Görünümün arkası

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Yerel yönetim seçimi tamamlandı. Seçim sonrasında her şey sakinleşir, normale dönülür diye düşünürüz. Bu defa tam olarak böyle olmayabilir diye itiraz eden olabilir. Zira, iki seçimden daha geçeceğiz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ekonomiyi doğrudan etkileyecek bir gelişme olması olasılığı düşük. Dananın kuyruğunun kopacağı esas süreç genel seçimler olacak. Ona da daha çok var. Özellikle mali piyasaların o kadar uzağı kavrayacak zamanı olmaz. Genel seçimlerde ne tür risk algıları oluşacak, bunlar fiyatlara nasıl yansıtılacak gibi soruların yanıtlarını seçime birkaç ay kala görmeye başlarız.

Bu defa da seçimle birlikte tansiyonun düşeceği, risk algısının yumuşayacağı ve bir tür normale dönüleceği düşünülüyordu. Ünlü kredi derecelendirme kurumu Moody’s böyle düşünmediğini gösteren bir adım attı. Türkiye’nin kredi notunu değil ama görünümünü değiştirdi. Türkiye ekonomisinin görünümü durağandan negatife çevrildi. Görünümün negatife dönmesinin anlamı açık. Moody’s seçimlerden sonra Türkiye’nin riskinin azalmadığını, yatırım için hala riskli olduğunu düşünüyor ve görünümü değiştirerek bunu yatırımcılara iletiyor. Dahası, ekonomide esas risk unsuru olarak siyasi istikrarsızlığı gösteriyor. İşaret edilen bir başka unsur da dış dengesizlik ve bunun finansmanındaki kırılganlık. Siyasetten beslenen risk artışının bu kırılganlığı daha da pekiştirdiği ve Türkiye’yi yatırım ortamı bozulan bir ülke haline getirdiği vurgulanıyor. 

Kendi adıma Moody’s nota da görünüme de dokunmayacağını düşünüyordum. Bunun bir nedeni daha bir kaç hafta önce bir başka kredi derecelendirme kurumu olan Fitch’in durumu değiştirme ihtiyacı duymamış olmasıydı. Fitch nota da görünüme de dokunmamıştı. Öte yandan, seçim sonrası yumuşayan iklim, geri dönmeye başlayan uluslararası sermaye, sanayi üretiminden gelen olumlu işaretler, piyasa faizinde gözlenen gerileme eğilimi, borsanın yükselmesi, döviz kurlarının düşmesi falan, bunların hepsi dikkate alındığında öyle not kıracak ya da görünümü negatife çevirecek bir şey görünmüyordu. 

Moody’s konusunda yanıldım. Benim yanılmam pek alışılmamış bir mesele değil ama sanırım yorumcuların çoğu da yanıldı. Dahası, yabancı yatırımcıların da yanıldığını düşündürecek gelişmeler yaşandı. Zira Alaattin Aktaş’ın işaret ettiği gibi, bu işler daha olmadan yabancı yatırımcılar bir haftada 1.8 milyar dolar getirmişti. Ortamın riskli olduğunu düşünen yatırımcı bunu yapar mı? Üstelik Moody’s kararından sonra piyasalarda öyle büyük bir tepki de olmadı. Mali fiyatlarda ufak tefek kıpırdanmalarla geçiştirildi olay.

Dikkat ederseniz, yatırımcıların algılaması ile Moody’s’in algılaması arasında bir fark oluşmuş gibi görünüyor. İki taraf da doğru olamayacağına göre, hangisi yanılıyor diye sorulabilir. Bu durumda; Moody’s bütünüyle yanıldı diyebilir miyiz? Moody’s’in kararında siyasi risk ağırlıklı rol oynadığına göre siyasi risk, bizim düşündüğümüz gibi, seçimle beraber ortadan kalktı mı? Moody’s bu siyasi risk olayını abartıyor mu? Sanırım bu sorulara güvenle evet dememiz zor. 

Siyasi riskin devam ettiğine dair yeni işaretlerin ortaya çıkmış olması söz konusu zorluğun en önemli nedenidir diye düşünüyorum.  Geçtiğimiz günlerde pişen ve bir ki gündür de gündemde daha geniş yer bulan bir gelişme Moody’s’in bütünüyle yanıldığını söylememizi engelliyor. Bu günün siyasetinde siyasetçinin elini ekonomiden çekmeye hiç yanaşmadığını bize bir kez daha hatırlatıyor bu olay. Bizim belki artık kanıksadığımız bu olay ekonomi-siyaset evrenimizde risk üreten bir uyumsuzluğun etkisini devam ettirdiğini gösteriyor.

Sözünü ettiğimiz olay siyasetin en tepesinden, doğrudan başbakandan,  ekonomide faiz oluşumuna yapılan müdahaledir. Bu ilk kez olmuyor. Daha önce de Merkez Bankasına benzer müdahaleler yapıldığını biliyoruz. Sonuçlarının olumlu olmadığını da biliyoruz. Şimdi de aynısı oluyor. Siyasetin tepesi faiz düşmelidir deyince bunu iş edinen birçok kişi ve kurum bu yönde baskıyı tırmandırıyor. Sonuçta siyasetin dediği oluyor. 

İktisadi hesapla siyasi hesap çoğu zaman uymaz. Bu tür bir uyumsuzluk ortaya çıktığında siyaset baskın olursa fiyatlar gerçek miktarlardan kopar. Ekonomide istenmeyen kararlar alınır. Olumsuz sonuçlar doğar. Bu önemli bir risktir. Sanırım, hepimizin seçim geçti artık siyasi müdahale olmaz diye düşündüğümüz ortamda Moody’s buna inanmadı. Seçim sonrasında oluşan görüntünün arkasına baktı. Müdahale olabileceğini gördü. Görünümü değiştirdi. Bana kalırsa görünüme bakan yatırımcı ile görünümün arkasına da bakan Moodys’ arasındaki fark bu. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018