Girişimcilik ve etik değerler

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Girişimcilik konusu, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçerken büyük bir önem kazanmıştır. Girişimcilik bilgi toplumunda bir meslek, hem de ekonomik arenanın en önemli mesleği olarak gelişme sürecindedir. İnsanlarını, özellikle gençlerini girişimcilik mesleğinin gerektirdiği niteliklerle donatabilen toplumlar refah ve mutluluk yolunda daha hızlı yol alacaklardır.

Girişimcilik her ne pahasına olursa olsun para kazanmak değildir. Girişimcinin önemli bir toplumsal fonksiyonu, bir görevi vardır: Dünyamızın sunduğu kıt kaynakları sonsuz insan ihtiyaçlarını en üst seviyede karşılayabilecek şekilde yönlendirmek (kaynak dağılımı), bu kaynakları en verimli şekilde kullanmak ve bu yoldan toplum refahına, mutluluğuna olabildiğince katkı sağlamak. Bunun için de girişimci kâr edecektir. Kâr etmek girişimcinin asli görevidir. Girişimci için kâr etmek ayıp değil, takdir edilmesi gereken bir başarı göstergesidir. Ekonomide ayıp olan zarar etmektir. Fakat kâr ederken her şey mübah olmamalı, her yol veya her kapı açık bırakılmamalıdır. Vergi kaçırarak, tekelcilik yaparak, tüketiciyi aldatarak elde edilen kazancın gerçek girişimcilikte yeri yoktur. Girişimci için en asil para kazanma yolu etkin rekabet ortamında para kazanabilmektir. Gümrük duvarlarıyla dış rekabete kapalı bir piyasada para kazanmak ancak geçici bir süre ve özel durumlar için gerekçelendirilebilir. Piyasa yerine devletten kazanmanın ise gerçek girişimcilikte yeri yoktur. Girişimciliğe toplumda değer kazandıran, girişimcilerin toplumdaki statüsünü yükselten özellik de esasen budur. Girişimci, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sözleriyle “paranın ve koltuğun arkasından koşan değil, parayı ve koltuğu arkasından koşturan” insanlardan olmalıdır.

İşte burada girişimci ve etik konusu önem kazanmaktadır. Girişimcinin ahlaki ve moral değerleri ön plana çıkmaktadır. Zira girişimci yukarıda belirtilen işlevlerini yerine getirirken özgür olmalıdır. Özgürlük bilgi toplumunda çok büyük bir önem kazanan yaratıcılık potansiyelinin kuvvede fiile geçirilmesi açısından fevkalade önemli, olmazsa olmaz şartlardan biridir. Fakat diğer yandan insani bir gerçek olan açıkgözlük yaparak bir şey vermeden çok şey elde etme yolları arayanlar, köşeyi dönmek için her yolu meşru sayanlar, para kazanmayı tek hedef haline getirmeyi göze alanlar için ise olabildiğince özgür bir ortam bulunmaz bir fırsattır. Yeterli yasal önlemlerin oluşturulmadığı, yargı sisteminin yeterince çalıştırılamadığı ve etik değerlerin dejenere olduğu toplumlarda bu tip insanlar atlarını rahatça koşturmakta, bu ortamı kendi lehlerine, fakat toplum aleyhine kötüye kullanmaktadırlar. Türkiye böyle bir ortamı maalesef çok ağır bedeller ödeyerek yaşamıştır. Bu ağır bedel sadece kaynakların kötüye kullanılması ve verimsizlik gibi ekonomik alanla sınırlı değildir. Maalesef insanlarımızın, bilhassa çocuklarımızın ve gençlerimizin ahlaki ve moral değerleri de bu gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmiştir.

Bu nedenle şu gerçek bilgi toplumunda açık bir şekilde ortaya konmalı ve bu gerçeğin fiilen yaşanmasının, hayata geçirilmesinin yolları bulunmalıdır. Ekonomik bir değer yaratmaksızın, çeşitli yollardan başkaları tarafından yaratılan ekonomik değerleri kendi tarafına aktarmanın (hortumlama) adı girişimcilik değildir. Toplumda bu tür faaliyetlerin yaygınlaşması ve gereken şekilde cezalandırılmaması, hatta tam tersine bu tür kişilerin iş adamı muamelesi görüp toplumda takdir edilen ve özenilen kişiler haline gelmeleri girişimcilik olgusunun, girişimciliğin uğrayabileceği en büyük talihsizliktir. Toplum için de en büyük şanssızlıktır. Zira bu tür gelişmeler böylesi insanların cezalandırılmaları ve dışlanmaları yerine büyük imkanlara sahip olmaları ve daha zengin bir yaşam sürmeleriyle takdir duygusuna dönüşebilmekte; ve bu tip insanlar toplumun lanetlenen değil izlenen ve özlenen, sayılan ve sevilen insanları haline gelebilmekte, çocuklarımızın ve gençlerimizin kendilerine örnek aldıkları kişiler olarak ortaya çıkmaktadırlar.

Bilgi toplumunda ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda gelişmişlik kulvarının ön sıralarında koşabilmenin yolu, 
• nitelikli insan, 
• nitelikli işletme, 
• nitelikli ülke (veya nitelikli toplum)
• ve hatta içinde bulunduğumuz global ortamda nitelikli dünya olma
bileşkesinden geçmektedir. Bu bileşkenin birinci halkası olan “nitelikli insan”, başarının olmazsa olmaz şartı konumundadır. Burada “nitelikli” sıfatı sadece bir işi en iyi şekilde yapabilme özelliği (teknik) açısından değil, kişinin ahlaki ve moral değerlerini (etik) de kapsamaktadır.
Bu konuda “Piyasa Kabuk Değiştiriyor” başlığı adı altında çıkan bir gazete haberindeki bir iş adamının aşağıdaki sözleri bizi acı acı düşündürmeli, kendimize gelmemiz konusunda bizi uyarmalıdır:
“Eskiden açık hesapla mal verirdik. Cuma günleri tahsilata çıkmak bir zevkti… Herkes sözünde durur, borcunu zamanında öderdi. Bugün, tahsilata çıkmadan önce, insanın midesine sancı giriyor. Bundan 30 yıl önce, senedi protesto olmuş bir tüccar işyerine gelirken yüzünü göstermemek için paltosunun yakasını kaldırır, gizlenmeye çalışırdı. “Şu tüccarın senedi protesto olmuş” diye tüm çevre bilir, ağızdan ağza dolaşırdı. Bugün ise, protesto olmak sanki ticari itibar gibi görünüyor” (Güneş Gazetesi, 15.2.1987). Bu haberin verildiği tarihten bugüne kadar geçen 27 yıl boyunca haberin seslendirdiği tehlike çanları maalesef daha da yüksek sesle çalmaya devam ediyor.

Girişimcilik ve etik konusundaki görüşlerimizi bir Alman sosyoloğu olan von Götze’nin “marjinal moral teorisi”ni hatırlatarak bitirmekte yarar görüyoruz. Bu teoriye göre, “Toplumda geçerli olan hukuki ve ahlaki kuralların en alt sınırında oynayanlar kazançlı çıkarsa, uzun vadede bu alt sınırda oynayanların sayısı artmaktadır. Alt sınır bu ağırlığı taşıyamadığından hukuki ve ahlaki kurallar gevşetilerek sınır daha aşağıya çekilmektedir. Yine kuralların en alt sınırında oynayanlar kazançlı çıkarsa, yeni çizilen sınıra kayanların sayısı artmakta, hukuki ve ahlaki kuralların tekrar gevşetilmesi gerekmektedir. Bu sürecin devamı ise kuralların dejenerasyonu ve neticede toplumun bozulmasıyla sonuçlanmaktadır.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017