Onlar, evlilikten “taburcu olmuş” iki âşık!

Geleneksel tiyatromuzun ustaları Zihni Göktay ve Hikmet Körmükçü’yü buluşturan “Hisse-i Şayia” klasiğini, 20-21 ve 22 Ocak’ta Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izlemek mümkün.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Komedi efsanelerinden biridir “Hisse-i Şayia.” Boşanmış bir çiftin tek kızlarını paylaşamamalarını ve bu durumun hayatlarını nasıl bir cendereye soktuğunu işleyen komedi, Bedia Muvahhit - Vasfi Rıza ikilisinin yorumuyla ünlenmiştir. Tarık Şerbetçioğlu, yüz yıllık olsa da yüz dirhem eskimeyen bu oyunu, ilk sahnelenişinin 100. yılında Şehir Tiyatroları sahnesine yeniden taşıdı bu sezon. İbn-ür Refik Ahmet Nuri Sekizinci'nin aslında adapte olan, fakat neredeyse yeniden yazdığı için başlı başına yeni bir eser olarak değerlendirilen komedisi, Muvahhit- Zobu efsanesinin gölgesinde kalmayacak oyuncularla, geleneneksel tiyatromuz deyince akla gelecek ilk iki isimle sahneleniyor: Hikmet Körmükçü ve Zihni Göktay'la. Yanlarında iki usta Selma Kutluğ ile Sezai Aydın ve genç kuşağın sivrilen komedyenleri Zeynep Göktay Dilbaz ile Uğur Dilbaz var. Hizmetçide Yağmur Damcıoğlu Namak ve herkesin evlendirmeye çalıştığı Bican'da Aybar Taştekin de sempatileriyle sahnede arz-ı endam edince, özellikle 2. perdesinde insanın içini ısıtan, bir yandan da ikili ilişkilerde hâlâ yapmaya devam ettiğimiz hataları hatırlatan sevimli bir oyun çıkmış ortaya. Aşkla evlenen, fakat kısa sürede “birbirine zıt gitmeye” başlayan Faika Hanım'la Tahir Bey'in didişmeleri, daha sahneye adımını attığında alkışı kapan Körmükçü ve Göktay'da “canlanınca”, seyirciye de bu laf düellosunu izleyip, gülüp alkışlamak kalıyor. Geleneksel tiyatromuza da yakınsanız, izlemenizi öneririm.

CÜMBÜŞ İKİNCİ PERDEDE KOPACAK

İlk perdede Tahir Bey ile Faika Hanım, birbirinin ardından konuşmakta, dolayısıyla bir araya gelmiyorlar. Yani, Oldrich Danek'in oyunun adıyla söylersem “Savaş 2. perdede çıkacak.” Bu sebeple de ilk perde biraz donuk. İkincide, kızlarının evlenmesiyle başlayan “cümbüş” gitgide yükselerek seyirciyi de içine çekiyor... Malum, eski bir metin. Dramaturg Gökhan Aktemur ve yönetmen Tarık Şerbetçioğlu, oyunun dilini anlayabilmemiz için yoğun bir dramaturji çalışması yapmış. Son derece gerekliymiş bu, hatta gençleri düşünerek biraz daha bile sadeleştirilebilir. Dekorlar Eylül Gürcan'ın. İlk perdede cumbalı bir evin kameriyeli, salıncaklı bahçesindeyiz. İkincisinde ise içinde. Dışarıya göre içerinin fazla sade göründüğünü düşünüyorum, ama çok da hayati değil... Sabahat Çolakoğlu'nun kostümleri hem doğru, hem şık... Şehir Tiyatroları'nın başarılı orkestrası, dönemin hepimizin kulağında yeri olan ezgilerini, longalarını yeniden ve coşkuyla yorumlamışlar, ben çok beğendim. Hemen ekleyeyim, “Hisse-i Şayia”nın ışıkları Mustafa Türkoğlu, efektleriyse Umut Yüzbaşıoğlu imzalı.

MAZİDEN BUGÜNE ESKİMEYEN BİR KONU

“(...) Halkın gülmeye daha çok ihtiyacı var. Onun için Meşrutiyet’ten itibaren yazdığım eserlerimin çoğu vodvildir. Hâlâ o kanaatteyim ki, tezli piyeslerde muharrirlerin tasvir ettikleri vakalar vodvil şeklinde temsil edilirse halka daha faydalı ibret verir.” Böyle diyor İbn-ür Refik Ahmet Nuri Sekizinci, yıllar yıllar önce. Gülmeye daima ihtiyacımız olduğu için, “Hisse-i Şayia” İzmir’deki ilk temsilinin ardından, bu yüz yıl boyunca birçok kez sahneye çıktı. Vasfi Rıza Zobu ve Bedia Muvahhit, çeşitli sezonlardaki temsillerde ünlü çifti canlandırdılar ve adetâ bu rollerle özdeşleştiler.

Bu konularda ilginizi çekebilir