Eskişehir, raylı sistemlerde tasarım, Ar-Ge ve üretim üssü olmayı hedefliyor

Eskişehir sanayisi ülkemizde ve dünyada önemli yatırım planları yapılan raylı sistemler sektöründe sahip olduğu bilgi, teknoloji ve üretim kabiliyetleriyle söz sahibi olmak istiyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Tülay TAŞKIN - Soner CAVKAYTAR

ESKİŞEHİR - Eskişehir sanayisi, yakın gelecekte Türkiye’de ve dünyada önemli yatırım planları yapılan raylı sistemler alanında sahip olduğu bilgi, teknoloji ve üretim kabiliyetleriyle payına düşeni almak istiyor.

Raylı sistemler sektörü Eskişehir Sanayi Odası’nın (ESO) ev sahipliğinde Gazeteniz DÜNYA’nın düzenlediği toplantıda ele alındı. DÜNYA gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın da katıldığı toplantının moderatörlüğünü DÜNYA gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt yaptı.

Toplantıda kent sanayisinin bilgi, teknoloji ve üretim kabiliyetleri ile raylı sistemler alanında Türkiye’de ve dünyada oluşan pazarda söz sahibi olma isteği ön plana çıktı. İleri teknoloji içeren, katma değeri yüksek ürünlerin üretiminde Eskişehir sanayisinin oldukça rekabetçi olduğu belirtilen toplantıda kentin raylı sistemler alanında tasarım, Ar-Ge ve üretim üssü olması gerektiğine dikkat çekildi. Sektör temsilcileri ortak sorunların; bürokratik engeller ve nitelikli işgücü olduğunu ifade ederken, raylı sistemlerin milli proje olarak ele alınarak desteklenmesi gerektiğine vurgu yaptılar. Dünyanın en gelişmiş test cihazlarıyla donatılan ve tamamlandığında yatırım değerinin 1 milyar liraya ulaşacağı Ulusal Raylı Sistemler Test ve Araştırma Merkezi’nin (URAYSİM) Eskişehir ve Türkiye için büyük bir kazanım olduğunu ifade eden sektör temsilcileri, merkez ile Ar- Ge ve test konusunda kent sanayisinin büyük ivme kazanacağının vurguladılar.

Raylı sistemler alanında ana sanayilerin özerk hale getirilmesi ve bir şirket gibi yönetilerek yan sanayilere yön vermesi gerektiğine dikkat çekilerek, sektörde bir ekosisteme ihtiyaç olduğu belirtilen toplantıda, yakın gelecekte yabancı şirketlerle ortaklık ve işbirliğinin ön plana çıkacağı ifade edildi. Devletin raylı sistemler sektörüne verdiği teşviklerin doğru yönlendirilmesi gerektiğinin altını çizen sektör temsilcileri, Türkiye’nin çıkış yolunun ihracatta olduğunu, ihracatın artırılması ve uluslararası alanda rekabet gücünün kazanılmasında anahtarın navlun ücretlerinin düşürülmesi olduğunu kaydettiler.

Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı SAVAŞ M. ÖZAYDEMİR
Sektör için harekete geçmeliyiz çünkü diğer ülkeler koşuyor

Türkiye’nin en eski ve büyük sanayilerinden biri raylı sistemler sektöründe kuruldu. Eskişehir’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında Hava İkmal Bakım Merkezi, Şeker Fabrikası ve Tülomsaş gibi üç ana sanayi kuruldu. Bu kuruluşlar istihdam ve katma değer sağladığı gibi kentin sağlık, kültür, sanat, spor etkinliklerine de katkıda bulundu. Aynı zamanda kurduğu eğitim kurumlarıyla kendi personelini yetiştiren kuruluşlar oldular. Bu ana sanayiler zamanla yan sanayilerini oluşturdular ve kent ekonomisinin gelişiminde önemli görevler üstlendiler. 1950’li yıllardan itibaren ülkede demiryolunun terk edilmesiyle kara taşımacılığına dönüldü. Son yıllarda demiryolu taşımacılığının sanayi, yaşam standartları ve maliyetler açısından avantajlı olduğunun yeni farkına varılıyor. Demiryollarının eskiyen altyapısı tüm ülkede yeniden elden geçirilme ihtiyacı doğurdu. Şimdi demiryollarında kullanılacak araç ihtiyacı var. Bu araçlar ithal ediliyor. Kaynak eksikliğinden dolayı ithal edilen araçları tercih ediyoruz. Bu sektör için geç kalmış olduğumuz anladık. Geçmişte paramız yoktu, şimdi var mı? Demiryolları sektöründe yatırımlara kaynak oluşturuyorsak, kendimiz yapalım istiyoruz. Öğrenip yapalım, ziyanı yok. İşe civataları sıkmakla başlayacağız. Tercih etmesek de yabancılarla ortaklık şeklinde başlayacağız anlaşılan. Tasarımda olsun, üretimde olsun elimizi çabuk tutarsak arayı kapatabileceğimizi düşünüyorum. Bu işi yönetecek olan ana sanayi Tülomsaş mal için ihale açar, malı alması, parasını ödemesi çok uzun zaman alır. Bu iş piyasada da böyledir. Benim önerim bu sektörde özerkleştirmedir. Bu özerkleştirmeyle hız kazanmamız gerekiyor. Burada TEI gibi bir firmamız var. 3-4 yıllık planlamasını yapar, fiyatları sabitler, ürünü gününde üretir ve ürettirir de zaten. Bu sektörde birbiriyle yarış halinde olan birçok gazi sanayici görürüz. Her seferinde ucuz fiyat vererek giriş yapanların, sonunda zarar ederek çıktıklarını görürüz. Eğer Tülomsaş bu işin yöneticiliğini yapacaksa bir anonim şirket, bir özerk şirket gibi uzun vadeli anlaşmaları yapar. Tasarım ise olmazsa olmazımız. 2008’de fikir olarak ortaya çıkan URAYSİM’in temeli 2016’da atılabildi, paraya da ihtiyaç yoktu çünkü üniversitenin kaynağı da vardı. 8 yıl temel atma aşamasına gelmek için çok uzun bir zaman. Oy kaygısı olmayan yerden iş çıkar. Bütün mesele Kalkınma Bakanlığı izni idi.

Tülomsaş’ta 1000’lik lokomotif yapabiliyoruz ama hala dışarıdan tren alıyoruz, kredi açtıkları için onlardan alıyoruz. Bizim artık bunu kendimiz yapmamız gerekiyor ve esnaf gibi çalışmamız lazım. Tasarımdı, ortaklıktı, şimdi yabancılar gelecekler ve diyecekler ki ‘biz bunu ortak yapalım. Tasarımı yapalım, parçaları gönderelim, sonra sizin beceriniz artar’. 1955 yılında aynısı yapıldı. Birçok beceri geliştirdiniz, yapacak hale geldiniz ama kaynak yok. Bizim kendi kaynağımızı da yaratmamız gerekiyor. Özel teşebbüs lokomotif, vagon alamaz mı alır. Ama niye olmadı. 1950’lerden başlayarak lastik tekerlekli taşıt politikası izlenmesi nedeniyle olmadı. Bizim bu sektörle ilgili artık harekete geçmemiz gerekiyor, çünkü diğer ülkeler koşuyor.

Raylı Sistemler Kümesi Yönetim Kurulu Başkanı/ Savronik YKB KENAN IŞIK
URAYSİM, kabiliyetleriyle dünyadaki en gelişmiş test merkezi olacak

