Eksikliğini, 20 yıldır duyumsuyoruz

Faruk ŞÜYÜN
Faruk ŞÜYÜN ODAK kitap@dunya.com

Bu yıl dalya diyeceğimiz ustalardan birisi de Aziz Nesin... O, 20 Aralık 1915 doğumlu... 100. yaş kutlama etkinliklerinin perdesi, geçtiğimiz Aralık ayı içinde düzenlenen gala gecesi ile açıldı. Aynı adlı eserinden tiyatroya uyarlanan “Zübük” ün galası, aynı zamanda Aziz Nesin’in 100. yaşı nedeniyle 2015’te düzenlenmesi planlanan etkinliklerin de başlangıcı oldu. Tiyatrokare tarafından Nedim Saban’ın yönetmenliğinde sahneye taşınan oyunun o akşamki tüm geliri de Nesin Vakfı’na bağışlandı. 

Hemen vurgulayayım; UNESCO’nun yayınladığı Index Translationum adlı dünya çeviri bibliyografyasına göre Aziz Nesin, Türkçe yazan edebiyatçılar arasında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nâzım Hikmet’in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen 4. yazar konumunda. 

Temmuz ayında aramızdan ayrılalı tam 20 yıl olacak. Ben, kendisini tanıdığımda 80’lerin ilk yarısıydı sanırım. Kitaplarını yutarcasına okuduğum usta ile Türkiye Yazarlar Sendikası’nda (TYS) başlayan tanışıklığım, onda tanık olduğum dürüstlüğün, edebiyatçı ve aydın sorumluluğunun örnekleriyle yazarlığının yanı sıra kişiliğine hayranlıkla da pekişecekti. 

TYS etkinlikleri ve toplantıları nedeniyle sık sık görüşüyorduk. Asya - Afrika Yazarlar Birliği Toplantıları’ndan birisi, TYS organizasyonuyla Ankara’da yapılmıştı. Dönemin Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek’ti. Devlet Konukevi’nde bir yemek vermişti. 

İlk sözü alan Aziz Nesin konuşmasında, kendisine muhalefet edeceklerini bilse de devletin kültür-sanata, sivil toplum kuruluşlarına desteğinin zorunlu olduğunu vurgulayan bir konuşma yapmıştı. Ardından konuşan Zeybek, Aziz Nesin’in sözlerini doğrulamış ve bu desteklerin, devletin görevleri arasında olduğunu söylemişti... Hey gidi günler! 

O yıllarda sendika binasının yanı sıra Teşvikiye’deki eve de, Çatalca’daki Nesin Vakfı’na da Aziz Bey’i görmeye gidiyordum. Vakıf binalarının Aziz Bey’in kitaplarından gelen telifl erle yükselmesine, orada kalan çocukların gözlerindeki mutluluğa tanık oluyordum. 

Eğitim olanaklarından yoksun bu çocuklar, tükettiğinden çok üreten, toplumsal sorumluluğu olan, özgüvenli ve özverili, kendini sürekli geliştiren, kendine ve dünyaya eleştirel gözle bakan, topluma yararlı bireyler olma yolunda Aziz Dede’lerini gururlandırarak gözümüzün önünde büyüyorlardı. 
O yıllarda belediyeler edebiyat şenlikleri düzenliyorlardı. Bazılarının organizasyonlarını ben gerçekleştirdiğim için, Aziz Bey’in 24 saatine de tanık oluyordum. 

Tıklım tıklım dolu salonlarda, bahçelerde yaptığı konuşmaları, binlerce kişiye kitap imzası izliyordu, yani yorucu bir tempo söz konusuydu. Ancak o, 4-5 saat uykuyla yetiniyordu. Sabah çok erken kalkıyor, çalışmaya başlıyordu. Düşünün kendi yazıları, kitap hazırlıkları, örgüt çalışmaları, konuşmaları, okuma ve söyleşi toplantıları, yurtiçi ve yurtdışı gezileri, vakfın işleri, biteviye yoğun bir çalışma temposu... 

Söyledim ya Aziz Bey’in 100. yaşı etkinliklerle kutlanacak, elde edilecek gelirlerle vakıf projeleri hayata geçirilecek, daha çok çocuğa ulaşılacak. Etkinliklerde Fazıl Say, Sezen Aksu, Cem Yılmaz gibi sanatçıların da yer alması planlanıyor...

Aziz Bey, benim gibi yetişmekte olan bir edebiyat tutkunu için gerek yaşantısı, gerek aydın kişiliğiyle o kadar iyi bir örnekti ki... Çoğu zaman özlüyor; o sağlam, dirençli tavrını çok arıyorum. Yaşasaydı onu örnek alacak insanların sayısı daha da artacaktı. Belki de birçok şey daha farklı olacaktı, kim bilir?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar