EPDK, risk olarak kendisini gösterdi

Enerjide en önemli 3 riski sayan EPDK Başkanı Hasan Köktaş, yasaların ve mevzuatların net ve öngörülebilir olacağı bir sistem inşa etmeye çalıştıklarını vurgulayarak, "Bugün en önemli üç risk siyasi iklim, fiyat ve düzenleyici riskidir" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Enerji Piyasaları Düzenleme Kurulu Başkanı Hasan Köktaş, düzenleyici riskini enerji sektöründeki en büyük 3 riskin arasında saydı. Köktaş, "Yasaların ve mevzuatların net ve öngörülebilir olması gerekir. Böyle bir sistem inşa etmeye çalışıyoruz. Düzenleyici riski halen sektördeki 3 büyük riskten biridir" dedi. Diğer iki riskin siyasi iklim ve fiyat olduğu tespitinde bulunan Köktaş, liberalleşen enerji piyasasında risk yönetiminin artık zaruri hale geldiğini ifade etti.

Enerjide Risk Yönetimi Konferansı'nın açılışında konuşan Köktaş, stratejik bir sektör olan enerjide siyasi çalkantıların en büyük riski oluşturduğunu söyledi. Bu risklerin sadece bugünü değil geleceği de etkilediğini dile getiren Köktaş, çevre ülkelerde yaşanan olayların etkilerinin görülmeye başladığını hatırlattı. İkinci büyük riskin ise düzenleyici kurum riski olduğunu belirten Köktaş, bu konunun doğrudan muhatabı olarak çalıştıklarını hatırlattı. "Hem kanun hem de mevzuat açısından net ve öngörülebilir bir sistem inşa etmeye çalışıyoruz" diyen Köktaş, model bir kanunun bulunduğunu, şu ana kadar 7 değişikliğin yapıldığını ve bütün boyutlarının düşünülerek bir değişiklik yapmak için bakanlığın sitesinde piyasacıların görüşüne açıldığını kaydetti. Böyle bir sistemin uluslararası yatırımcılar açısından da önemli olduğunu vurgulayan Köktaş, "Son 4 yıldır Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı yatırımlarda enerjinin hep başı çekiyor. Önümüzdeki dönemde de bu tablonun değişmeyeceğini düşünüyorum" dedi. Türkiye'de her yıl kurulu kapasiteye iki Atatürk Barajı kadar yeni girişin olduğu bilgisini veren Köktaş, bu yatırımların satın alma garantili olarak yapıldığını hatırlattı.

Vadeli işlemlere daha çok kullanılmalı

Bir diğer büyük risk olarak ise fiyat riskini işaret eden Köktaş, elektrik ve elektrik arz sistemindeki fiyat dalgalanmasının bu alandaki kuruluşları risklere karşı açık hale getirdiğini belirtti. Risk yönetimi yapılmadığı taktirde bazı durumlarda elektrik üreticilerinin ürünlerini spot piyasalarda satmak durumunda kaldıklarını ve maliyetini karşılayamama durumunun ortaya çıktığına değinen Köktaş, bunun üreticinin yanı sıra tüketici açısından da risk oluşturduğunu kaydetti. Köktaş, bunun önüne geçilmesi için vadeli işlem borsanın daha etkin bir şekilde kullanılmasını tavsiye etti. Köktaş ayrıca enerji sektöründe geliştirilen projelerin fizibilitelerinin de uluslararası finans kuruluşlarına uyumlu olmamasını önemli bir risk olarak tanımladı.

Tüm fiyatlar piyasada oluşacak

Elektrikte serbest tüketici limitlerinin hızla azaltıldığını hatırlatan Köktaş, şöyle konuştu: "2003 yılında 9 milyon kilovat saat olan bu rakam bugün 2012 itibariyle 25 bin kilovat saate kadar indirilmiştir. Kurumumuz bu oranın 2012 yılı için daha da radikal bir şekilde azaltılması düşüncesi içinde olduğunu daha önce de ifade etmiştir. Ancak teknik altyapının hazır olmaması nedeniyle bu yıla özgü küçük bir azaltma yaptık. Bu oranın 2015 yılına kadar tüm tüketiciler açısından sıfırlanacağına göre bütün piyasa aktörlerinin toptan ve üretim tarafı bu yaratabileceği önemli bir risk olması açısından analiz edilmeli. Artık EPDK tarife belirlemeyecek ve tedarikçilerin tamamı üreticilerle ve tüketicilerle bir araya gelecek ve serbestçe fiyatları belirleyecek. Kısa bir süre içerisinde bunu yapmış olacağız."

Yanlış projeler halkı HES'lerden soğuttu

Konferansın açılış oturumu olan Türkiye'nin Enerji Politikaları ve Olası Riskler oturumunun moderatörlüğünü yapan Cumhuriyet Halk Partisi Enerji Komisyonu Başkanı Necdet Pamir de jeopolitik risklere dikkat çekti. İran ve Rusya'ya aşırı bağımlı olmanın en büyük risk olduğunu belirten Pamir, ikinci risk olarak ise ürün çeşitliliğin olmaması olduğunu söyledi. Türkiye'nin toplam enerjide doğalgaza bağımlılığının yüzde 33, elektrik üretiminde ise yüzde 50 olduğunu hatırlatan Pamir, bu oranın hızlı bir şekilde yerli kaynaklar lehine değiştirilmesi gerektiğini savundu. Yerli kaynakların başında gelen HES'lerin bugüne kadar yanlış projelendirildiğinden dolayı toplumda haklı bir tepkinin oluştuğunu ifade eden Pamir, şöyle konuştu. "Aynı derenin üstüme 8 tane türbin koyarsanız, 1. derece tarım arazisine, sit alanına HES projesi hazırlarsanız insanlar tabii ki buna karşı çıkar. Zamanla da bu karşı çıkmalar, 'Tarım arazisine vb. HES'e hayır'dan 'HES'lere hayır'a döner. Bu projelerin daha doğru geliştirilmesi gerekiyordu" dedi.