathan”, “Kehanet Gecesi”, “Köşeye Kıstırmak”, “Son Şeyler Ülkesinde” ve “Yükseklik Korkusu” bunlardan sadece birkaçı. Ancak Auster yazı yeteneğini, hayal gücünü ve mizahını sadece romanla sınırlamamış ve makale, şiir ve senaryo dallarında da eserler vermiş. Auster’ın “Lulu Köprüde” isimli kitabını senaryolaştırmakla kalmayıp filmin yönetmeni olarak boy gösterdiğini de eklemeyi unutmayalım. Son sözü, “Duvar Yazısı” kitabında yer alan Gözden Kayboluşlar şiirinden bir alıntıyla Auster’a bırakalım:

“Yalnızdır. Ve soluk almaya başladığı andan itibaren
hiçbir yerdedir. Çoğul ölüm, tekilliğin
dişlerinin arasında doğar,
ve o sözcük bir duvar örer
yaşamın
en derindeki taşından.” *

*Can Yayınları, Türkçesi: Gökçenur Ç.