Erozyon, tuzluluk ve çoraklaşma...

Ali Ekber YILDIRIM
Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN aey@dunya.com

Bu yılın Birleşmiş Milletler kararı ile "Uluslararası Toprak Yılı" ilan edildiğini, dün yazdık. Dünyadaki durumu özetledik. Türkiye açısından bakıldığında erozyon, tuzluluk ve çoraklaşma toprağı tehdit eden en önemli faktörler. Bunun yanı sıra tarım topraklarının amaç dışı kullanımı da en büyük tehditlerden birisi.

Dünyada toprak rezervi azalan 20 ülke arasında gösterilen Türkiye'nin durumu özetle şöyle: 
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de erozyon, tuzluluk ve çoraklaşma toprağın yok olmasına neden olan en büyük tehlikelerin başında geliyor. 

Kalkınma Bakanlığı Onuncu Kalkınma Planı Tarım Arazilerinin Sürdürülebilir Kullanımı Çalışma Grubu Raporu'na göre, kurak ve yarı kurak bölgeler dünyadaki toplam kara alanının yaklaşık yüzde 46’sını oluşturuyor. Bu bölgelerde sulanan alanların yaklaşık yüzde 50’sinde değişik düzeylerde tuzluluk sorunu yaşanıyor. Hem Türkiye’deki hem de dünyadaki toplam sulu tarım alanlarının yüzde 20’si fazla sulamadan ötürü aşırı tuzlanmaya maruz kalıyor.Dünya genelinde ise 954 milyon hektar alan tuzdan etkilenmiş olup, bu rakam her geçen gün giderek artmakta. Bu tür sorunlu araziler, Avrupa’da 50.8 milyon hektar, Asya Kıtası’nda 320 milyon hektar, Türkiye’de ise yaşlık sorunu olan alanlarla beraber 4.2 milyon hektar alanı kaplamaktadır. Bununla birlikte, dünyada her yıl 1.5 milyon hektar sulanabilir arazi tuzlanmadan etkilenmektedir.

Türkiye  topraklarının en önemli sorunlarından birisi erozyondur. Türkiye arazi varlığı envanter çalışmaları sonuçlarına göre; arazilerimizin 5.6 milyon hektarında (yüzde 7) hafif, 15.6 milyon hektarında (yüzde 20) orta, 28.3 milyon hektarında (yüzde 36) şiddetli ve 17.4 milyon hektarında (yüzde 22) çok şiddetli erozyon görülmektedir. İşlenen tarım arazilerinin yüzde 59’unda, mera arazilerinin ise yüzde 64’ünde erozyon söz konusu.
Bu değerler erozyonun, Türkiye’nin toprak kaynakları için ne denli büyük bir tehdit unsuru olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 

Türkiye'nin yıllık  ortalama toprak kaybı 770 bin ton. Bu rakamın dünya genelinde yıllık 24 milyar ton olduğu dikkate alındığında, dünyada her yıl erozyon nedeniyle kaybedilen toprakların 1/33’ünün Türkiye kaynaklı olduğu anlaşılıyor. Bu değer,Türkiye’deki erozyonun şiddetini açıkça gösteriyor.
Diğer taraftan, 4.2 milyon hektar alan değişen oranlardaki tuzlanma nedeniyle verimliliğini kısmen ya da tamamen yitirdiği tahmin ediliyor.

Türkiye topraklarının en önemli sorunlarından birisi de tarımsal arazilerin  amaç dışı kullanımı. Topraklar  hızlı bir şekilde yerleşim yerine ve sanayinin kullanımına tahsis edilerek  amaç dışı kullanıma açıldı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin değerlendirmesine göre, uzun yıllar boyunca milyonlarca dekar birinci ve ikinci sınıf tarım arazisi, konut, sanayi ve turizm yapılaşmaları nedeniyle elden çıkarılıyor.
 Alternatif olarak kullanılabilecek geniş verimsiz alanlar varken, verimli, hatta yatırım yapılarak sulamaya açılmış tarım arazilerinin bile tarım dışı amaçla kullanımı israftan başka bir şey değil. 

Türkiye’de amaç dışı arazi kullanımları özellikle Trakya, Bursa, Kocaeli, Adapazarı, Gediz, Menemen, Salihli, Kemalpaşa, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Antalya, Tarsus, Çukurova ve Düzce gibi verimli tarım alanlarının bulunduğu bölgelerde yoğunlaşıyor. Böylece verimli tarım alanları kaybolurken, bu alanlarda daha önce büyük masraflarla yapılmış sulama ve tarımsal altyapı yatırımları da heba olmaktadır. Verimli tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı devam ederse, ülke toprakları gelecek nesilleri besleyemez hale gelecek endişesi yaşanıyor. 
Toprakların amaç dışı kullanımı ve bilinçsiz sanayileşme çalışmaları sonrasında kirlilik boyutları inanılmaz seviyelere yükselen ağır metal kirliliği de önemli tehditlerden birisi. Özellikle toprakta ağır metallerin birikmesi kirliliğe neden oluyor.

Özetle, topraklarımız çok yönlü bir biçimde tehdit altında. Bu tehditlerin ortadan kaldırılması için topyekün bir mücadele gerekiyor. Bu mücadeleyi veren başta TEMA Vakfı olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu var. Bu kurumlara destek olarak,mücadelede yer alarak topraklarımızı koruyamazsak gıda güvenliği başta olmak üzere geleceğimiz, gelecek nesillerin yaşam şansı azalacak.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar