Ekonomi bel verirken dik durmak kolay olmuyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan eylül ayı enflasyon rakamları, ekonomi bürokrasisinin dik durmasını zorlaştıracak gibi görünüyor! Tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 0,89 olurken, yurtiçi üretici fiyatları yüzde 1,53 oranında yükselmiş. Maliyet kökenli enflasyon baskıları ciddiyetini koruyor ve yılsonuna ilişkin tahminler aşılacak gibi görünüyor. Çekirdek enflasyon olarak bilinen özel kapsamlı enflasyon göstergeleri de olumsuz algıları pekiştiriyor.

Tüketici fiyatlarında son bir yıllık artış yüzde 7,95 olarak gerçekleşmiş; sene başından eylül sonuna kadar olan dokuz aylık döneme ilişkin enflasyon ise yüzde 6,21 olmuş. 2015 yılının son üç ayında yaşanacak fiyat yükselişinin yüzde 3,56’yı aşması durumunda, çift haneli yıllık rakam söz konusu olabilecek. Bu olasılık çok bilenlerin karabasanı oluyor!

Küresel düzeyde emtia fiyatlarının önemli ölçüde gerilediği bir dönemde yaşanan olumsuz görünümün en önemli sorumlusu yabancımız değil! Döviz kurlarındaki yükseliş veya başka bir deyişle Türk Lirası’ndaki kontrolsüz değer kaybı bu sonuçta belirleyici olmuş gibi görünüyor. 

Bu aşamada sormak gerekiyor! Bu olumsuzluğun, ciddi bir yan tesir yaratmadan önlenebilmesi mümkün müydü? İçinde bulunduğumuz koşullarda bu soruya olumlu yanıt verebilmek pek olası görünmüyor. Bazı kesimler, faizlerin gereken oranda ve kararlı bir şekilde yükseltilmemiş olması nedeniyle böyle bir durumun ortaya çıktığını iddia ediyor; fakat bu görüş genel kabul görmüyor. 

Küresel düzeyde riskten kaçınma eğiliminin etkili olduğu koşullarda, özellikle ciddi tasarruf açığı olan gelişen ekonomiler çok yönlü olumsuz baskılar altında bunalıyor. Hem ekonomi seri bir şekilde durgunlaşıyor ve hem de döviz kuru kaynaklı enflasyonist baskılar ön plana çıkıyor; riskten kaçınma eğilimi kendi kendini besleyerek güçleniyor. Faizlerin yükseltilmesi olumsuz eğilimlerin hepsini terse çeviremediği için yeterli olamıyor. Bir anlamda para otoritesinin eli kolu bağlanıyor ve gelişmelerin kontrol dışına çıkması kaçınılmaz hale gelebiliyor. Türk Lirası’nın değer kaybını önlemek için eldeki tüm olanaklar fazlası ile kullanıldı, fakat umulan ölçüde başarı sağlanamadı ve kırılganlık algısının kademeli olarak yükselmesi engellenemedi.

Beklenti yönetimi çerçevesindeki sözel müdahaleler, farklı sebepler ile kısa vadeden öteye etkili olamadı. Fiili müdahaleler ise, olumsuzlaşan dış koşullar nedeniyle umulan sonucu kalıcı olarak yaratamadı. Mevduat ve kredi faizlerinin hatırı sayılır ölçüde yükselmesine rağmen, döviz rezervleri kısmen eridi ve para otoritesinin yapacağı piyasa fonlaması rekordan rekora koştu! 

Yine sormak gerekiyor: Türk Lirası’nın değer kaybını önlemek ve enflasyonu geriletmek açısından, sahip olduğumuz olanaklar altı veya dokuz ay öncesine göre daha mı güçlü? Kesinlikle hayır, para ve maliye politikası uygulamaları açısından esnekliğin tükenmiş ve hareket yeteneğinin iyice daralmış olduğunu hesaba katmamız gerekiyor. 

Olumsuzluklara direnmeye çalışan finansal piyasalar, ABD para otoritesinin faizleri yükseltmemiş olmasının arkasına saklanarak soluklanmaya çalışıyor! Merkez Bankamız döviz rezervlerindeki erimeyi durdurmak için, enerji ithalatçılarının döviz talebini karşılamak üzere bankalardan çalışma yapmalarını istiyor! Öncü gösterge niteliğindeki güven endeksleri kırmızı alarm vermeye başladıktan sonra bir şeylerin düzelmesi, ciddi bedeller ödenmeden pek mümkün olamayacak gibi görünüyor! 

2003-2008 yılları arasında ülkemize yönelik yabancı sermaye ilgisi oldukça yüksekti. Türk Lirasının değerlenmesi sayesinde hem enflasyon düşüyor ve hem de faizler geriledikçe varlık değerleri yükseliyordu.

O dönemde üreten kesimler olumsuzlaşan rekabet koşulları nedeniyle ağlıyordu, bu eğilimlerden nemalananlar ise burnundan kıl aldırmıyor ve durumdan şikayet edenleri enflasyon lobiciliği yapmakla suçluyordu! Bugün eğilimler kalıcı olarak değişmiş gibi görünüyor: Türk Lirası dalgalı bir şekilde değer kaybediyor, enflasyon ve faizler yükseldikçe tüm beklentiler olumsuzlaşıyor! Ancak bolluk döneminde ağlayanlar bugün gülemiyor, havasından yanına yaklaşılamayanlar ise ne yapacağını bilemiyor!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar