IMF Eski Başkan Yardımcısı ve İsrail Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer:

IMF Eski Başkan Yardımcısı ve İsrail Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer:

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Merkez Bankanız çok iyi çalışıyor enflasyon ve faiz düşmeye devam edecek KUDÜS - Türkiye'nin IMF ile yürüttüğü ve 1999 sonu ve 2000 yılı başında yaşanan şiddetli krizle çöken ekonomik programın mimarlarından olan dönemin IMF Başkan Yardımcısı, İsrail Merkez Bankası Başkanı Stanley Fischer, Türkiye'nin yatırımlar için cazip bir ülke olduğu yorumunu yaptı. Kriz döneminde Türkiye'yi "hasta adam" sözleriyle niteleyerek dikkatleri çeken Fischer, Kudüs'te Türk gazetecilerle sohbet toplantısı yaptı. Türk ekonomisinin 2001 yılından bu yana ciddi bir dönüşüm içinde olduğunu ve IMF ile başarılı bir program yürüttüğünü söyleyen Fischer, Türk ekonomisinin hem hükümetin hem de Merkez Bankası'nın çabalarıyla büyük ilerlemeler kaydettiğini, ekonomi bürokratlarının reformları başarıyla uyguladığını söyledi. Atılan adımlar hayranlık uyandırıyor Dış yatırımlar için özelleştirmelerin ciddi bir fırsat olduğunu belirten Fischer, "Merkez Bankanız çok iyi çalışıyor. Bütçe açığını başa çıkılabilir duruma getirdiniz. Enflasyonu ve faizleri düşürdünüz, düşmeye devam edecek. Türkiye 2001 krizinden sonra inanılmaz olumlu adımlar attı. Bu adımları dışarıdan bakarsanız daha iyi ve hayranlıkla görebilirsiniz. Bu büyük bir potansiyele sahip olduğunuzu gösteriyor. 2000'lerde yaşanan mali kriz uzun sürmedi. Türkiye yatırım yapmak için iyi bir pazar" diye konuştu. Dünya yüzde 3.5 büyür ABD ekonomisinin durgunluğa teslim olduğunu ve her geçen gün durumun kötüye gittiğini savunan Stanley Fischer, bunun dünyaya olan etkisi konusunda henüz ortaya çıkmış bir veri bulunmadığını ileri sürdü. Fischer, küresel anlamda bir yavaşlamanın kaçınılmaz olduğunu Dünya ekonomisinin en fazla 3.5 oranında büyüyeceğini tahmin ettiklerini kaydetti. Fischer bu oranın altına düşüleceğine inanmadığını vurguladı. Küresel krizin Türkiye'ye etkisi konusunda ise Fischer, "ABD'den etkilenirsiniz ancak AB ile daha çok etkileşim içindesiniz. Onun için AB'ye bakmak gerekiyor. Küresel krizden Avrupa etkileniyor. Türkiye de ihracatının önemli bir kısmını Avrupa ülkelerine yaptığı için hiç kuşkusuz bundan nasibini alacaktır" diye konuştu. IMF kredibilite sağlar Fischer, "Türkiye olarak her gün yeni bir problemle karşılaşıyor olabilirsiniz ancak dışarı çıkıp kendinize bakmanız gerekiyor. İşte o zaman Türkiye'nin çok ciddi büyüdüğünü ve sosyal güvenlik gibi önemli reformlara imza attığını görebilirsiniz" dedi. Türkiye'nin IMF ile yeni bir program yapıp yapmamasıyla ilgili tartışmaları değerlendiren Fischer, IMF ile çalışmak için mutlaka borç para almak gerekmediğini hatırlatarak, Türkiye'nin ekonomik programının kredibilite kazandığını, YTL'nin dolar karşısında güçlü olduğunu faizlerin yüksek gibi görünse de yüzde 60-70'li seviyelerden 17'lere geldiğine dikkati çekti. İsrail'de yürüttükleri ekonomi politikalarla faiz oranlarını artırarak enflasyonu düşürdüklerini, şimdi ise düşük faize karşılık yüksek enflasyon sorunu yaşadıklarını hatırlatan Stanley Fischer, Türkiye'nin de bilinen sorunlarının yanında dünya ile birlikte tarım sektöründe sorun yaşadığını kaydetti. 'Sabit kur' krizlere neden oldu Stanley Fischer, IMF'de başkan yardımcısı olduğu dönemde, Dünyadaki ekonomik krizlerin büyük kısmının yaşandığını, kendisi ayrıldıktan sonra ise son bulduğunu belirtirken, çalıştığı dönemde maliye bakanlarının hepsine "serbest kur" sistemine geçilmesini tavsiye ettiğini kaydederek, "1990'larda yaşanan krizlerin tamamı sabit kurlardan meydana geldi. Sabit kurlar yüksek enflasyonlara neden oldu. Sabit kurlarla ülkeler baş edemedi. Ben maliye bakanlarına, kurlarınızı serbest bırakın dediğimde, birçok ülkenin maliye bakanı bunu kabullenmedi bununla nasıl baş edeceğiz dediler" diye konuştu. Savunma harcamaları olmasa büyüme yüzde 10 olurdu Türkiye ile İsrail'in benzer bir sorunu olduğuna, bunun da savunma harcamalarından kaynaklandığına işaret eden Fischer, "Savunmaya, savunma sanayiine ayrılan kaynaklar iki ülkede de çok fazla. Bu nedenle eğitim, sağlığa yatırımlara bile yeteri kadar kaynak ayrılmıyor. Savunma sanayiine ayrılan kaynaklar AR-GE ve yatırıma, eğitime ayrılsaydı iki ülkenin ekonomilerinin kaderi çok daha farklı yerlere gelirdi. İsrail şu anda üç yıldır, yüzde 5'in üzerinde büyüme gösteriyor. Bu oran yüzde 8'lere, Türkiye'de yüzde 10'lara çıkardı" diye konuştu.