Gelir artışı, kulüpler arasında finansal polarizasyon nedeni

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR taksar@gmail.com

1992’de UEFA’nın Şampiyonlar Ligi formatını değiştirmesiyle başlayan futbolun parasallaşma süreci, zaman içinde Avrupa futbolunda önemli bir parasal gelirin doğmasına yol açtı. Nitekim, 2000-2012 yılları arasında Avrupa futbolunun geliri %171 artarak, 6.6 milyar eurodan 17.9 milyar euroya ulaştı.(1) Parasal gelir artışı, futbolun daha da finansallaşmasını beraberinde getirdi. Finansallaşan futbol kulüpleri, süreç içinde daha fazla kazanmak için birer sportif organizasyon olmaktan çıkıp borçlanma dahil her türlü riski alan birer ekonomik işletmeler (eko-sport örgütler) haline geldiler. Aşırı parasallaşma, kulüpler arasında kazanmak için her şeyi mubah gören, etik dışı yaklaşımların da filizlenmesine neden oldu. Diğer taraftan, artan bu parasal gelir, UEFA’nın sportif organizasyonel yapısını ticari ve endüstriyel bir karaktere de dönüştürdü. Bu dönüşüm, doğal olarak UEFA’nın Avrupa ve dünya futbolu üzerinde bir hegemonya kurmasına da olanak sağladı. Özellikle bu transformasyon sürecinde UEFA, beş büyük ligi (İngiliz Premier Lig, Alman Bundesliga, İspanyol La Liga, İtalyan Serie-A, Fransız Lig 1) merkez alan sportif, iktisadi ve mali rekabet koşularını yeniden belirleyerek, Avrupa ve Dünya futbolunu sportif, iktisadi ve mali olarak domine etmeye başladı. 

UEFA turnuvalarını beş büyük lig merkezli organize ediyor 

Rekabetin yeniden belirlendiği endüstriyel dönüşüm sürecinde, UEFA diğer üye ülke federasyonlarını da merkezin periferisi olarak konumlandırdı ve rekabeti buna göre yeniden örgütledi. Avrupa’nın periferisi konumundaki diğer liglerin rekabet açısından geride kalması, Avrupa futbol pastasının daha hızlı büyümesine olumsuz etki edebilirdi. Olası bu olumsuzluğun önüne geçebilmek için UEFA kulüpler bazında UEFA Kupası’nı, milli takımlar bazında da Avrupa Futbol Şampiyonası’nı yeniden düzenleme yoluna gitti. 

Merkezde (beş büyük ligde) endüstriyel dönüşüm dinamiklerine uygun mali ve idari yapılanmayı daha önce gerçekleştiren UEFA, diğer liglerin rekabetçi güçlerinin de gelişimine destek sağlayacak, yeni parasal gelir dağıtım modelleri geliştirdi. Futbolda rekabetin kalitesinin, rakibin gücüne bağlı olduğunu, bu nedenle parasal geliri artırabilmenin yolunun reytingden geçtiğini iyi bilen UEFA, gelir maksimizasyonu için bunun kaçınılmaz gereği olarak, her zaman pastanın önemli kısmını Beş Büyük ligin alabileceği, ama diğer taraftan da periferi liglerin de bu yarışma içinde var olmalarına olanak sağlayacak, bir futbol yapılanmasını gerçekleştirdi. 

Avrupa futbol pastasının yarısı beş büyük ligden 

Nitekim, Deloitte’un son raporundaki verilere göre, 2012-13’te 19.4 milyar euro büyüklüğündeki Avrupa futbol pastasından beş büyük ligin aldığı 9.3 milyar euroluk pay, toplam gelirin %48’ine ulaşıyor. Kalan %52’lik payı ise diğer 53 ülke ligi paylaşıyor. (2) Daha açık ifadeyle, beş büyük ligde, lig başına ortalama gelirden alınan pay %9.6 iken, periferi liglerde bu oran %09 (yaklaşık %1) civarında gerçekleşiyor. Bu durum da bize, Avrupa futbolunda rekabetin, büyüklerin lehine haksız rekabete nasıl dönüştüğünü( dönüştürüldüğünü) açık olarak ortaya koyuyor. 

