“Sosyal medyada samimiyet kazanır”

Yıllarca pek çok yerli ve yabancı markanın iletişim direktörü olarak çalışan Nilgün Bodur, doğal yemek tarifl eri ve bakım önerileri paylaştığı kişisel hesabıyla bir “sosyal medya fenomeni”ne dönüştü. Bodur’a göre sosyal medyada öne çıkmanın en önemli şartı samimiyet...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Bugünkü konuğumuz Nilgün Bodur. Pozitif enerjisi ve sağlıklı tarifl eriyle pek çok kişiye ilham veren bir sosyal medya fenomeni. Yıllarca global markaların iletişim stratejilerine yön vermiş. Bu dönemde sağlıklı tarifl erini, duygularını, yenilikleri sosyal medyadaki kişisel hesabında paylaşmaya başlamış. Özge Ulusoy, Burcu Esmersoy gibi birçok isimle sosyal medya işbirliklerine imza atmış. Ardarda iki yemek kitabı çıkarmış Nilgün Hanım ve yüzbinlerce kişinin takip ettiği bir fenomen haline gelmiş. Paylaşmasak olmazdı...

- Okuyucuların tanıması için tam olarak bugüne kadar ne yaptığınızı kısaca anlatır mısınız?

Avusturya Kız Lisesi’nin ardından, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Sayısal yönüm güçlü olmasına rağmen marka stratejileri ve pazarlama ilgimi çekti. Toplamda 18 sene Burberry, Lacoste, Swatch, Calvin Klein, Desa ve Damat gibi yerli ve yabancı markalarda kurumsal iletişim direktörü olarak çalıştım, 360 derece pazarlama konusunda bu markalara hizmet verdim. Bugünlerdeyse kurumsal firmalara ve ekiplerine pazarlama danışmanlığı yapıyorum ve bir yandan da kişisel sosyal medyamı yönetiyorum. Kişisel hesabımda doğal ve sağlıklı yemek tarifl erim ve cilt maskelerimi, ayrıca hayatımı paylaşmaktayım. Bir sene içerisinde iki yemek kitabı çıkardım ve sosyal medyadaki içeriklerim sebebiyle bazı markalarla işbirliği içerisindeyim. Sanırım yıllarca ünlü markalar için yaptığım iletişimin bir bölümünü kapsayan sosyal medya, ister istemez şahsım için de bir marka oluşturmama sebep oldu...

Sayısal becerimle öne çıktım...

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?

Rakamları ne kadar çok sevsem de, insanlarla çalışmak istedim. İletişimden daha iyi bir meslek olamazdı benim için. Hem yaptığım işin göz önünde olduğu, başarısının da, başarısızlığının da ölçümlenebildiği, başarılı olduğunda tadından yenmeyen bir meslek seçtim. Benim bu mesleği farklı uygulamam ve perakende sektöründe farklılaşmama sebep olan ise sayısal bilgimle mesleğimi birleştirmem, raporlama ve istatistik kullanarak beşeri bir işi, sayısal verilerle ölçümlememdi. Çocukken insan “Kurumsal İletişim” yapacağım diye hayal kurmaz. Doktorluk, avukatlık, mühendisliktir bir çocuğun hayali. Özellikle benim çocuk olduğum dönemlerde. Ama bugün şunu anlıyorum ki bir daha dünyaya gelsem riski çok, ama alkışı büyük bu mesleği yine seçerdim.

Ailem bana hep güvendi...

- Anne ve babanızın, ailenizin hayattaki seçimlerinize etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Ben serbest çalışan tipik Anadolu insanı bir babanın ve ev kadını bir annenin çocuğuyum. Ne şanslıyım ki bana çok güvendiler ve hiç baskı kurmadılar. Tüm seçimlerimi ben yaptım; onlar başarılarımla gururlandılar ve başarısızlıklarımda yanımda oldular. Kendimi nokta kadar küçük hissettiğim anlarda bile beni anlamlı bir cümlenin sonuna koydular.

- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz? Bugün istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?

Bu işi yapmaya bir gazete ilanıyla karar verdim. İşsizliğin eğitimli insan için bile sorun teşkil ettiği bu ülkede Eren Holding’in gazete ilanını bugün rahmetli olan bir arkadaşım benimle paylaştı ve başvurdum. Tecrübesizliğime rağmen tercih edildim ve sanırım bana benden çok inandılar. Çok yorucu ama, çok hareketli, bol seyahatli bir kurumsal yaşantım oldu. Bugün ise artık mesleğimde danışman ve eğitmen oldum. Hayalimden bile öte yaşadıklarım. Bir yandan da sosyal medyadaki popülerliğim sebebiyle işbirliği yaptığım markalara da, işi profesyonel olarak yapan biri olarak yardımcı oluyorum ve bundan keyif alıyorum. Hem marka yüzü olup hem de stratejilerini kurmada yardımcı oluyorum. Daha büyük bir mesleki tatmin olamaz, diye düşünüyorum. Markalarını yönetirken, kendime marka muamelesi yapacağım hiç aklıma gelmezdi.

Trendleri takip etmeyen markalar yok olmaya mahkum

- Yaptığınız iş dünden bugüne ne kadar değişti?

Geçmişte yazılı ve görsel basın büyük önem arz ederken, şimdi internet ve sosyal medya büyük önem kazandı. Hiç unutmam, 2004 yılında bağlı bulunduğum şirkette internet reklamı yapmak istemiştim ve o dönemde patronlar çekimser davranıyordu. Ben vizyoner bir şirkette çalıştığım halde reklam bütçesinin yüzde 1’i internet reklamına ayrılmıştı azmim sayesinde. Bir sonraki sene bu oran yüzde 2’ye çıkmıştı. Çok sevinmiştim. Pazarlama trendlerini takip etmeyen markalar yok olmaya mahkumlar benim gözümde. Bugün ise bu oran birçok marka için yüzde 30’larda. Değişmezseniz, gelişemezsiniz. Pazarlamanın altın kuralı budur. Ve ne yapıyorsanız, herkesten önce yapacaksınız.

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ?

Mutlu olduğum mesleği yaptığım bir kariyerim oldu ve devam ediyor. Ayrıca hobilerim sayesinde sosyal medyada işbirliklerim oluyor. Sanırım başka bir şey hayal edemezdim.

- Bu işte eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı yüzde kaçtır? Özellikle sizin mesleğinizde...

Eğitim, ilişkiler, tecrübe önemli. Ama bunlar birçok kişide var. Ben hayatımın her devresinde dürüstlük, samimiyet ve içtenlikle farklılaştım sanırım. Çünkü pazarlama gibi insanların önyargı duydukları bir meslekte samimiyet sanırım çok aranıyor. Dürüstlüğümün çok zararını görsem de mutlu, başarılı ve saygı gören biri olarak galip çıktım bu hayattan...

Fotoğrafa bakan, o yemeği yemiş kadar olmalı

- Bu işte ekmek var mı?

Bu işte ekmek var mı, diye başladığınız hiçbir şey size ekmek getirmez. Hesabımı asla “Bu işte ekmek var mı” diyerek açmadım. Samimiyet kazanır sosyal medyada. Samimi taklidi yapan anlaşılır. Gazeteye reklam vermek kadar basit değil sosyal medya yönetimi. Doğru yaparsanız ve emek verirseniz ekmek de kazanırsınız. Ama amaç samimi paylaşım olmalı. Biber dolması da paylaşsanız, sizinki bir başka olmalı. O fotoğrafa bakan yemiş kadar olmalı...

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?

Beni en çok şaşırtan insanların beni karşılıksız sevmeleri, sokakta görünce sarılıp selfie çekmeleri oluyor. Hâlâ alışamıyorum. Şaşırıyorum. Çünkü ben ekmek parasını kazanıp ter döken, geleceğini düşünen, âşık olan, acı çeken, korkuları olan ve asla melek olmayan, atarlı giderli, sıradan bir kadınım. Ne şarkı söylerim, ne rol yaparım, ne de “O Ses Türkiye”de jüri üyesiyim. Herkes gibiyim. Sıradanlığıma duyulan sevgiyi hâlâ çözebilmiş değilim, ama çok mutlu oluyorum...

- Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?

Kimseyi örnek almadım sanırım. Sadece kazandığım parayı hak ettiğimi düşünerek huzurla uyumak için elimden geleni yaptım. Örnek alacak vaktim bile yoktu bu kariyer süresince. Hâlâ yok. Ama umarım örnek alınırım.