Ekonomi diye bir gündem var mı?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Ekonomiyle ilgilenen var mı? Zannetmiyorum. Bir dış şok gelmediği, yani kuru aniden yukarı itecek bir kaza olmadığı takdirde idare ederiz havası hakim. Tüketici kredi mekanizması aracılığıyla, tabii kamu bankaları sayesinde, ara ara talebini artırıyor. Kurumsal ve ticari krediler yüksek oranda büyüyor gibi görünüyor. Ama yatırım yıllardır yok sayılır. Kredi artış hızlarıyla sermaye birikimi-yatırım manzarası örtüşmüyor. Yani acaba kredi kanalı öz kaynak erimesini örten bir şal işlevi mi görüyor? Keza azalan ama sanıldığı kadar düşmeyen ve düşmeyecek olan- cari açık finans hesabıyla kapatılamadığı için hem rezerv eriyor, hem de net hata noksan çok yüksek seyrediyor. 

Sorun çıkmazsa yüzde 2.5-3 arası büyüme mümkün diyerek bir seneyi daha kaybediyoruz. Artık yüzde 3 büyüme eğilimini korumak dahi mümkün olmayabilir. Arka arkaya 4-5 sene potansiyelin altında büyüyüp üstelik kalitesiz, sanayiye ve yatırıma dayanmayan ve verimlilik üretmeyen büyüme, sonra hâlâ potansiyel büyüme hızımız yüzde 4,5 diyemezsiniz. Potansiyel büyüme hızı gerçekleşen büyümeden o kadar farklı değildir: Gerçekleşen büyüme potansiyelin yarısına kadar gerileyebiliyorsa, potansiyel de eski seviyesinde kalmıyor demektir. 

Dolayısıyla ne oluyor? Duruyoruz. Geçici olmayan, ekonomide önlem alacak, yeni bir hikaye yaratacak bir hükümet –elbette koalisyon hükümeti de olabilir- kurulmadan bu durağan halden çıkış mümkün değil. Değil çünkü işler esasen normal seyrinde gitmiyor; yeni program ihtiyacı yılların ihtiyacı ve çok gecikti. Yıllarca bekletilen reformlar ve planlar uygulamaya konmadan eskime riski bile taşırlar. Yapılan bölük pörçük hazırlıklar kapsamlı bir rota değişikliğinin yerine geçmez. Nitekim sadece bir birim sermaye girişi karşılığında elde edilen büyüme azalmakla kalmamış, bir birim net kredi kullanımı karşılığında ortaya çıkan büyüme de azalmış durumda. Hem sermaye, hem borç kullanımlarının büyüme çarpanları düşüyor. 

Bu, öz kaynaklarla ilgili olabilir ama her durumda kredi büyümesinin enflasyonist etkisini daha yüksek hale getirmesi beklenen bir durumdur. Mesela, hayli düşmüş olan tüketici kredisi (konut dışı) ve kredi kartı büyümesinin –bu bölmenin iki katından fazla artış hızı olan kurumsal ve ticari krediler söz konusu- erken seçim öncesi rahatlıkla ateşlenebileceği düşünüldüğünde, enflasyonist etkinin bu kanaldan hızlanması olasıdır. Yüzde 2,5 GSYH büyümesi, 7,5 enflasyon, 5 cari açık, ama yüzde 13 değer kaybeden sepet kur –enflasyona kur geçişi devam edebilir ve buna karşın yüzde 20’ye yakın büyüyen krediler... Oldukça tuhaf bir manzara. 

Petrol fiyatları düşük, emtia keza öyle, gelişmekte olan piyasalar zayıflıyor, Çin beklenenden hızlı yavaşlıyor ve ABD’de hisse senedi piyasası tarihsel olarak çok yüksek fiyat / kazanç ve piyasa değeri / GSYH çarpanlarına ulaşmış vaziyette. Varlık fiyatlarındaki şişmeyi frenleyebilmek, ama hâlâ zor yüzen türev piyasaları dengede utarak bunu yapabilmek için, Fed aşırıya kaçmadan ayarlı biçimde faiz artıracak. TCMB de sadeleşecek –yani efektif faizin kaç olduğunu daha uzun süreler için bilebileceğiz- ve haliyle politika sıkılaşacak. 2015 belli oldu; daha kötüsü olmazsa durum bu. 2016 için rivayet muhtelif. 

Soru şu: Kriz çıkmadan bir şey yapmama tavrı daha ne kadar devam edebilir?     
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019