Türkiye’nin kritik sektörlerinden raylı sistemler konusunda Eskişehir’de bir kümelenme çalışmasına başlayarak Raylı Sistemler Kümelenmesi’ni hayata geçirdik. Eskişehir’in buradaki avantajı raylı sistemlerde çok eskilere dayanan bir sanayi olması ve bu sektöre odaklanmış bir makine imalat sanayinin olmasıdır. Son yıllarda ulaştırma sektörü önem kazanırken, burada öne çıkan demiryolu sektörü oldu. Dünya pazarlarında önemli gelişmeler, ciddi yatırımlar var ve gelecekte hem yük, hem de yolcu taşımacılığı ağırlıklı olarak demiryolu üzerinden olacak. Ülkemizde de son 10 yıl içinde ciddi yatırımlar yapıldı bu alana. Türkiye’nin en önemli hedeflerinden biri de ihracat hedefleridir. Biz demokrasi ve huzura sahip olacaksak, bunun için ekonomik olarak güçleneceğiz. Bunun için de büyük pazarlara ulaşmamız lazım. Bu ihracat hedefi için de üreteceğiz, dışarı satacağız. Eskişehir’in önemi Tülomsaş’tan ileri gelir, sektörün lokomotifidir. Bizim de bunun arkasında vagon olmamız, bir ekosisteme taşımamız gerekecek. 100 senelik Tülomsaş sadece bakım, işletme, lisans altında üretim yapmıyor. Tülomsaş’ta üretilen Türkiye’nin ilk yerli lokomotifini geçtiğimiz yıl raya indirdik. Bundan sonra ciddi değişime, yeniden yapılanmaya ihtiyacımız var. İçinde tedarikçiler, üreticiler, yan sanayi, üniversitelerin olduğu bir ekosistem yaratmak ve bu ekosistemin içinde çalışmak durumundayız. Bunun da başlangıç noktası ürün projeleridir. Önce ürün yapmak, sonra platform yapmaktır. Eskişehir için platform lokomotif ve hızlı tren setleridir. Hedefl er kondu, sandığımızdan hızlı gidiyoruz.

Biz de sanayi ve üniversiteler olarak hazırız. Devletin verdiği teşvikler doğru olarak kanalize olmalı buraya. Altyapı, teşvik, yurtdışı pazarlama sistemleri olarak. Savunma sanayiin edindiğimiz deneyimleri buraya aktarmalıyız. Tek ihaleyle 100 YHT seti için 5 milyar dolar gibi bir rakam konuşuluyor. Bu hızlı tren setlerini ürettiğimizde bunu satma imkanımız da var. Önce tasarıma odaklanacağız ve tasarım kabiliyetimizi artıracağız. Burada bir tasarım merkezi kurmak üzere model üzerinde çalışıyoruz. Sürdürülebilirliğini sağladıktan sonra bunun hemen altına teknoloji ve Ar-Ge koymamız lazım. O zaman lokomotifin çekeceği vagonlar olacak, önde lokomotif var, vagon eksiğimiz var. Raylı sistemler sektöründe test ve sertifikasyon ürünü satmak kadar önemli hale geldi. URAYSİM, kabiliyetleriyle dünyadaki en gelişmiş test merkezi olacak. En temel sermaye insan kaynağıdır.

Esray Yönetim Kurulu Başkanı/ Raylı Sistemler Kümesi Başkan Yardımcısı RAMAZAN YANAR
TCDD’nin vagon ve lokomotifleri özel sektöre rayiç bedelden satılsın

Türkiye’de çok güçlü bir karayolu var. Coğrafi nedenler başta gelmek üzere demiryolunun gelişmemesi için birçok olumsuzluk var. Üç tarafı deniz olduğundan sıfır rakımdan tırmanmak veya inmek zorundasınız. Sanayimizin Marmara’ya toplanmış olması da faktörlerden biridir. Demiryolu taşımacılığında 400 km’lik mesafelerde karşılıklı yük bulunması halinde maliyetler avantajlı hale gelmektedir. Yüklerin Marmara ve Ege’de toplanmış olması nedeniyle sorun yaşanmaktadır. Dolayısıyla demiryolu lojistik alanında yatırım yapan şirketlerin işi zordur. Karayolunun Türkiye’de gelişmesinin nedenlerinden biri kayıtdışını beslemesidir. Demiryolunda bunun tam tersi söz konusudur. Bu nedenle özel sektör demiryolundan kaçınmıştır. Navlun, tükettiğimiz ürünün maliyetini en az yüzde 25 etkilemektedir. Dünya navlun fiyatlarıyla rekabet edebilmeniz için dünya standartlarında taşıma modlarına sahip olmanız gerekiyor. Taşıma modları arasında demiryolu önemli avantajlara sahiptir. Ülkemizde 1950’den sonra yatırım yapılmaması nedeniyle demiryolundan uzaklaşılmıştır. Şu anda yükün yüzde 4’ü, yolcunun yüzde 8’e yakını demiryoluyla taşınıyor. Gelecekteki beklenti yükün yüzde 15’e, yolcunun da yüzde 20’lere çıkarılmasıdır. 2023’te 550 milyar dolar ihracat hedefi olan Türkiye’nin 80 bin yük vagonu, binlerce lokomotife ihtiyacı var.

