Dünün dünyasında kaybolmak

Bu “Hafta Sonu Molası”, adetâ bir zaman yolculuğu... Sadberk Hanım Müzesi'nden içeri giriyor, bambaşka yüzyıllarda yolculuğa çıkıyoruz. Hadi, takılın peşime...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Geçen haftalarda soğuk bir kış günü, Marmara yeşile dönmüş... Boğaz’da öyle bir rüzgâr esiyor ki denizin sokak çocuğu martıları bile savuruyor. Fakat benim için ne gam; kapısından içeri süzülüverdim mi sanatın, geçmişin, arkeolojinin büyülü dünyasını sunan kültür yuvalarımızdan birinin önündeyim: Bugünü, havayı, yetişecek işleri, aklıma takılan onlarca şeyi bırakıvereceğim eşikte...

Ülkemizin ilk özel müzesini; Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi’ni gezeceğim; bana eşlik etmek ister misiniz?

Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un sanat tutkunu eşi Sadberk Hanım’ın anısını yaşatan müze, 14 Ekim 1980’de sadece Sadberk Hanım’ın kişisel koleksiyonuyla Azaryan Yalısı’nda açılmış. Birkaç yıl sonra yanındaki ikinci derece tarihi eser olan bina alınarak alan ve koleksiyoner Hüseyin Kocabaş’ın arkeolojik eserler koleksiyonu alınarak koleksiyon genişletilmiş. Bu tarihten beri de Türk-İslam Bölümü ve Arkeoloji Bölümü olarak iki kısma ayrılmış.

Sadberk Hanım Müzesi’nde ayaklarım önce Azaryan Yalısı’na, yani Türk-İslam Bölümü'ne yöneliyor. İki katlı yalıda yılların ağırlığını taşımış merdivenleri çıkıyor; avizesinden mobilyasına, tablosundan halısına ziyaretçiyi bir yüzyıl ötesine götüren birebir salon yerleştirmelerini inceliyorum. Hani derler ya, dilleri olsa da konuşsa bu objelerin. Kimbilir kimlerden, neler nelerden bahsedecekler bize...

Devam edince, Erken İslam; Selçuklu; Timur ve Safevi sanatlarının örneklerini yer aldığı salondayım işte. Anadolu Selçukluları’nın kullandığı maden ve seramikten parçaları, Osmanlı dönemi tombak ve gümüş eserleri, İpek Yolu’ndan İstanbul’a getirilmiş Çin porselenlerini, dünyaca ünlü değerimiz İznik çinilerini, Osmanlı kadınlarının giysilerini ve hâlâ yaşayan “Kına Gecesi”; “Sünnet Yatağı” gibi geleneklerimizin canlandırıldığı sahneleri merakla inceleyerek birkaç saatin su gibi akışına tanık oluyorum burada.

Selçukluların hayvan formundaki asma kilitleri, Kütahya’dan ustanın gözünün nuru altıgen ya da Timur döneminden maharet kokan capcanlı çiniler, 17. yüzyıldan nefis bir işçiliğe sahip farklı formlu kapaklı tombak kase, fes kalıbından semavere dinleyene adetâ hikâye fısıldayan onlarca gümüş obje, incecik hat makasları, altın ve gümüş baş süsleri, Çin seladonları, Kütahya seramik kabaralar, Çanakkale ve pembeli morlu İstanbul porselenleri arasında renkli, keyifl i ve detaylı bir turu keyifle tamamlıyorum.

Arkeoloji Bölümü’ne geçmek üzere aşağı inince neşeli bir çocuk ziyaretçi grubu karşılıyor beni. Müzenin daha önce yaptığı sergilerin özenle hazırlanmış kitapları ve koleksiyonundaki eserlerden esinlenerek oluşturulmuş hediyeliklerin satıldığı dükkânı gezerken zaman zaman yarının sanatseverleri için atölyeler organize edildiğini de öğreniyorum. Siz de ailecek güzel bir “Hafta Sonu Molası” için bu etkinlikleri internet sitesinden takip edebilirsiniz.

BİNDALLILAR, ÜÇETEKLER ARASINDA

Müzede Osmanlı kadın giyim geleneğine dair bilgilerinizi artıracak pekçok parça var. Örneğin ipekli kumaşlardan üçetek entariler göreceksiniz, bir de bindallılar. Bir tür özel gün kıyafeti olan bindallı entariler adını bitkisel motifl erden oluşan zengin kompozisyonlu sırma işlemelerinden almışlar. Geleneklerin canlandırıldığı sahnelerde yaşamın içinde onları görmek tarihi bir film izlemek gibi. Elbiselerle aynı bölümde sergilenen İpekli kemha dokulamalar arasında yorgan, yastık yüzleri, peşkirler, seccadeler de var. Avrupa modasına uygun gelin kıyafetleri ve ayakkabılar, hamam kültürüne ait eşyalar; özellikle nalınlar, Atatürk'ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan'a ait kıyafetler, zaman yolculuğunuzun bu bölümünü renklendirecekler.

Müze binalarının zarafeti

Sadberk Hanım Müzesi, Büyükdere Caddesi’nde, Boğaz’ın nadide binalarından birinde yer alıyor; Azaryan Yalısı’nda. Koç Ailesi, 19. yüzyıl sonunda inşa edilen yalıyı 1950’de satın almış ve 1978’e kadar yazlık ev olarak kullanılmış. Yalı, 1978-1980 arasında Sedat Hakkı Eldem’in hazırladığı restorasyon projesinin uygulanmasıyla müzeye dönüştürülmüş. Koleksiyon genişleyince yandaki bina da müzeye dahil edilmiş.

Ziyaretiniz için birkaç faydalı bilgi

Koleksiyonunda 18 bini aşkın eser bulunan müzenin ziyaret bilgilerini de vereyim: Büyükdere Piyasa Caddesi’ndeki Sadberk Hanım Müzesi, 10.00-17.00 zaman diliminde açık. Tatil günü çarşamba. Toplu ulaşım, metro ve otobüsle son derece kolay. Müzeye detaylı ulaşım yöntemlerini www.sadberkhanimmuzesi.org.tr'den öğrenebilirsiniz.

Arkeloji Bölümü’nün iç tasarımı da dikkat çekici

Ve işte Arkeoloji Bölümü’ndeyiz. Müzenin kuruluşunun ardından yönetimi de üstlenen, sanat tutkunu Sevgi Gönül’ün adını taşıyor bu bölüm. Son derece modern bir iç tasarıma sahip burası. Bin yıllar öncesinin eserleri, çağdaş ve zevkli bir dizaynla “zamanlarüstü” bir ortama davet ediyor sanatseveri. Koleksiyon da zengin. Örneğin gövdesi yuvarlak bir kap biçiminde şekillendirilmiş "Ana Tanrıça" (altta) , Neolitik Çağ’dan, Burdur Hacılar’dan.

Milattan Önce 6 binden Bizans’a Anadolu...

1988 Europa Nostra ödüllü müzenin Arkeoloji Bölümü’nde pek çok önemli eser var. Bina üç katlı. Koleksiyonsa MÖ 6000 binden Bizans’a kadar Anadolu’da yaşamış uygarlıklara ait eserlerden oluşuyor. Çivi yazılı tabletler, geniş bir kandil koleksiyonu, günlük hayatta kullanılan kap kacak, farklı dönemlere ait takılar, Friglerin buluşu olan çengelli iğneler, kesik ağızlılardan gaga ağızlılara pek çok testi, yine farklı dönemlerde kullanılan sikkelere örnekler, amforalar, aralarında Bergama Kralı Philetairos’un da bulunduğu büstler, mezar taşları, kandiller, MÖ 3. yüzyıldan kalma bir cam kadeh, çeşitli uygarlıklardan vazolar, Roma dönemine ait bir Zeus heykelciği, Roma dönemine ait istiridye biçimli bir ekmek kalıbı, Roma döneminden “Herakles ve Dev” heykelciği, Arkeoloji Bölümü’nde görebileceğiniz bazı eserler.