Siz de inatla erteliyor musunuz?

Farkındalık ardından ilerlemeyi başlatmak için kendimizi tetiklemek ise "sebepsiz de mutlu olunur" mottosu ile mümkün. Çünkü çoğu önemli iş, bize kısa vadede bir mutluluk vaadi sunmuyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MENEKŞE POLATCAN SERBEST

Yeni yıla girerken yine kendimize hedefler koyacağız. Ancak kısa zamanda bunları unutup kaldığımız yerden devam edeceğimize dair eminim hepimizin geçmiş yıllardan tecrübesi vardır. Peki bu sizce neden neredeyse hepimizin başına gelir?

Günlük hayatın koşturmacası irademizi yorarak normal akışın dışında kararlar vermemizi zorlaştırır. Çünkü beynimiz, enerji tasarrufu yapabilmek için alıştığı şekilde davranmayı tercih eder. Hele bir de irade kaslarımız yorulduysa iş iyice zorlaşır. Bu durumu en net ortaya koyan araştırmalardan biri, İsrail'de yargıçlarla yapılmıştı. Araştırmada, sabahları ve her mola sonrası şartlı tahliye talebinde bulunan mahkûmların serbest bırakılmaşanslarınınyüzde65' ekadaryükseldiği ve sonra her periyodun sonunda, neredeyse sıfıra düştüğü görüldü. Yani, yargıçların irade kasları yorulduğunda önemli kararlar vermekten kaçınıyor ve mahkûmlar demir parmaklıkların arasında kalıyorlardı.

Dr. Timothy A. Pychyl'in uzun zamandır devam ettirdiği "Don't Delay" adlı blog yazılarından hareketle hazırladığı Prokrastineyşın kitabında altını çizdiği yaklaşıma göre, irade eksikliği konusunda objektif düşünmekte fayda var:

Kendi gönülsüzlüğümüz dışında bizi olması gerektiği şekilde harekete geçmekten alıkoyacak hiçbir şey yok. Peki neden bazı şeylerin iyi olduğunu bildiğimiz halde onları yapmak için gönülsüz oluyoruz? Asıl bilmece burada. Bilmeceyi daha da içinden çıkılmaz yapan ise, bir işi savsakladığımızda hissettiğimizin "mutluluk" yerine, "suçluluk duygusuyla karışık bir duygu seti" olması. Çünkü mutluluk dediğimiz şey, uzmanların ifadesiyle, belli bir hedefe ulaşmak değil, belli bir hedef doğrultusunda ilerleme hissini yaşamakla mümkün oluyor.

para parayı, başarı da başarıyı çeker

Mevcut savsaklama durumundan kurtulmak için kendimize vereceğimiz ilk telkin, bu girdaptan kurtulmak adına önce farkındalık olmalı:

"Ben şu an şu işi yapmıyorum, çünkü şu olumsuz histen kurtulmaya çalışıyorum. Bu kaçış bana sadece kısa vadeli bir mutluluk hayali sunabilir." Uzmanlar, bu farkındalık aşamasına gelebilen insanların duygusal zekâlarının yüksek olduğunu söylüyor. Ve tam tersi de geçerli: Düşük duygusal zekâ ile savsaklama alışkanlığı arasında anlamlı bir ilişki bulunuyor.
Farkındalık ardından ilerlemeyi başlatmak için kendimizi tetiklemek ise "sebepsiz de mutlu olunur" mottosu ile mümkün. Çünkü çoğu önemli iş, bize kısa vadede bir mutluluk vaadi sunmuyor. Bu eksikliği önemsemeden bir kez başladıktan sonra ise gerisini getirmek çok daha kolay. Eğer kendimize "sebepsiz de mutlu olunur, hadi başla!" diyebilirsek, ufacık da olsa bir adım atmamız mümkündür ve artık o aşamada başlattığımız hareket bize devam etmek için belli bir güç verir; artık devam etmek için bir sebebimiz daha vardır: O ana kadar verdiğimiz emeğin boşa gitmesinden korkmak! Diğer bir deyişle, kendimizigazagetirmekancak" başlayarak" olur. Başardıkça daha fazlasını başarmak da bu sayede mümkündür.

Bir kere başladıktan sonra ikinci tehlike, sıkıldığımız için kendimizi kötü hissettiren işten bir bahaneyle uzaklaşma ihtimalidir. Çözümü ise, tam tersi, yerimizden kıpırdamadan öylece durmaktır. Eğer size kendinizi iyi hissettirecek bir şeyler yapmak üzere dikkatinizin yönünü değiştirirseniz (örneğin verimliliğinizi artıracak bu yazıyı okumak yerine çiçekleri sulamak), geçmiş olsun, kaybettiniz!

Missouri Üniversitesi'nden Ken Sheldon'un yürüttüğü araştırma da bunu destekler: Mutluluğumuzu artıran en önemli faktör, hedeflediğimiz alanlar için ufak bile olsa adım attığımızı görmektir. Mutluluk, aksiyona geçmek için kilit duygudur, çünkü Freedman'ın 1978'de ortaya koyduğu tespite göre insanlar günde en az bir kez mutlulukları üzerine düşünür. Ve buna hangi faaliyet daha fazla hizmet ederse, gündemimizde yer almak için daha şanslıdır.

Prokrastineyşın: Başlanıp Bitirilmesi Gereken İşleri İnatla Erteleme Kılavuzu, Timothy A. Pychyl, Türkçesi: Onur Öztürk, Metropolis Yayıncılık, 116 s.