Yük vagonu üretiminde yılda bin 500 vagon üretim kapasitesine sahibiz. Demiryolunda üretim kapasitesi artışına ihtiyacımız var. Demiryolunun avantajını anlatmak için şu örneği vereyim; 500 kişinin Ankara- Eskişehir arasında seyahatini planladığınızda bunu 12 otobüsle 5 bin TL yakıt ödeyerek organize edebilirsiniz. Demiryoluyla yaparsanız, 380 TL elektrik enerji bedeli ödeyerek bu 500 kişiyi taşıyabilirsiniz. Elektriği bir şekilde üretebilirsiniz, ama petrolü üretemezsiniz. Çevreye verilen zarar takdirlerinize sunulur. Demiryollarında yük ve yolcu taşımacılığında rekabetçi hale gelebilmemiz için özel sektörün yük ve yolcu tarafına entegre edilmesi gerekiyor. Şu anda TCDD serbestleşme konusu ile ikiye bölündü. TCDD Altyapı ve TCDD Taşımacılık AŞ’miz oldu. Hareket eden araçları Taşımacılık AŞ’ye devrettik. Özel sektör ile Taşımacılık AŞ arasında işletme alanındaki mevzuatlar ve yönetmelikler devreye alınmaya başlamıştır. Ancak Taşımacılık AŞ’nin ağır ekonomik yükleri ve gerçekçi olmayan hedefleri yüzünden özel sektör temsilcileri ile ciddi gerilimler yaşanmaktadır. Zaten zayıf olan özel sektör çok zor durumdadır. Bu durum doğru yönetilemezse yerli özel sektör yok olacaktır. TCDD Taşımacılık da mevcut durumu ile rekabet edemez. Demiryolu sektörü gelişemez, yabancı firmalara hep beraber terk ederiz.

Demiryolu sektöründe iyileşme sağlanması için yapılması gerekenleri özetleyeyim. TCDD Taşımacılık AŞ’nin elindeki vagon ve lokomotifleri özel sektör temsilcilerine rayiç bedelden, uygun vadelerle satılmalıdır. Tülomsaş , Tüdemsaş, Tüvasaş gibi bağlı kuruluşların yatırım ve teknoloji transfer taahhütleri yoluyla özel sektör ile ortaklıklar kurulmalıdır. TCDD kendi alanında dünyada sözsahibi olmuş özel lojistik firmalarla ortaklık kurarak rekabet eder hale getirilmelidir.Özel sektöre demiryolu üretici firmalarıyla rekabet edebilir hale gelmesi için Ar-Ge ve test merkezleri konusunda destek verilmelidir. Demiryolu taşımacılığı her türlü teşvik, lojistik köy, liman, elleçleme tesisleri ile desteklenmelidir. Ülke olarak tek çıkışımız ihracattır ve bunu artırmanın çaresi marjımız olan alan yani navlun ücretidir. Taşıma modlarını etkin kullanmak zorundayız.

Tülomsaş Genel Müdürü HAYRİ AVCI
Tülomsaş ne taşınacaksa buna uygun vagon üretebilir duruma geldi

Demiryollarındaki yapılanmayla ilgili eleştiriden çok katkı verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz de işin üretim tarafında olduğumuz için bunun ne kadar zor bir süreç olduğunu biliyoruz. Eskişehir, şehrin yazgısıyla, demiryolunun yazgısının örtüştüğü bir kenttir. Tülomsaş, üretimle ilgili tarihinde söz verdiği bütün görevleri teslim etmiştir. Gecikmiş olanlar, zamana yayılanlar oldu. Örneğin 1958’de Karakurt lokomotifi söz verilmiş ve yapılmış. Yine benzer bir görevlendirme Devrim otomobilinde olmuş, o da zamanında yapılmıştır. Şimdi ise 2005 yılında Tülomsaş’ın önüne konan yüksek hızlı tren üretme hedefi uygulanıyor. 2005 yılından itibaren vizyoner çalışma planına geçtik. 10 yıllık plan yaptık ve uygulamaya koyduk, plana uyuyoruz. Fabrikamızı da sektörel bazlı fabrikalar olarak ele aldık. Dünyadaki ve ülkemizdeki duruma bakarak üretim ve istihdama nasıl katkı yapabileceğimize baktık. 6 farklı ürünü üretecek şekilde fabrikalar kurulmuştur. Diğer ülkelerde bunların her biri farklı bir şehirde olur. Eskişehir’de bir arada. Biz de bu fabrikaların ürünlerin birer sektör gibi ele alarak ona göre yapılandırdık.

