Gevşek para ve kırılgan beşli

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bu yılın başlarını hatırlayın. Beklentiler bu günkü kadar olumlu değildi. Ulusal ekonomilerin performansı bütünüyle olumsuz olmasa da pek parlak olarak algılanmıyordu. Karanlık olmasa da gri sayılabilecek olan bu yılbaşı tablosunda rengi daha da koyu olan ülkeler vardı. Hatırlarsanız bunların önde gelenlerine özel bir tanım da yakıştırılmıştı. Durumu en kritik görünen ilk beş ülke “kırılgan beşli” olarak niteleniyordu. 

Yılın başındaki değerlendirmelere göre, bu beş ülkede iktisadi olumsuzluklar en üst düzeydeydi. Bunlara kırılgan beşli denmesinin nedeni buydu. Endonezya, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika ve Türkiye bu beşliyi oluşturuyordu. 

Siz bakmayın benim Türkiye’yi son sıraya koymama. O tarihte Türkiye kırılgan beşlinin ilk sırasında sayılıyor, kırılganların içinde en kırılgan olarak tanımlanıyordu. Yılın ilk aylarında dünyanın en kırılgan ekonomisi olarak algılanmamızın bazı sonuçları da vardı. O tarihte Türkiye’ye dönük risk algısı en üst seviyedeydi. Tabii en yüksek risk primini de biz ödüyorduk. 

Kırılganlık (fragility) deyiminin yerleşik olarak iktisadi analizde yer alması son çeyrek yüzyılda oldu. Bir anlamda müphemlik düzeyi fazla yüksek bir tanınlamadır bu. Konuşurken ya da yazarken genel olarak kırılganlık der geçeriz. Deyimin ekonominin bütünü için kullanıldığı izlenimini verir bu. Oysa kırılganlık deyimi, tanımı gereği, daha dar bir alanda geçerli olan bir tanımlamadır. Kırılganlık deyimi ilk adımda ekonominin bütünü için değil finansman alanı için kullanılır. Yani, örtük olarak, esas kırılganlığın paranın dolaştığı, risklerin satın alındığı ve gerçekleşen risklerin ödendiği alanda ortaya çıktığı düşünülür. 

Öte yandan, her hangi bir nedenle finansal alanda bir kırılma olduğunda bunun etkilerinin sadece finans kesiminde sınırlı kalacağını düşünmek de doğru olmaz. Finans alanındaki kırılmaların hızla bulaştığını, yayıldığını ve çoğu kez bir iktisadi krizi tetiklediğini biliyoruz. Finansal kırılganlığın adeta bir ekonomik kırılganlıkmış gibi algılanıp, konuşulması bu nihai etki nedeniyledir. Kırılganlık kriz üretir diye düşünülür. Bu genel açıklamalar yılın başında yapılan “kırılgan beşli” tanımının mana ve ehemmiyetine biraz daha açıklık getirmemize imkanı veriyor. Kırılgan beşli tanımlaması adı geçen beş ülkenin finans alanında kırılma olasılığı en yüksek ülkeler olduğunu söylüyor. Daha örtük olarak, Türkiye de dahil bu beş ülkenin iktisadi krize yatkınlığının üst düzeyde olduğuna işaret ediliyor. En örtük biçimiyle de bu ülkelerden uzak durun mesajı veriliyor. 

Bu gün geriye dönüp bakıldığında yatırımcıların bu mesaja itibar ettiklerini söylemek zor. Yılın ilk yarısında bu “kırılgan beşli” yakıştırmasını doğrulayacak bir gelişme olmadı. Adı geçen beş ülkede ne bir finansal kırılma işareti çıktı ortaya ne de bir iktisadi kriz eğilimi belirdi. “Kırılgan beşli” kehaneti gerçekleşmedi anlayacağınız. 

Bu günkü işaretler bunun tam tersinin olduğunu söylüyor. Bu gün bu beş ülke olumlu gelişmelerle anılıyor. Bunlarda temel dengelerde ileri bir bozulma olmadı, finans kesiminde bir gerilme yaşanmadı, tersine oynaklık (volatilite) düştü, varlık fiyatları yükseldi. Dahası, yılın başında durgunluğa işaret eden büyüme tahminleri yukarıya doğru revize edildi. En ilginci de bu beş ülkenin son sıralarda uluslararası yatırımcıların sevgilisi haline gelmiş olması. Her birisine görece yüksek miktarda sermaye girişi oluyor. 

Bu da şimdiki görüntü. Tabii yılbaşındaki öngörülerden oldukça farklı. Bırakın kırılmayı, güçlü ve cazip ülke görüntüsü veriyor bu beşli. Bu farklılaşmanın kendi iç dinamikleriyle oluşan bir düzelmeden kaynaklandığını düşünmek yanlış olur. Tersine, içeride kayda değer bir değişim olmadan görüntünün böylesine düzelmesi dış etkenlerden kaynaklanıyor. 

Aynı temel olgudan üreyen iki dış etkinin söz konusu olduğunu düşünüyorum. Temel olgu, azalarak da olsa devem eden, bol para- düşük faiz rejimi. Dünya ekonomisi hala gelişmiş ülkelerden (daha çok ABD’den) akan likiditeye boğulmuş durumda. Bu temel olgunun kırılgan beşli açısından yarattığı ilk etki küresel piyasalarda hala bol bulamaç akan sermayenin, kırılma falan dinlemeden, bu beş ülkeye de geliyor olması. Kırılganlık varsa da, her zaman olduğu gibi, sermaye girişi bunların üstünü örtüyor. 

İkinci etken de bu dinamiğin temelinde yatan bir olgu. Gelişmiş ülkelerin çoğunda faiz oranları sıfıra yakın, varlık fiyatları tepe yapmış durumda, fazla para gidecek yer arıyor. Risk iştahının en üst noktada olduğu bu koşullarda kırılganlıkların da rafa kaldırıldığı anlaşılıyor. Ne zamana kadar? Sanırım kimse bilmiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018