Gelişmekte olan ülkeler ve volatilite

Murat Berk - Yapı Kredi Yatırım

Küresel konjonktürün gelişmekte olan ülkeler lehine döndüğünü birkaç haftadır ifade ediyorduk. ABD verilerinin ne çok güçlü, ne de çok zayıf gelmesi ile Fed’e yönelik beklentiler dengelendi ve ABD bono faizleri belirli bir bant içine yerleşti. Bu gelişmekte olan ülkeler açısından soluklanacak bir alan yarattı. Ayrıca Çin’in kendi isteği ile önlem aldığı kredi genişlemesinin, büyüme üzerindeki olumsuz etkilerine tamamen duyarsız kalmayacağı beklentisi de gelişmekte olan ülkeleri olumlu yönde etkiledi. Bu ortam içinde geçtiğimiz haftalarda gelişmiş ve gelişmekte olan ülke piyasaları arasındaki performans makası azaldı. Bu ortamda volatilitelerin de düşmesi ile birlikte geride kalmış olan gelişmekte olan ülkelere ve/veya carry trade denilen stratejilere yönelim gördük. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin performansı gelişmiş ülkelere nispeten daha olumlu oldu. 

Satış baskısı trend değişikliğinin habercisi olabilir

Fakat bu düşük volatilite ortamının önünde küçümsenmemesi gereken bazı riskler var. Bunların bizce en önemlisi gelişmiş ülkelerde beklediğimiz ve gerçekleşmiş olan satış baskısının bir trend değişikliğinin habercisi olması. Bu durumda gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden olumlu ayrışa dahi tamamen bağımsız kalması son derece zor. Önceki hafta, hisse ve bono volatilitelerinde de artış görebileceğimizi belirtmiştik. Gerçekten de hisse senedi volatilitelerinde ciddi artışlar gördük. Örneğin VIX endeksi geçen hafta yüzde 22’ye yakın arttı. 

Hisse senedi volatilitesi henüz gelişmekte olan ülkeleri etkilemiş değil ki, bunda bono ve kur volatilitelerinin düşük seviyelerde kalmaya devam ediyor olması da etkili. Dolayısıyla bu iki aktif grubundaki volatilitelerin gelişimini takip etmek gerekiyor. Örneğin bazı endikatörlere göre kur volatilitesinin 2007 yazından bu yana en düşük seviyelerine kadar gerilemiş olması dikkat çekici.