Ekonomi yönetimi değişmedi, rahatladık; peki ya mevcut sorunlar?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Bakınız bu köşede 22 Ağustos’ta neler yazmışız, bir bölümünü hatırlayalım: 
“Yeni hükümetin eli kulağında, Başbakan bugün-yarın belli olacak, kabinede bazı koltukların sahibi değişecek. Hükümet; Başbakan ve bazı bakanların değişmesiyle bir anlamda yenilenecek. İşte bu yenilenmeyle birlikte ekonomide birtakım köklü değişikliklerin de gündeme geleceğine dönük bir algı oluştu son dönemde. 

Çok kolaymış ve hemen uygulanabilirmiş gibi, bazı kavramlar fazla kullanılır oldu. Türkiye sanki bir anda içe kapalı bir ekonomi haline gelecek. Atacağız köprüleri! 

Başka ne yapılacak; örneğin Merkez Bankası faiz indirimi konusunda daha esnek davranacak. Düşürülecek faiz, tırmanacak dolar, ihracat artacak, cari açık düşecek. Ne güzel, ne güzel! 

İyi de, dile getirilen bu görüşler şimdi uygulanamıyor da Erdoğan Köşk’e çıktıktan sonra uygulanabilir olacaksa, basit bir soru yanıtsız kalıyor. Yani bu yapılmak istenenlerin önündeki engel Cumhurbaşkanı Gül müydü? 

Öyle ya; Başbakan Erdoğan tüm gücüyle iktidardaydı ve bu konularda istediğini yapabilirdi; yapabilseydi ya da yapmak isteseydi. Başbakan bu konularda bastırdı da kim engel oldu; öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı Gül! 

Şimdi Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Erdoğan oturacağına ve ekonomide bu radikal adımlar, söz gelimi atılacağına göre, demek ki Gül’ün “ayak direyen” etkisi yok edilmiş oluyor. Fazla abartılı bir senaryo gibi mi geldi bu? Daha da abartılı olanı var! Desek ki, ekonomide radikal bazı değişimler için adım atılmasını Erdoğan önlüyordu, şimdi Erdoğan Başbakanlık koltuğundan kalktığı için bunlar yapılabilecek, buna ne dersiniz? 

Saçma senaryolar bunlar, biz de biliyoruz; zaten saçmalığı ortaya koyabilmek için sıraladık. 

Saçma; çünkü Erdoğan Başbakanlık makamındayken, tüm güç mevzuat yönünden de elindeyken yapmadıklarını, şimdi gücü elinde bulundurma anlamında tartışmalı bir makamda otururken mi yapacak yani? Yok öyle bir durum. Yok; çünkü yapılacak herhangi bir değişiklik söz konusu değil, atılacak bir adım da...” 

Eşyanın tabiatına aykırı olur 

Davutoğlu hükümeti, ekonomide yeni atılımlara girişme şansına sahip değil, böyle bir durum “eşyanın tabiatına aykırı” olur zaten. Yukarıda da belirttik ya, ne yani Erdoğan’ın Başbakanken yapmadığı, yapamadığı, gücünün yetmediği, akıl edemediği bazı adımlar vardı da bunları Davutoğlu mu atacak! Davutoğlu’nun ekonomide temel felsefesi, mevcut durumu 2015 seçimine kadar koruyabilmek olacak. Aslında buna Erdoğan-Davutoğlu felsefesi demek daha doğru ya... 

Bugün yeni adımlar gündeme getirilse bile bunların sonucunu on ay içinde almak pek mümkün görünmediğine göre, mevcudu korumak en akıllı yol olacak, zaten tercih edilen de bu. 

Ya sorunlar ne olacak? 

Bir süre tüm dikkatimizi ekonomi yönetiminin değişip değişmeyeceğine öylesine verdik ki, sanki iktidar başka bir partiye geçiyormuş da, uygulanmakta olan politikada köklü revizyonlar söz konusu olabilirmiş gibi, mevcut sorunları adeta unuttuk. Hatta unutmaktan da öte, pek de sorun yokmuş havasına giriverdik. 

Öyle görünüyor ki Türkiye ekonomisi bu yıl geçen yılki büyüme hızı olan yüzde 4’ü yakalamakta zorlanacak. Her ne kadar ilk çeyrekte tahminleri aşarak yüzde 4.3 düzeyinde gelmişse de, ikinci çeyrekteki büyümenin çok daha düşük beklendiğini belirtelim. İkinci çeyrek büyümesine ilişkin verinin 10 Eylül’de açıklanacağını da hatırlatalım. 

Dış ticaret ve ağırlıkla buna bağlı olarak cari açık, öngörüldüğüne yakın çerçevede gidiyor. Şimdi, “Öngördüğümüzü tutturuyoruz” diye mutluluktan havalara uçmamız mı gerekiyor... 

Ama öbür tarafta enfl asyonda yine havlu atmış durumdayız. Doğrusu enfl asyonu çok da sorun ettiğimiz yok. Hükümetin bir kesimi “Önceliğimiz enfl asyon değil” diyor zaten. 

Yabancı, enflasyonla doğrudan ilgili değil. Onlar, faizde hızlı dalgalanma olup olmayacağına ve bunun kurlar üzerinde aşırı oynaklığa yol açıp açmayacağına bakıyor. 

Bir yandan “Enfl asyon o kadar da önemli değil” diyenler, bir yandan da “enfl asyon düşürme reçetesi yazıyor”, faizi daha kısa sürede ve daha hızlı indirmeye çalışıyorlar. Böyle yaptıklarında kurun fırlayıp gideceğini, bunun da çok borçlu durumdaki özel sektör için yıkım olacağını görmüyor ya da göremiyorlar. 

Ama bu düşüncede olanların dile getirdikleri görüşler, “kişisel” görüşler olmaktan öteye gidemeyecek. Merkez Bankası, her ne kadar son toplantısında borç verme faiz oranında 0.75 puanlık indirim yapmış olsa da, faiz baskılarına pek “boyun eğmeyecek”. 

Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı özel sektörün borcu. Kur, bizim elimizde olmayan nedenlerle yükselirse neyse de, biz bu durumu yaratmak için adeta çaba göstermiyor muyuz; tam kendi ayağına kurşun sıkmak buna denir herhalde...

Ali Babacan ve ekibi kaldı; güzel! Ama iyi de, “Ekonomi yönetimi değişebilir” algısı oluşturanlar, mevcut sorunların varlığını dikkate alırsak kamuoyunu “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmiş” olmuyorlar mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar