'Faşizme çeyrek kala...'

CHP Parti Sözcüsü Koç, AKP'nin CMK'da düzenleme teklifini sert bir dille eleştirdi. Koç," Faşizme çeyrek kala uygulamalarına karşı, hem siyasi hem hukuki mücadelemizi vermeye devam edeceğiz" dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, toplantı devam ederken basın mensuplarına açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Siyaseten ağır olayların yer aldığı bir haftanın tamamlandığını belirten Koç, HSYK seçimlerine değindi. Koç, seçimlerde, "liyakat ve kıdem" yerine, "siyasi illiyet, bir organizasyona bağlılık" gibi kavramların ön plana çıkarıldığını savunarak, "Kısaca, hukuk kavramı dışında ne varsa bunların belirleyici olduğu bir süreci yaşadık ve bunların getirdiklerine Türkiye'yi yargı alanında teslim etmiş olduk" dedi. 

Oluşacak kurulun, Türkiye'de görev yapacak hakim ve savcıları atayacağını hatırlatan Koç, şöyle konuştu:

"Çeşitli odaklarla ilişkilendirilmiş hakim ve savcılar bu süreçlere nasıl yaklaşacaklar? Ne yazık ki hukuk devleti, itina ile hukuk devleti olmaktan çıkartılmıştır. Eğer bir devlet, hukuk devleti olma özelliğini yitirirse, devlet olma kavramı da tartışmaya açılır. 'Yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi, hukukun üstünlüğü, adil yargılama...' Bunlar evrensel kavramlar ancak Türkiye'de karşılığını bulan kavramlar değil. Türkiye'de 'yargı bağlılığı, hukukun siyasetin emir kulu oluşu' söz konusu...Suça ceza değil, suçlu zannıyla ortaya getirilen kişinin, siyasi kimliğine ya da pozisyonuna görev karar verileceği, aklanıp ya da cezalandırılacağı bir dönem devlet eliyle yapılandırılmış oluyor."

"Başbakanlık görevinin fiilen askıya alındığı bir dönemi yaşıyoruz"

Haluk Koç, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra başbakanlık görevinin fiilen askıya alındığı bir dönemin yaşandığını ileri sürerek, "Ortada bir şahsiyet var, her konunun uzmanı. Her sıfatın sahibi, her uygulamanın emir vericisi. Türkiye'yi karıştırmaya bu sıfatlarla devam ediyor" değerlendirmesini yaptı. 

Koç, şunları kaydetti:

"Davutoğlu bir müsteşar bile atayamıyor"

"Kendisine başrol falan verilip, başbakanlık sıfatı yakasına iliştirildiğini zanneden bir de küçük Hüsamettin rolünde biri var Türkiye'de. Biraz karikatürize ediyoruz. Öyle ya, 'Muhatap alın' diye bağırıyor. Bir çık bakalım şu küçük Hüsamettin rolünden. Sayın Davutoğlu'nun yetkileri var ama kullanması mümkün değil. Bir müsteşar bile atayamıyor. Yetki de eylem de Cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan kişinin ehliyetinde bulunuyor. Kağıt üzerinde sadece başbakan yazması, ona protokolde bir yer sağlıyor. Bütün özellik bu. Bizim anayasamız cumhurbaşkanını sorumsuz kişi olarak tanımlıyor. Mevcut başbakanı bu kişi maalesef figüran olarak kullanmaya sevk ediyor. Uygulamalar bu şekilde. Anayasadaki tarafsızlık ilkesi tamamen askıda, bütün kavramlar delik deşik. Sayın Davutoğlu'nun siyaseten ergenliğe ulaşmasını hepimiz istiyoruz. Bu söz alçaltıcı bir söz değil. Tam tersine şu anda görev yaptığı makamın ağırlığını ve sorumluluğunu taşımasını herkes bekliyor. Şu gölgeden çıkması lazım, ne kadar müsaade eder gölgenin sahibi onu bilmiyorum." 

Koç, Meclis'e sunulan "yeni yargı paketi" ile Meclis gündemine gelmesi beklenen "yeni güvenlik paketi"ni de eleştirdi.

Söz konusu paketlerde emniyet güçlerinin yetkilerinin artırılması ve ceza kanunundaki bazı değişikliklerle ilgili oldukça önemli teklifler olduğunu aktaran Koç, "Bir panik yasası ile 12 Eylül'ü anımsatan yasa düzenlemesiyle karşı karşıya Türkiye" açıklamasını yaptı. 

Koç, hükümetin Türkiye'yi uçurama götürmesinin an meselesi olduğunu da iddia ederek, şöyle devam etti:

"Baktığınız zaman özüne, 12 Eylül'ü aratmayan bir takım yaptırımlar getiriyor. Son yaşanan kışkırtma provokasyonlar gerekçe gösterilerek, en temel demokratik haklar, kişisel özgürlükler hepsi kelepçelenmek isteniyor. Bir devlet kelepçesi takılmak isteniyor. Neye? Bireysel hak ve özgürlüklere. Telefon dinlemeleri, önleyici gözaltına alma kavramı veya gözaltında tutma yetkisi, bir takım katalog suçlar imal edilmesi... Bütün bunlar kabul edilmesi mümkün olmayan uygulamalar, teklifler. 'Alman modeli böyle, İngiliz modeli böyle.' Senin amacın ne kardeşim? Almanya'da böyle değil çarpıtma. Girdiğin baskı, polis devleti oluşturma yolunda hiç kendine kalkan arama. Orada sicilli, takip edilen radikal terör örgütlerinin, eylem ve hareket kabiliyetini takip etme adına alınan bir takım düzenlemeler var. Toplumun tümünü kapsayan, kişisel hak ve özgürlüklere tecavüz eden, bir devlet polisi yaratmaya dönük bir yasal düzenleme bu ülkelerde yok. AB müktesebatında da yok. CHP olarak, 'faşizme çeyrek kala' uygulamalarına karşı, hem siyasi hem hukuki mücadelemizi vermeye devam edeceğiz." 

Başbakan Davutoğlu'nun dünkü açıklamalarına da tepki gösteren Koç, "Bir TOMA yakılırsa 10 tanesini yaparız' diyor. Zaten senin koltuğun titriyor kardeşim. Zaten ayaklarının üzerinde duramıyorsun. Ne diyelim sana bu benzetmeden sonra, 'TOMA Ahmet mi?' diyelim. O kadar çok sıfatın olmaya başladı ki 3 ay içinde biz de karıştırıyoruz" diye konuştu. 

Suriye'deki gelişmeler

Suriye'deki gelişmelere değinen Koç, bu konuda CHP olarak hükümeti, "Eli kanlı terör örgütleriyle, al takke ver külah tarzı gizli kapaklı ilişkilere girerseniz sonunda Türkiye'yi felakete sürüklersiniz" diye defalarca uyardıklarını aktardı.

Koç, hükümete, "İzlediğiniz mezhep odaklı politika ile yanı başınızda besleyip büyüttüğünüz dünyanın en vahşi terör örgütlerinin eylemlerini Türkiye'ye taşırsınız, Türkiye'yi terör odağı, terör cenneti yaparsınız" dediklerini de belirterek, bunlara karşın "CHP Esad'ın hamiliğine soyundu" şeklinde yanıt aldıklarını kaydetti. 

Kürt sorununun da bir demokrasi sorunu olduğunu vurguladıklarını, buna karşı da "CHP çözüme de barışa da karşı" yanıtını aldıklarını ifade eden Koç, "Şimdi, Türkiye'nin bilmesi gereken şu, hükümet ve İmralı'daki Abdullah Öcalan stratejik işbirliklerini sürdürüyorlar. İlk zamanlar 'Görüştüğümüzü ispatlayan şerefsizdir' diyordu ya. TDK'da 'şerefsiz' sözcüğünün anlamını bile değiştirmek gerekiyor. Stratejik işbirliğine devam ediyorsunuz. Hiç başka yerde suçlu arama, masayı kuran sensin" görüşünü savundu. 

Haluk Koç, hükümetin şimdi ise "Kandil, İmralı ve HDP" üçlüsüyle kavga ve çatışma stratejisine yöneldiğini ileri sürerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ballı börektiniz, yediğiniz ayrı gitmiyordu. Devlet size çalışıyordu. Bu strateji değişikliği neden şimdi? PKK'nın başındaki kişiyle mektuplaşan, mesajlaşan, çözüm sürecini el ele yürüten ve 'süreci hiçbir şeye feda etmeyeceğini' ilan eden Cumhurbaşkanı ve Başbakan, ne olduysa birden bire muhatap aldıklarının terörist olduklarını,IŞİD'ten bir farklarının olmadığını hatırladılar ve bunu kamuoyuna satmaya başladılar. Silah zoruyla çözüm dayatması ne kadar yanlışsa, kişisel siyasi çıkarları için bu masada terör temsilcilerini muhatap almak da o derece yanlıştır. Terör tehdidi, şantajı ve girişimleriyle Türkiye'nin anayasal düzenini müzakere etmeye kalkışmak, Türkiye'nin böyle bir süreçten kazançlı çıkması beklemek hayalciliktir. Sık sık vatana ihanetten bahsediyorlar, şimdi bütün bu yaşadıklarımızdan sonra vatana ihanet sözü kimin sicilinde tescilli, ortada."

Suriye'deki ılımlı muhaliflerin, rejime karşı Türkiye'de eğitilmesi konusundaki açıklamalara da değinen Koç, "Siz bunu yapıyordunuz zaten, bunlarda belgelendi. Milletvekillerimiz Hatay'daki kamplara gitti, sokmadınız. Orada ne idüğü belirsiz bir takım insanların sizin eğitiminizden geçtiği, silahlandırılıp Suriye'ye gönderildiği bütün dünya alem tarafından biliyor. Şimdi bunu uluslararası bir koalisyon projesi olarak üstleniyorsunuz" dedi.

"Kim bu ılımlı muhalifler?"

"Kim bu ılımlı muhalifler?" diye soran Koç, "Bir şekilde o eğittikleriniz daha sonra IŞİD'e insan malzemesi oldu, şimdi de aynısı olacak. IŞİD'e terörist malzemesi yetiştirmek için Türkiye laboratuvar olarak kullanılacak. Böyle bir söz vermeyi nasıl göze alabiliyorlar, hayret etmek gerekiyor. Hangi uluslararası hukuk komşu ülkelerle savaşmak için kendi topraklarında adam eğitme ve onu silahlandırma yetkisi veriyor sana? Türkiye'nin bölgedeki çatışmalara doğrudan veya dolaylı yardımda bulunmasının ülkemize yönelik terör saldırısı riskini artırdığı açıktır. Türkiye'yi çeşitli terör eylemlerinin hedefi haline getiriyorsunuz" yorumunu yaptı. 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir