'Emoji’lerin dili, 'like’ların değeri

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Shigekata Kurita 1998 yılında hava durumu sunumlarında kullanılan şekillerden ve mangalardan etkilenerek ilk emojiyi yaratırken muhtemelen 20 yıl içerisinde milyarlarca insanın duygularını anlatmak için kendi yarattığı bu dili (!) kullanacağını tahmin bile edemezdi. Tahmin etmemesi de gerekirdi aslında çünkü 90’lı yılların sonu bilgi işlem teknolojisinin altın dönemlerinden biriydi ve o dönemde teknolojideki gelişmenin insanları bir açıdan bile olsa kısıtlayacağı veya teknolojinin yaratacağı alışkanlıkların insanların kendilerini kısıtlamaya yol açacağı fantastik bir durum olarak algılanırdı. 

Tam tersine o yıllarda teknolojik gelişme sayesinde insanların bilgi aktarımı konusunda inanılmaz bir özgürlüğe doğru gidecekleri sanılıyordu. Bu kanı aslında çok da yanlış olmamakla birlikte dikkate alınmayan bir bileşen, özellikle web 2.0 ile sanal alemde insan davranışlarında meydana gelen değişim bu tahminlerin hata payını biraz yükseltti. Yani başka bir şekilde özetlersek teknolojik gelişmenin sağladığı olanaklar tahmin edilenin de ötesinde olmasına karşılık, insanların teknoloji kullanımları bu gelişme nedeniyle oldukça farklılaştı.

Aslında bu oldukça tartışmalı bir konu, özellikle Y ve Z kuşağındakilerin tamamıyla karşı olacakları bir iddiayı ortaya koyuyor da olabilirim. Ama düşünsenize elektronik postayı-mektubu dünyanın en önemli gelişmesi olarak kabul ettiğimiz dönemleri. Elektronik mektupların nasıl yazıldığını o dönemlerde hatırlarsınız. İllaki bir selamlama satırıyla başlar, kısa bile olsa hal hatır sormayla devam eder, asıl konu işlendikten sonra da veda satırıyla biterdi. Elektronik mektubun, bildiğimiz mektuplardan tek farkı karşı tarafa iletilme şekliydi. Daha sonra zaman içerisinde elektronik mektuplar gün geçtikçe işlevlerini yitirirken, anlık mesajlaşma uygulamalarının etkinlikleri artmaya başladı. Anlık mesajlaşma uygulamaları, elektronik mektuplara göre çok daha amaca yönelik kullanıldıkları için öncelikle mektupların giriş ve sonuçları ortadan kalktı. Zaman ve hız daha önem kazandığı için kelimeler anlaşılabilir biçimde kısaltıldı daha sonra ve bununla da yetinmeyip bir süre sonra duygu ve hatta bazı düşünceleri anlatma işi kelimelerden kurtarılarak emojilere bırakıldı. İşin doğrusu ben gözlüksüz çoğunun ne olduğunu çıkaramadığım için belki de oldukça mesafeli durduğum bu emojiler hakkında bütün bildiklerimi geçenlerde bana “sen bunları öğrenir, hatta haklarında bir de yazı yazarsın” diyen sevgili bir arkadaşımdan öğreniyorum. Öğrenmek aslında fazla iddialı oldu, o anlatıyor ben öğrenmemekte direniyorum desem daha doğru olur. Benim bireysel tepkimin bir diğer nedeni de bunların daha çok duyguları anlatmak için kullanılmalarından kaynaklanıyor. 

Duygulardan bahsedince de birçok sosyal medya uygulamasında yer alan beğeniler hakkında da birkaç şey söylemek lazım. Bu beğenilerin anlam ve değerini de yeni yeni öğreniyorum. Örneğin bir fotoğraf paylaşım uygulamasında kullandığımız beğen tuşunun ben fotoğrafın güzelliğine, paylaşanın paylaştığı duyguya yönelik olarak tıklandığını zannederken, bugünlerde anladım ki çoğu zaman bu tuş paylaşan ile görüntüleyenin arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Fotoğraf, yazı veya duygunun bir anlamı yoktur. Bu duruma karşı değilim ama sırf kendi olduğu için paylaşımı beğenilmeyecek birisinin neden takip edildiğini anladığım zaman sanırım beğeniler hakkında da sorunum kalmayacak!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018