Kendimize özgü bir ürün olmasını istedik ve şimdi Tülomsaş ne taşınacaksa buna uygun vagon üretebilir duruma geldi. 850 beygirlik 6 silindirli, deniz ve enerjide kullanılan motor üretimini gerçekleştirdik. Marmaray araçlarında kullanılan cer motorunun üretimine devam ediyoruz. Kısacası ne hedefleniyorsa ona göre yapılanabiliyoruz. Tülomsaş’ın son 10 yıldaki yapılanmasıyla yaptığı katkıyla yan sanayisinde çalışan firmalar vagon üretebilecek kapasiteye ulaştılar. Türkiye’nin her bölgesindeki bu fabrikalar artık Avrupa ve ABD’ye vagon ihracatı yapabiliyorlar. Demiryolu alanında müthiş bir gelişme var. Tülomsaş artık proje odaklı çalışıyor. İhtiyacımız olan şey eğitim, sabır ve çalışmadır.

Üniversiteler, sektörde katma değeri artırmayı hedefliyor

Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. HASAN GÖNEN
Sektörün paydaşları arayüz olmak amacındayız

Osmangazi Üniversitesi olarak hedeflerimizden biri bölge üniversitesi olmaktır. Bölgenin eğitimle ilgili ihtiyaçlarının yanı sıra sanayinin ihtiyaçlarını tespit edip, bilimsel bilgi birikimimizle katkı sağlamaktır. Eskişehir’de kurulması planlanan tasarım merkezinde biz de yeralacağız. Bu tasarım merkezinde tüm kent dinamikleriyle işbirliği halinde olacağız. Tülomsaş ile farklı eğitim programları düzenledik. Şu anda da yüksek lisans ve doktora eğitim programlarımızda işbirliğimiz vardır. Raylı sistemler sektöründe katma değeri artırmak amaçlarımızdan biridir. Eğer 2023 hedeflerine ulaşacaksak ihracatta kg ihracat değerini 1.5 dolardan 5 dolara çıkarmamız gerekiyor. Bu da güçlü bir tasarım ve özgün üretimle gerçekleşebilir. Biz de üniversite olarak sektörün paydaşları arasında bir arayüz olmayı hedefliyoruz. Üniversitemizde ilgili bölümler sektörle ilgili konularda ve sektörün talep ettiği konularda bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar sonuçlandığında üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde sektörün hizmetine sunulmaktadır. Üniversitesanayi işbirliğinde Raylı Sistemler Kümelenmesi içinde yer almamız nedeniyle yakın bir işbirliği içindeyiz. Raylı sistemler sektöründe yeterince geç kalınmıştır. Sektör temsilcilerinin tavsiyeleri göz önüne alınmalıdır. Üniversitelere ve bilimsel birikimine olumlu yaklaşmak bir başlangıç olarak düşünülebilir. Vaktiyle milli geliri Türkiye’nin yarısı olan endüstrileri gelişmiş ülkelere bakıldığında bilim kentleri oluşturdukları görülür.

Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Müdürü Prof. Dr. AHMET ÇABUK
Şirketler teknopark ile uygulama alanı buluyor

Üniversite öğretim üyelerinin sektörde çalışabilmesiyle ilgili düzenlemeler oldukça olumlu sonuçlar verdi. Raylı sistemler kümelenmesindeki üyelerimiz daha fazla Ar-Ge merkezi kurarsa projelerimiz daha da güçlü hale gelecektir. Bu Ar-Ge merkezlerinde daha çok akademisyen talep edilmesi halinde olumlu çalışmaların ortaya çıkacağını düşünüyorum. Biz teknoloji transfer ofisi olarak üniversitesanayi arasında bir arayüz olmaktan çok bir takımın oyuncusu olalım istiyoruz. Dünyada raylı sistemler sektörünün geliştiği ülkelerde önce yazılımın geliştiğini görüyoruz. Bir adım sonra sağlık sektörü gelişiyor. Üniversitemizde yazılım ve sağlık alanlarında önemli bilimsel birikimin yanında, şirketler de teknopark kanalıyla uygulama alanı da buluyor.

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. NACİ GÜNDOĞAN
URAYSİM, özel statülü bir test merkezi olmalı

Türkiye’de demiryollarının istenen düzeyde olmamasının bir nedeninin de üniversiteler olduğunu düşünüyorum. Biz URAYSİM ile ilgili çalışmalara başladığımızda ülkemizde demiryollarıyla ilgili olan akademisyen sayısının çok az olduğunu gördük. Biz Anadolu Üniversitesi olarak hem havacılık hem de raylı sistemler alanında varız. Yetişmiş eleman sorununu aşmak amacıyla yurtdışına doktora programlarına öğretim üyelerimizi gönderdik. Bunlar dünyanın farklı ülkelerinde bilimsel çalışmalarını tamamlayarak dönmeye başladılar. Üniversitemizde yüksek lisans programlarını uygulamaya koyacağız.

Bir yandan bilimsel çalışmamız sürerken, Tülomsaş ile uygulama alanında işbirliği halinde çalışıyoruz. Ayrıca Porsuk Meslek Yüksek Okulu’nda sektörle ilgili bölümlerde okuyan öğrencilerimiz var ve bu öğrencilerin mesleki donanımlarını artırmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda bir Ar-Ge merkezi olarak faaliyet gösterecek URAYSİM yürüttüğümüz çok önemli bir projedir. 5 yılda çok önemli bürokratik engelleri aştıktan sonra geçtiğimiz yıl 14 Temmuz tarihinde temelini attık, inşaatı devam ediyor. 428 milyon TL bütçeye sahip bir proje ve tamamını üniversitemiz karşılıyor. Toplam yatırım miktarının 1 milyar lirayı aşmasını bekliyoruz. Bina altyapı, eğitim tesisi gibi inşaatlar devam ediyor. Test yolları projeleri tamamlandı. Hem hızlı tren, hem konvansiyonel ve şehiriçi hatlarda çalışacak araçların test yolları yapılacak. Test cihazlarının alımıyla ilgili ihaleye çıkma aşamasına geldik. Tülomsaş YHT üretimi projesini tamamladığında ve raylara indirdiğinde testlerini URAYSİM’de yapmayı planlıyoruz. 2020 yılına kadar bu çalışmaları tamamlamak istiyoruz. URAYSİM’in statüsünün sıradan bir araştırma merkezi olmasını istemiyoruz. Özel personel çalıştıracak olan özel statülü bir test merkezi olsun istiyoruz. Yerelde hiçbir sorunumuz yok, çok önemli işbirliği sağlamış durumdayız. Projemiz için Ankara’dan destek bekliyoruz. Özellikle yoğun bürokrasi olduğunu söylemem gerekiyor. Raylı sistemler sektörünün gelişmesi anlamında katkıda bulunacak olan bilimsel araştırma projelerini üniversite olarak destekliyoruz.

Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. ALİ SAVAŞ KOPARAL
Meslek liseleri sanayinin ihtiyacına göre açılmalı

URAYSİM ve diğer projelerimizin hayata geçmesinde doğru bilgilenme açısından basının önemli bir görevi olduğuna inanıyorum. Sanayicimizin nitelikli işgücü ihtiyacı var. Meslek liselerinin o kentteki sanayi kuruluşlarının ihtiyacına göre açılmasının uygun olacağını düşünüyorum. Sanayinin ihtiyacına göre eğitim yapan eğitim kurumlarının açılması önemlidir. Buralardan yetişen öğrencilerin meslek yüksek okulu ya da mühendislik dallarına kanalize edilebilir.

Bu konularda ilginizi çekebilir