UEFA’nın ana stratejisi büyüklerin lehine haksız rekabet üzerine 

Platini itiraf etmese de, UEFA beş büyük lig odaklılığında Avrupa futbol pastasının büyütülmesi stratejini destekleyen bir yaklaşımla, merkez takımlarını koruyan ve kollayan bir katsayı sistemini çalıştırıyor. Bu katsayı sistemi küçüklerin büyüklere (olası) sürprizlerini ortadan kaldıran bir işleve sahip. Her beş yılda bir yenilenen katsayı sistemi beş büyük lehine çalışan bir özelliğe sahip. UEFA’nın bu uygulaması Avrupa’nın periferisi konumundaki diğer liglerin Şampiyonlar Ligi’ne daha az takım göndermesine neden oluyor. Bir taraftan ülke katsayısı uygulamasıyla merkez liglerden üçer-dörder takım Şampiyonlar Ligi’ne giderken, diğer periferi liglerden Şampiyonlar Ligi’ne birer-ikişer takım gönderilmesi bu çelişkiyi açıkça ortaya koyuyor. Bu uygulama, merkez ile periferi ligler arasında rekabetin mali ve sportif anlamda giderek açılmasına neden oldu. 

İstatistikler hep beş büyük ligden yana…

Bu bir tesadüf olamaz! Nitekim, Beş Büyük Lig’den son on yılda Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi’nde gruplara kalan takım sayısı, lig başına yıllık ortalama 6 adet iken, periferi liglerden bu iki turnuvada gruplara kalan takım sayısı lig başına yıllık ortalama 0.86. Daha ilginç ve dramatiği ise periferideki son 18 ligden hiçbir takım bu turnuvalara katılamamış. Yine aynı dönemde beş büyük ligin takımlarından %87’si, gruplardan çıkma başarısı gösterirken, prefieri lig takımlarının gruplardan çıkma oranı ise %1.76 (3) 

Bir başka ilginç veri de; kuruluşundan (1992’den) bu yana 22 Şampiyonlar Ligi finalinden sadece birisini periferiden bir takımın kazanmış olması. (Porto-2004) ve yine son yıllık süreçte Şampiyonlar Ligi’nde en fazla gelir elde eden 10 takım içinde periferiden takım bulunmuyor. Beş büyük lig takımları son on yılda Şampiyonlar Ligi’nden, takım başına yıllık ortalama 29.5 milyon euro parasal ödül kazanmış durumdalar. (4) 

Finansal polarizasyon krize yol açıyor 

UEFA’nın yönetimi ve denetimindeki bugünkü Avrupa futbol yapılanması, Johan Samuels’in de belirttiği üzere, “parasal gücün, futbola egemen olduğu”(5) bir sürece evrilmiş durumda. “Finansal polarizasyon, yani kulüpler arasındaki finansal kutuplaşma, bir yandan zengin kulüpler yaratırken, diğer taraftan da düşük bütçeli ve rekabet gücü zayıf kulüpler yaratıyor.”( 6) Bu durum aslında, Doç. Dr. Kutlu Merih’in futbol ekonomisi literatürüne armağan ettiği, futbolun en önemli paradoksunu bize anlatıyor. Rekabet için rakip gerekirken, büyükler lehine kurulan dengesiz rekabet, zaman içinde küçük kulüplerin futbol pastasından daha az pay almalarına ve buna bağlı olarak ta rekabet dışı kalmalarına yol açıyor.(7) 

Futbolun geleceğini tehdit eden ve haksız rekabeti yücelten bu futbol anlayışı ve yapılanması, uzun vadede futbolun ölümü anlamına geliyor. Bugün UEFA’nın, önündeki en acil görev: merkez ve periferi ligler arasında dengesiz rekabeti minimize edecek, sportif, mali ve iktisadi olarak dengeli bir yarışa olanak sağlayacak bir yapılanmayı yeniden kurmak olmalıdır. 

KAYNAKLAR: 
(1) Tuğrul Akşar, Krizdeki Futbol, Literatür Yay., İstanbul Mart 2013, sh. 93. 
(2) Deloitte Sport Business Group, Annual Review of Football Finance, June 2013,Sh.6-7. 
(3) Bu oranlar “UEFA Benchmarking Report on the Clubs qualifi ed and licensed to compete in the UEFA Competition Season 2013/14, sh.13” teki tablodan oluşturulmuştur. 
(4) Tuğrul Akşar, Krizdeki Futbol, Literatür Yay., İstanbul Mart 2013, sh. 36. 
(5) Johan Samuels, The Beautiful Game is Over, The Gobalisation of Football, Book Guild Publishing, Sussex, England, 2008, sh.287. 
(6) Tuğrul Akşar, Futbolun Ekonomi Politiği, 1.Basım, Literatür yay., İstanbul, Haziran 2010, sh. 339-40 
(7) Tuğrul Akşar-Kutlu Merih, Futbol Ekonomisi, 1.basım, Literatür yay.,İstanbul, Haziran 2006, sh. 240.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar