FED, Faiz ve Çin Türbülansı

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Biz kendi konularımıza odaklanmış durumdayız. Konularımız da daha çok siyasi nitelikli. Önümüzdeki ikinci tur seçimler ve bununla ilgili gelişmeler ve çözümlemeler bütün ilgimizi esir etmiş durumda. Bu arada dünya durmuyor tabii. Peş peşe bir çok olay oluyor. Yeni durumlar çıkıyor ortaya. Biz pek ilgileniyor gibi görünmüyoruz ama bütün bunlar şu veya bu şekilde bizi de ilgilendiriyor. 

Son sıralarda gündemde ağırlıklı olarak yer alan iki konu var. Bunlardan bir tanesi artık alıştığımız, hatta arsızı olduğumuz, ABD Merkez Bankası FED’in izlediği ya da izleyeceği para politikası. İkinci konu da geçtiğimiz hafta Çin ekonomisinde ortaya çıkan türbülans. 

FED ve faiz meselesi yabancımız olan bir konu değil. Aslında sorunun bir çok teknik ayrıntısı var ama bütün dünya işin faiz tarafına kilitlenmiş durumda. FED parayı daraltıp faizi yükseltince herkes bundan etkilenecek. En fazla etkilenecek olanlar ise uzun zamandır ABD’den akan paraya bağımlı hale gelmiş olan ülkeler. Bunu artık ezberledik sayılır. Bu günlerde konunun yeniden gündeme gelmesinin nedeni de, her zamanki gibi, FED’in faiz kararı da alabileceği, yani faizi yükseltebileceği, olağan aylık toplantısının zamanının gelmiş olması. Malum, FED’in ekonomiye pompaladığı likideyi azaltma zamanının geldiğini ilk kez ifade ettiği 2013 Mayıs ayından bu yana hemen her ay bu olasılıkla oturup kalkıyoruz. Aldırmayın, yine bu tür kasılmalardan birisini yaşıyoruz deyip geçmek mümkün gibi görünebilir. 

Ama durum bu defa pek böyle değil. FED’in Eylül ayı toplantısında gösterge faizi, küçük bir doz da olsa, yükseltmesi olasılığı bayağı yüksek. Bu işle yetkili kurul içinde gözlenen fikir ve yaklaşım farklarının önemli ölçüde giderildiği, ekonomik verilerin oldukça düzgün hale geldiği ve ilk adımın pek ala Eylül toplantısında atılabileceği düşüncesi ağırlık kazandı. ABD ekonomisinde gözlenen toparlanma eğilimleri bu görüşe destek veren en önemli neden oldu. i. Yılın ilk aylarında, büyük ölçüde mevsimsel nedenlerle ortaya çıkan ufak çaplı bozulmanın moral bozduğunu ve biraz ihtiyatlı olunması gerektiği düşüncesine destek verdiğini hatırlarsınız. Ama son aylarda gelen bütün veriler ekonominin ciddi ölçüde toparlandığını, büyümenin makul bir hıza yerleştiğini ve istihdamın yükseldiğini gösteriyor. Bir çok gözlemci bu gelişmeleri ABD ekonomisinin artık parasal uyarıcıya ihtiyacının kalmadığı, fazla likiditenin ekonomide kalması halinde fiyat istikrarının tehlike sınırına yaklaşacağı şeklinde okumaya başladı. Sonuçta, parasal daraltmanın başlatılıp, faizin yükseltilmesinin bu yıl içinde başlatılması yönünde bir konsensüs oluştu. Yıl bitmeden bu işin yapılması için uygun iki tarih Eylül ve Aralık ayları toplantılarıydı. Son günlerde ibrenin Eylül toplantısına doğru kaymaya başladığı gözleniyordu. Sonuçta, ABD’de gösterge faizin Eylül ayı toplantısında yükseltilmesi beklentisi bayağı yükseldi. 

Bu noktada Çin’de patlayan türbülans durumu tersine çevirdi. Yani ABD ve faiz ikilisine bir de Çin gibi pek de şeffaf olmayan, dolayısıyla zor okunan üçüncü bir unsur katıldı. Çin’deki gelişme çok önemli. Çöküşün nedenleri, boyutları, bölgesel ve küresel etkileri, bulaşıcılık dozu ve kalıcılığı gibi çok sayıda soru geldi gündeme. Bütün bunları tek bir yazıda irdelemek olanaksız. Bunu belki ilerideki günlerde yapabiliriz. Ama türbülansın ilk etkisinin görece çabuk atlatıldığı söylenebilir. Çin ekonomisinin “piyasalara kumanda ederek” yönetilen bir çerçeveye sahip olması ve Çin Merkez Bankasının da bu çerçeveye hızla müdahale etmesi şimdilik sorununun aşılmasını sağlamış gibi görünüyor. 

Çin sorunu belki biraz sakinleşti ama FED’in para ve faiz konusunda ne yapacağı konusu bir kez daha belirsiz hale geldi. Şimdi böylesine güçlü bir türbülans ortamında parasal daraltmayı başlatmanın, faizi yükseltmenin sakıncalı olacağı, bunun ABD ekonomisini yeniden durgunluğun eşiğine getirebileceği görüşü ağırlık kazanıyor gibi görünüyor. Tabii tersini düşünenler de var. Bunların en etkili (ve yetkili) olanı FED Başkan Yardımcısı S. Fischer. O da sürecin nasıl gelişeceğinden tam olarak emin değil ama acele etmenin de fırsatın kaçmasına neden olabileceği kanısında. Fischer “faiz yükseltme seçeneğini hemen dışlamayalım, toplantıya kadar daha epeyce zaman var, son anda karar veririz” mealinde demeçler veriyor. 

Siz bunu nasıl okursunuz bilmem. Ben kendi adıma Fischer’in sözlerinin FED’in Çin türbülansının aşıldığını ve faiz yükseltilmesinin 2015 yılının Eylül ayının ortasında yapılacağını ilan etmesi şeklinde okunmasının mümkün olduğunu düşünüyorum. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018