ECB yavaş hareket ediyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF dunyaweb@dunya.com

 

Geçtiğimiz hafta, Jackson Hole’da merkez bankaları başkanlarının katıldığı toplantıda konuşan ECB başkanı Mario Draghi, enflasyondaki düşüşün sürmesi halinde tüm olanaklarını kullanacaklarını açıkladı. Ancak, Draghi parasal gevşemenin tek başına sorunları çözmeye yetmeyeceğini; üye devletlerin yapısal reformlara ağırlık vermeleri gerektiğini de söylüyor. Draghi haklıdır. Mal ve işgücü piyasalarının ABD’dekilere göre esnek olmamasının rekabet gücünü baltalayarak büyümeyi yavaşlattığı, AB’ye yöneltilen en önemli eleştirilerden biri. Ancak, krizin uzun sürmesinde yavaş hareket eden ECB’nin de payı var. Fiyat istikrarını sağlamanın ötesinde, tam istihdamı hedefleyen politikalar uygulamak yükümlülüğünde olan FED’in aksine, sadece fiyat istikrarını korumayı amaçlayan politikalara yoğunlaşan ECB’nin başarılı olduğunu söylemek zor. Deflasyonu unutup, fiyat istikrarına sadece enflasyon açısından yaklaşmak eksik bir görüş. Bunun eksikliği şimdi daha iyi görülüyor. Fiyatlar genel seviyesindeki artış kadar, düşüş te fiyat istikrarını tehdit eden bir olgu. Bu konuda Japonya deneyiminden çıkarılacak dersler çok. Japon ekonomisinde son yirmi yılda yaşananlar, deflasyonla başetmenin enflasyondan da daha zor olduğunu ortaya koymuştur. Gerileyen fiyatlar ve yükselen reel faizlerle kendini gösteren olası deflasyon telafisi imkansız sorunları beraberinde getirebilir. 

***

ECB’den her defasında piyasalara en etkin biçimde müdahale edileceği açıklaması gelmesine rağmen, gereken adım bir türlü atılamıyor. Söylemlerle icraatlerin uyuşmaması piyasalarda kuruma olan güveni azaltarak krizi daha derinleştiriyor. Draghi’nin orta ve uzun vadede fiyat istikrarını sağlayacak politikalar üzerinde yoğunlaşacakları açıklaması, ekonomiyi canlandırmak ve işsizliği azaltmak için enflasyon hedefinin önümüzdeki bir kaç yıl için ikinci planda kalacağını düşündürmektedir. AB’nin sorunlarının çözümü, üretimin arttırılması ve işsizliğin azaltılmasından geçiyor. Birliğin en güçlü iki ekonomisi Almanya ve Fransa’da, Ortadoğu ve Doğu Ukrayna’daki çatışmalardan dolayı beklentilerdeki bozulma ve İtalya’nın resesyona girmesi olumlu gelişmeler değil. ECB’nin haziranda yaptığı faiz indiriminin de boşa çıkması ihtimali yüksek; tüketiciler harcamalarını kısarken, işletmeler siyasi risklerdeki artışı gerekçe göstererek yatırımlarını yavaşlatıyor. Enflasyon oranının, ECB’nin hedefinin çok altına düşmesiyle deflasyon riski eskiye göre yükselmiştir. 

***
Yüksek işsizlik altında ezilen, Birliğin güneyinde yer alan ülkeler zor durumda. Yüzde 12’ye yaklaşan işsizlik oranının nasıl aşağı çekileceği bilinmiyor. AB ülkeleri krizin daha başında büyümeye odaklanıp açıkları azaltma işini erteleseydi, ne işsizlik bu kadar artar ne de kriz şimdiki gibi derinleşirdi. Euro dolar karşısında son bir yıldaki en düşük seviyesinde. Eurodaki düşüş talebi arttırsa bile, bunun etkisi ekonomileri ihracata dayalı üye ülkeler dışında diğerlerinde sınırlı kalacaktır. Çünkü, güney ülkelerinin esas sorunu, fiyat ve maliyet rekabetinin eksikliğinden çok, kalite rekabetindeki eksikliktir. Bunun giderilmesi ise yeni yatırımlara bağlıdır. ECB başkanı 2012’deki konuşmasında Birliği ayakta tutmak ve euroyu kurtarmak için ne gerekirse yapacaklarını söylemişti. O zamandan bu yana ekonomide değişen pek bir şey yok. Faizlerde daha fazla indirim olmayacağına göre, geriye bono ve tahvil alımları karşılığında piyasaya para sürmekten başka bir şey kalmıyor. Şimdiye kadar bu silahı kullanmayan Draghi, bundan sonra düşüncesini değiştirir mi ? Draghi’nin bono alımlarına yanaşmamasının politik baskı dışında diğer bir nedeni, bunun istenen neticeyi vereceği konusundaki endişesi de olabilir. Kim bilir, belki de haklı. Bu kadar ayak sürüdükten sonra bu politikanın da işe yarayacağı şüpheli.  

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016