Ekonomide balayı döneminin sonuna geldik mi?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Yıllar yıllar önce... Klimasız, cam açsanız gürültüden durulmayan, her yerinden ses gelen bir yerli otomobilim var. Şehirlerarası seyahatlerdeki ilk 30-40 kilometre fena geçmiyor da, sonrasında çift yol yok, durum değişiveriyor. Altımdaki araba ne yokuşta hızlanıyor, dolayısıyla ne önümdeki arabayı istediğim gibi sollayabiliyorum; tıkanıp kalıyorum adeta. İşte o ilk 30-40 kilometrenin bitimine doğru hep şunu mırıldanıyordum kendi kendime: "Balayı bitiyor..." 

Tıpkı şimdi ülke olarak ekonomik balayının sonuna yaklaşmamız gibi...

Türkiye ve Türkiye gibi, ekonomide, özellikle de finansta edilgen konumda bulunan ülkeler, mama bekleyen yavru kuşlar gibi ABD'nin ağzına bakmak durumundalar. ABD bir karar alacak, parasal genişlemeye gidecek, biz de bayram edeceğiz. Ya da tersi olacak, ABD parasal genişlemeyi kısacak veya tümüyle sona erdirecek, işte o zaman da karalar bağlayacağız. 

Amerikan Merkez Bankası FED, 2012'de başlattığı uygulamayla ekonomisine destek çıkmak için tahvil almak suretiyle piyasaya 1.6 trilyon dolarlık bir kaynak aktardı. Rakam ilk bakışta yanlışmış gibi geliyor, "trilyon dolar"dan söz ediyoruz çünkü. Türkiye'nin yıllık milli gelirinin bir kat fazlasından yani. Ama yanlışlık yok. Bu 1.6 trilyon dolar, yalnızca Amerikan ekonomisi için bir nefes değildi kuşkusuz, tüm dünya beslendi, payına düşeni aldı. Bize de bir şeyler düştü bu pastadan. 

Ama para akışını aşama aşama kısan FED, şimdi ekim sonu itibariyle musluğu tümüyle kapatıyor. Ne dünyada gidecek yer arayacak milyarlarca dolar söz konusu olacak şimdi, dolayısıyla ne payımıza yüzde 3, yüzde 5 düştüğünde bizi ihya edecek bir tutar. 

Ayağımızı yorganımıza göre uzatmışsak eğer, sorun yok elbette. Ama ya değilse... Donacak ayaklarımız, haberimiz olsun. 

Ayaklarımızı çekmeye başlamıştık 

Neyse ki, ağustos böceği konumunda değiliz. Zaten ayaklarımızı bir süredir azar azar çekmeye başlamıştık. Hem bize gelen uluslararası sermaye yalnızca arz cephesinden etkilenmiyordu ki. Biz, yabancı yatırımcıyı ürkütmeyi pek iyi beceren, bu mahareti gösterebilen bir ülkeyiz. Yabancıların hiçbir zaman anlayamayacakları bir düzenleme yapar, onların kaçmasını pekala "sağlayabiliriz". 

Uluslararası konjonktürün ve biraz da bu tür adımların etkisiyle zaten bu yıl geçen yıla göre sermaye girişleri büyük bir hızla gerilemişti. En yeni verileri dün aktardık. Yabancılar, hisse senedi ve devlet iç borçlanma almak ve repo işlemi gerçekleştirmek üzere geçen yılın ilk 9.5 ayında net 6.5 milyar dolar getirmişlerdi; bu yıl ise 257 milyon dolarlık bir çıkış vardı. Bu rakamların, Merkez Bankası tarafından kur hareketi ve fiyat değişiminden arındırılarak hesaplanmış net rakamlar olduğunu belirtelim. 

Ödemeler dengesinin finansman kalemlerine bakıyoruz; aynı eğilim var. Geçen yıl sekiz ayda finans hesabından 54 milyar dolar gelmiş, bu yıl ise 24 milyar dolar. Geçen yıl gelen para öyle çokmuş ki, bu tutarın yaklaşık 9 milyar doları Merkez Bankası rezervine eklenmiş. Bu yıl ise rezerve eklenen 3 milyar dolayında kalmış. Unutmadan, bu yıl net hata noksan denilen "ucube" kalemde de 9 milyar dolarlık pozitif bir rakam var. Ya hesabı iyi yapamamış, ucunu kaçırmışız, ya böylesine büyük miktarlı bir para gelmiş gelmeye de, hangi kaleme yazacağımızı bilememişiz. Artık bu para ak mı, kara mı, yoksa gri mi, onu bilemeyiz... 

Ne olacağı belli 

Amerikan Merkez Bankası'nın tahvil alım programını aşamalı olarak sona erdireceği sır değildi, o yüzden alınan bu karar kimse için sürpriz olmadı, kimse karalar bağlamadı. Tüm dünya gibi biz de, piyasa diliyle söylersek bu durumu "fiyatlamıştık". Dolayısıyla piyasalarda bir günde çok keskin dalgalanmalar ortaya çıkmadı. 

Şimdi birileri bu dalgalanmanın olmamasını, "Bizim ekonomimizin ne kadar sağlam ve sağlıklı olduğu ortaya çıktı, bakın bize bir şey olmuyor" diye değerlendireceklerdir, hiç kuşkunuz olmasın. Bu, aşı yaptırdığı çocuğu aşı konusu hastalığa yakalanmadı diye övünen ebeveynlerin durumuna benzer. Sanki bir tek çocuk hastalığı var, sanki her hastalığın aşısı var. 

Türkiye ekonomisi çarklarını son 10 yılı aşkın süredir dünyadaki bol ve ucuz para sayesinde döndürdü. Özel sektörün dış borca böylesine yüklenmesinin altında da bu ucuz ve kolay erişilen para yatmıyor mu zaten? 

Şimdi, para bolluğu aşama aşama bitecek. ABD, faizi aşama aşama artıracak. Ortadoğu'da Türkiye'ye sirayet etme olasılığı yüksek karmaşa giderek büyüyecek. Ve biz, bir umut balayı bitmesin diye bekleyeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar