Gazze’ye üzülelim; ama ya Soma, ya trafik terörü?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Ramazan Bayramı 28 Temmuz Pazartesi günü başlıyor. Ama aslında tatil cumartesi günü başlamış olacak. Yani beş günlük bir tatil var. Bayram sonrasındaki iki çalışma gününde de izin yapabilecek olanlar için tatil dokuz güne uzayacak. Henüz tatil yapmayanlar, izin kullanamayanlar için güzel bir olanak. Ama şimdiden biliyoruz ki, tatile çıkacaklardan en az 100 kişi trafik kazalarında ve kaza yerinde ölecek. Aslında toplam can kaybı çok daha fazla olacak. Ve tabii tatil için yola çıkacak hiç kimsenin aklına hayatını kaybedecekler arasında kendisinin ya da yakınlarının olabileceği gelmeyecek. 

Nasıl ki trafik canavarı bizler değiliz de üçüncü bir şahıs, hatta yaratıksa, hayatını kaybedecekler arasında biz de olmayacağız. 

Tatil süresince en az 100 kişi kaza yerinde hayatını kaybedecek, dedik. Bu bir istatistik ortalama. Türkiye, 2013’e ilişkin son veriye göre her gün trafik kazalarında, “kaza yerinde” ortalama 10 kişi kaybediyor. Gerçek kaybımızı ise bilmiyoruz bile. Kazada yaralananların kaçının hastaneye kaldırılırken, kaçının hastaneye yetiştirildiği halde orada hayatını kaybettiğini bilmiyoruz ki. Ama yapılan kaba tahminler, kaza yerindeki sayının iki katı kadar da hastaneye kaldırılma sırasında ve hastanede kayıp olduğu yönünde. Buna göre, her yıl 10-11 bin kişiyi trafiğe kurban veriyoruz. 

Üstelik resmi veri olarak bildiğimiz kaza yerindeki ölü sayısı hem mutlak değer olarak, hem de kaza sayısına oran olarak azalıyor. Örneğin 2007 yılındaki ölü sayısı 5 bini geçmişti, geçen yılki sayı ise 3 bin 685 düzeyine indi. 

Aslında trafik kazalarındaki kayıp sayısını tek başına ele almak da yanıltıcı olabilir. Trafiğe kayıtlı araç sayısı ve kaza sayısıyla kıyaslama yapmak gerek. 

Ölümlü-yaralanmalı kaza sayısının araç sayısına oranında bir artış var. 2012 ve 2013’te her 1000 araçtan 9’u ölümlü-yaralanmalı kazaya karıştı. Sayı, daha önce uzun yıllar 7.5-8 dolayında seyretti. 

2004’te her 1000 kazada 57 kişi hayatını kaybetmişken, oran 2013’te 23’e indi. 

Kaza başına yaralı sayısı ise yıllara göre adeta sabit kaldı. Her 100 kazada, ortalama 170-180 kişi yaralanıyor. 

Geçen yıl trafik kazalarında tam 274 bin 829 kişi yaralanmış. Yani her gün için 753 kişi. Bir başka ifadeyle her saat 31 kişi. Bu yaralıların bir kısmı ne yazık ki hayatını kaybetmiştir, bir kısmı da sakat kalmıştır. 

Biraz yurtiçine baksak
Son dönemde dikkatlerimiz tümüyle Gazze’de. Tamam, elbette Gazze’deki katliama tepki gösterelim, elimizden geleni yapalım. Ama tatsız olan, yalnızca gürültü çıkarıyor olmamız, elimizden bir şey gelmiyor çünkü. 

Oysa tümüyle bizim inisiyatifimizde olan konular, önlenebilecek sorunlar var. Gazze için yoğun bir şekilde kamuoyu oluşturmaya çalışan iktidar partisinin, muhalefetin madenlerde yaşam odası kurulması yönünde teklifini reddetmesinin izahı var mı örneğin? 

Ya da işte detaylı olarak değinmeye çalıştığımız trafik kazaları konusu. Görece bir yavaşlama var can kaybında. Ama yine de her yıl küçük bir kasabayı trafikte kaybediyoruz. “Son yıllarda şu kadar bölünmüş yol yapıldı, yollar iyileştirildi, demiryolu taşımacılığına önem verildi, elden gelen yapılıyor” denilebilir. Bu görüşte kesinlikle bir haklılık payı var elbette. 

Ama trafik sorununu yalnızca kaza, can kaybı ya da yaralanma olarak göremeyiz ki. Trafik akışı güvenli mi, park sorunu anlamında gelişme sağlanabiliyor mu, en önemlisi de trafik bilincini yerleştirecek adımlar atılıyor mu, bunlara bakmak gerek. İlköğretimde çocukların gençlerin kafasına her şeyi doldurmaya çalışıyoruz da, trafik konusunu nedense hep ihmal ediyoruz. 

Kim bilir belki de madenlerde ölenleri de, trafikte kaybettiklerimizi de Mısırlı, Suriyeli ya da Filistinli olmadıkları için pek umursamıyoruz

alaat-004.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar